Hani ara ara yazıyorum ya, günü zamanı gündemi geldiğinde, değişmeyen o mutat yazılardan birisidir; işte bugünkü. Okurken-yorumlarken- değerlendirmenin takdiri okur olarak siz kıymetlere ait. Bu kısa açılımla buyurun buyurun bugünkü yazıma;
Dostlarıma karşı yaşamım boyunca hep duygusal olmuşumdur.
Bu nedenle dostlarıma ve aile bireylerime karşı bil istisnalar hariç hep duygusal olmam nedeniyle acıların, anıların ve mutlulukların yaşandığı;
Yine milli ve manevi gelişmelerde gözyaşlarımı tutamam.
Ama doğallığım ve mesleğim habercilik gereği hiç duygusal değil, aksine de hep katı oldum. Kendi değerlerime göre doğrular karşısında alnım ak, başım dik olmuştur.
UNUTULMAYACAK TARİHLERDEN BİRİSİ OLARAK 24 OCAK BİR KEZ DAHA YAKTI GEÇTİ
Canımın yandığ,ı gözyaşlarıma hâkim olamadığım bir gün BUGÜN.
Çünkü bugün 24 Ocak.
Bilmeyenlerin ne var bunda
Bu tarihte dediğini duyar gibiyim.
Ve hatta bazı muzip ekonomist ağabeylerime-büyüklerime göre de; meşhur 24 Ocak kararları dikkatle öne sürülüyordur hınzırane. Ağlaması onadır diye!!!
Yok, öyle okudukça, isimleri yazdıkça anılar, tarihler; inanıyorum ki gözlerinizin önünden bir bir geçtikçe hüzünleneceksiniz. Belkide bazı dostlar benim gibi gözyaşlarına hâkim olamamış ve olamayacaktır.
TEK TELEVİZYONLU TÜRKİYE’DE ADRENALİ YÜKSEK
ILICAK-MUMCU TARTIŞMALARI HİÇ UNUTULUR MU?
12 Eylül öncesini dolu dolu yaşadığımız için felsefi manada o nu sevmedim. Aksine nefret ettiğim daha da öte kin tuttuğum zamanlarda olmuştur Allah af etsin. O günlerin en hararetli tartışmacılarından birisi olan, yine o yılların sağ ideoloji manasında en etkili gazetesi olan Tercüman’dan bugünü cezaevinde çeşitli suçlardan dolayı yatan Nazlı Ilıcak ile onun tartışmaları bir birleriyle yazışmaları ülkemizde o yıllarda hararetin adrenalini oldukça yükseltirdi. Sol ideolojinin yılmaz savunucusuydu. Hele de o yıllarda ülkemizde var olan tek televizyon TRT’de Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi’nin şimdiki ifadeyle moderatör sıfatıyla her iki tartışmacının hararetini yumuşatmaya gayretleri unutulmazdı.
Evet, evet Uğur Mumcu’dan söz ediyorum.
Cumhuriyet yazarı Uğur Mumcu…
Gazeteci,
Araştırmaca-Yazar
Ve Hukukçu…
KIZDIK, GIPTA ETTİK
VE ARDINDAN AĞLADIK
12 Eylül 1980 sonrası görev şehidi oluşunun tarihi olan 24 Ocak 1993 yılına kadar ilgiyle, keyifle kimi zamanda büyük bir onurla izledik, okuduk. Kızdığımız, paylaşmadığımız yazılar, düşler, düşünceler felsefeler yer olsa da köşesinde ya da programlarında o bizim gazeteci, araştırmacı yanıyla daima gözümüzün bebeği olmuştur.
MUMCU CİNAYETİ FAİLİ MEÇHUL KALDI
Tarihler 2019’u gösteriyor Uğur Mumcu nun şehit edilişinin üzerinden dile kolay tam tamına 27 yıl geçmiş. 27 yıl önce tam 24 Ocak ta Başkentimiz Ankara’da Karlı sokakta ki evinin önünde aracına konan C-4 tipi plastik bombanın sonucu bir suikast sonucu şehit düşmüştü Mumcu. Henüz 50 yaşında idi. En verimli çağında idi. Devletimizi o günkü makamlarında bulunan tüm yöneticiler olayın üzerine büyük bir hassasiyet ve titizlikle gittiklerini söylemelerine rağmen hiçbir delil bulunmadı ve Uğur Mumcu faili meçhul bir cinayete kurbanı oldu. Onu ölümünün 27 inci yılında bir kez daha rahmetle anarken, onun arkasından ciddi ciddi ağladığımı ve o günkü gazetelerde yazdığım köşemde;
“Bir gün gelirde Uğur Mumcu’nun arkasından Ağlayacağımı hiç düşünmezdim” başlığı kullandığımı dün gibi hatırlıyorum. Hiçbir fikrin şiddetle susturulamayacağının altını bir kez daha çiziyor bizlere, günümüzün haberci, araştırmacılık mesleğini seçenlere çok önemli ve doğru bir örneğin vazgeçilmezlerinden birisinin Uğur Mumcu olduğunu yineliyor onu rahmet, dua ve özlemle anıyoruz.
