Aralarında, mekânı cennet önemle iz bırakan Başbakanlarımızdan Merhum Bülent ECEVİT dâhil, Başbakanlara, Siyasi Liderlere, Bakanlara; ve daha bir çok önem arz eden makam mevkilerin koltuklarında görevlendirilmiş kıymette paha değerlere; Akıldanelik modern ifadeyle DANIŞMANLIK yapmış-etmiş olan kuşağımın evladı, Saygıdeğer Dostum –Arkadaşım kardeşim Dünya Liderlik Derneği Onursal Başkanı Yaşar ATEŞSOY’dan; günümüz ve gündemimizle ilgili örtüştürebileceğine inandığım önemli bir harmanla; Liderlik Bakışı uhdesinden üç önemli yazıyı YANKI’nın siz saygıdeğer müdavimleriyle paylaşıyorum.
YAŞAR ATEŞSOY’DAN ÖNEMLİ BİR ANLATIMLA AKTARIM
Lütfen bu ders nitelikli ayrıcalıklı konuları kalben okuyup anlayıp anlatalım ve kendimize düşeni da pay edelim. Tabi bu ayrıcalığı bize aktarıp bugün köşemizin konuğu olan seçkin değer Liderlik Dünyasında Liderlik Başarı ve Motivasyon Koçu Yaşar ATEŞSOY’a huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
"TÜRKEŞ BABO; ÖKÜZ KREDİSİ İSTEREM!.."
Merhum Alparslan Türkeş, Başbakan Yardımcısı..
Kendisine vatandaşların yolladığı mektupları bizzat okumağa ve taleplerini takibe büyük özen gösteriyor.
Ağrı'dan bir mektup alır. Ağrı'lı vatandaş mektubunda -özetle- şöyle yazıyor:
"-Türkeş Babo.. Öküzlerimden biri ölmüştür. Tarlamı süremirem. Bana, bir öküz alacak kredi verilmesini istirem.."
Başbakan Yardımcısı Türkeş, gerekli yazışmaları yaptırtır ve kredisini çıkarttırıp, kendisine de resmî yazıyla cevap verir.
Aradan bir-iki ay geçer. Başbakan Yardımcılığı Özel Kalem Müdürlüğü'ne, elinde küçük bir sepetle bir vatandaş gelir:
"-Türkeş Babo'yu göreceğim. Kendisine teşekkür edeceğim.. Bana öküz kredisi göndermiştir. Öküzümü aldım, tarlamı sürdüm."
Türkeş Ankara dışındadır. Ağrı'lı vatandaş, elindeki küçük sepeti, ısrarla bırakır ve
"-Türkeş Babo'ya bunu verin; Allah razı olsun dediğimi söyleyin.." deyip, gider.
Sepeti açıp bakarlar; içinde 5 adet yumurta vardır.. Türkeş'in masasına bırakırlar..
....
Allah, hizmetlerinden rızâsıyla rahmet eyleye...
…………..
"YARELENDİKÇE BÜYÜYORUZ..
YARELENDİKÇE TADLANIYORUZ ..."
Öğretmen, 2 öğrencisine birer sepet verir ve bahçeye elma toplamaya gönderir. "En tatlılarını getiren mezun olur" der.
Öğrenciler 1 saat sonra dönerler.
Biri, arkadaşının sepetine yan gözle bakıp kendi getirdiklerinin muhteşem göründüğünden emin olmanın rahatlığıyla koyar sepetini ortaya. Herbiri tornadan çıkmışcasına pürüzsüz, muazzam ve güzeldir.
Ardından diğeri koyar sepeti. Eğri büğrü, kötü görünümlü, ezik, tomurcukken yağmur değmiş, yaralı bereli ne kadar elma varsa toplamıştır.
Öğretmen; "Yolun açık olsun, mezun oldun!" der ve uğurlar öğrenciyi. Diğeri; "Nasıl olur!" diye hayıflanır; bir kendisinin, bir de giden öğrencinin elmalarına bakarak..
Öğretmen çakısıyla birer parça keser ve bir onun harika görünümlü elmasından, bir de giden öğrencinin elmasının bereli kısmından "tad bakayım!" der..
"En tadlısını dedim, kabuğu en güzelini değil!" diyerek uzaklaşır.
Gerçekten; üzerine dolu değmiş bir meyvenin o kısmını koklayın ve tadın, bal gibi tadlıdır!.
Hayat da böyle değil midir?
Yaralanarak büyüyoruz... yaralandıkça tadlanıyoruz..
………………..
“ŞEYTANIN "SEVAP" TEŞVİKİ?!”
SoyAtaDedem merhum Cüneyd-i Bağdadî, bir sabah, câmide "cemaatle namaz"a yetişemez..
O gün akşama kadar, içten üzüntü va kahırla yaşar!.
Ertesi sabah, bir el dokunur omuzuna ve uyaran ses duyar:
"-Yâ Cüneyd!.. Kalk, cemaate geç kalıyorsun!.."
Cüneyd-i Bağdadî uyanır, bakar ki, uyandıran Şeytanın, bizzat kendisi?!..
"-Sen Şeytansın ve beni namaza kaldırıyorsun!.. Sana inanmıyorum; bu yaptığın elbette hayrıma değildir!.."
Şeytan, şeytanca gülümser:
"-Elbette şeytanlığımdan yapıyorum. Dün sabah cemaate yetişemediğin için öyle üzüldün ki, Allah sana, cemaate yetişseydin alacağın sevaptan çok sevap yazdı!.. Bu da beni kahretti!.. Kalk, cemaate yetiş ve normal sevabını kazan!.. "
Şeytanın ve emrindekilerin "sevap/iyilik/başarı-zafer" maskeli uyarılarına ferasetle dikkat etmektir, liderlik!..
Euzubillahimineşşeytânirracıymm...