Bugün 10 Kasım 2018 Cumartesi, ülkemizin Banisi Büyük Türk Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938 yılında 57 yaşında aramızdan ayrılıp ebediyete intikalinin, yaşama veda edişinin 80 inci yıldönümü.
Öncelikle bilinmeli ki; 10 Kasım Yüreğimizden Bir Parçanın Kopuşudur. Bizim Yalnızlığımızdır… Hüzün olsa da Umutsuz Değiliz. Atamızın daima izindeyiz. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE temennilerimizle, Dualarımız ATATÜRK ve silah arkadaşları için diyor ve ŞİFRE ÇÖZÜLDÜ başlıklı içeriğimizin iki önemli yazısıyla bugünkü yazımızı noktalıyoruz.
ATATÜRK'ÜN ANNESİNİN ÖLÜM HABERİNİ ALMASI
Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal'in özel treni Eskişehir'e doğru gidiyor. Bu yolculuk bir kamuoyu yolculuğu olacak ve Gazi, savaş sonrası Anadolusunda bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir'e gidip annesini görecek. Ve Latife'yi.
Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal'in ve bir türlü uyku tutturamıyor.
Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Kapıya dayanmış karanlığı seyreder ken bir yandan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.
"Bu işin bu kadar çabuk oluvereceğini hiç düşünmedim.''
İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde anamızı yitirdik. Peki, ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak, giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: ''Anamız öldü paşam!'' diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler. Vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı uzatsam, ''Paşam sen sağ ol'' desem ''Eyvah'' demez mi? ''Koca vatanı kurtardım ama anamı kurtaramadım demez mi?"
Ali Çavuş, anlattığına göre birden yerinden sıçramış. İçeriden bir ses geliyor. Mustafa Kemal sesleniyor.
Çavuş kompartıman kapısını açıp selam duruyor:
"Emret Paşam''
Mustafa Kemal yatağa oturmuş soruyor telaş ile:
"Ne demeye kapıda bekliyorsun sen?''
"Uyku tutturamadım da Paşam''
"Annemden bir haber var mı?''
"Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar.''
"Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım.''
Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor:
"Ne olan, ne haber aldın ki paşam? Hayır haber inşallah.''
Mustafa Kemal usul usul anlatıyor.
"Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla el ele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana birşeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç, hiç!..”
Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken.. Mustafa Kemal emri verdi:
"Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!'
Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle karşılaştı.
"Ver onu'' dedi."Paşamız bekliyor.''
Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve:
"Sen sağol paşam.'' dedi.
"Millet sağ olsun.''
Gözünden iri bir damla göz yaşı akıvermişti. Çavuş "Ağlama paşam" diye yalvardı.
"Neden? Ben insan değil miyim? ŞİFRE ÇÖZÜLDÜ Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da teselli bulurum. Benim için ikisi bir.''
…………………………………………………………………………………………………………………………………
Günün Mesajı;
O ZAMAN OYUN BİTER
İş adamı tıraş olurken bir yandan da berberiyle sohbet etmektedir. Derken, kapının önünden ağır ağır geçmekte olan paspal bir çocuk görürler. Berber, iş adamının kulağına fısıldar; “Bu çocuk var ya,dünyanın en aptal çocuklarından biridir! Bak; dikkat et şimdi.” Berber çocuğa seslenir: “Ali, buraya gel!”. Bunun üzerine çocuk sakince dükkana girer ve yüzündeki aptalca sırıtmayla berberi selamlar. Berber iş adamının kulağına sessizce, “bak şimdi” diye fısıldar ve bir elinde beş yüz bin, diğer elinde beş milyonluk bir banknot olduğu halde çocuğa sorar: “Hangisini istiyorsan alabilirsin?” Çocuk dalgın dalgın bir beş yüz bine bir de beş milyona bakar ve sonunda beş yüz binlik banknotu hızlıca çekerek berberin elinden alır. Berber iş adamına döner ve gülerek: “Gördün mü? Sana söylemiştim.” der. Tıraş bitince işadamı sokağa çıkar ve az ileride kendi kendine oynayan Ali’yi görür. Yanına giderek, neden beş milyonluk değil de, beş yüz binlik banknotu aldığını sorar. Çocuk hiç de aptalca olmayan bir sırıtmayla yanıt verir :
-Eğer beş milyonluğu alırsam oyun biter!