HALKIN POLİSİ ALİ GAFFAR OKKAN
19 Mart 2012 tarihinde Adana Kemal Serhatlı Polis Meslek Yüksek Okulunda çok geniş katılımlı, konu mankenli “Adana ve Dinamikleri” isimli konferansımı bitirirken şunu söylemiştim ki halen video kayıtları youtubde yer alıyor “Polis anne kadar şefkatli, bir hukuk adamı kadar hukukçu” ve devamında “polis karşısındakini tıpkı benim gibi, yaşara kara gibi aynada kendini görmeli görev anında. Yani halkın polisi olmalı…” Ardından Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin Üniter yapısının bütünlüğü deyip alkışlar arasında sona erdirdiğim bu konferans konuşmam okulun tanıtım sitesinden sebepleri kendilerinde saklı gerekçeyle kaldırıldı. Neresi yanlış bulunduysa.(Ki; malum hadiseden dolayı o gün görevde olan yöneticilerden kimileri zorunlu olarak emekli edildi, kimilerinin rütbeleri alındı kimileri meslekten men edildi ve halen cezaevinde olan var )
O BİR POLİS MÜDÜRÜ OLARAK DİYARBAKIR HALKIYLA BÜTÜNLEŞMİŞTİ
Ali Gaffar Okkan’da Halkın Polisiydi…
Aynen öyle halkın polisiydi.
Polislik mesleğinde de önemli bir örnekti.
Rönesans sağlamış bir isimdi polislik mesleğinde.
Diyarbakır gibi olayların bitmek bilmediği, teröre örgütünün devlete karşı halkını galeyana getirdiği bir kentte, Türk Polisi için çok önemli bir bütünlük noktası olmasına rağmen, sadece 10 Nisan polisimizin kuruluşunun bilmem kaçıncı yılında yaptıkları uygulamayı;
Ali Gaffar Okkan hergün yerine getirmeyi bilmişti.
Neden mi söz ediyorum;
Polis-Vatandaş İşbirliğinden…
Sakarya Hendek’li, daha 50 li yaşa bile gelmemiş olan Siyasallı, Polis Akademili Ali Gaffar Okkan’ın İl Emniyet Müdürlüğü yaptığı Diyarbakır’da;
Neredeyse çok çok arzuladığımız,
Bugünlerde ise çok üzüldüğümüz ve huzursuzluğun had safhaya ulaştırılmak istenilen doğunun Paris inde Polis-Vatandaş diyalogunu sağlamış, ara mahallelerde, varoşlarda makam arabasıyla gezen yaşlı, kadın, erkek, genç ve çocuklarla diyalog kuran isimin ta kendisiydi Ali Gaffar Okkan.
EN VERİMLİ ÇAĞINDA ŞEHİT EDİLDİ
Diyarbakır futbol kulübünün maçlarını kaçırmaz tribünlerde spor seyircisiyle izler ara ara kendisi bile tezahürat yapardı. Özetle, sanattan, spora, sosyal dokudan, ekonomiye, kültüre kadar en az polislik mesleği kadar içindeydi Ali Gaffar Okkan.
Ve 2001 yılı 24 Ocak saatler 17.40 u gösteriyor. Emniyette valilik makamına eskort eşliğinde seyir halinde iken, Sezai Karakoç Bulvarı üzerinde Et Balık Kurumu ile Eflatun Parkının arasında; kimliği belirsiz kişilerce filmlerde bile olmayan bir pusuyla silahlarla açılan ateş sonucu olay yerinde şehit edildi. Yine hakkında birçok yazı çizi devlet yöneticisine rağmen faali meçhul bir sonla tam 18 yıl önce 49 yaşında iken şehit edildi. Ali Gaffar Okkan.
Onu ve yaptığı görev anlayışını benimsediğimiz belirtir, rahmet, dua ve özlemle bir kez daha anıyoruz.