Sosyal Medya Düzenine Bir Bakış
Bir zamanlar bilgi, emek ve liyakatle kazanılırdı. Bugün ise ekran başında birkaç dakikalık video, birkaç poz, birkaç kelimeyle milyonlar kazanılıyor. Sosyal medya, yeni çağın altın madeni. Ama bu madende kazananlar hep aynı: “akıllılar.” Peki ya bu lüks hayatı mümkün kılanlar? Onlara ne demeli?
Ben “saflar” diyorum. Daha ağırını yazmak isterdim ama olmuyor işte. Çünkü bu düzenin çarkları, safların sırtında dönüyor. İzmir’de bir fenomen kadın, sadece bir ayda 82.900 yeni takipçiyle brüt 4.500.000 TL, net 3.800.000 TL gelir elde ediyor. Evet, yanlış duymadınız. Bir ayda. Ve bu gelirle süper lüks bir hayat sürüyor. Öyle bir hayat ki, çoğu kişinin hayal bile edemeyeceği türden.
Ama o hayatın arkasında kim var? Siz. Üç kuruş kazanacağım diye kendini paralayanlar. Her gün işe gidip gelen, alın teriyle geçinmeye çalışan, reklama tıklayan, içerik izleyen, yorum yapan, paylaşan… Siz olmasanız, bu “akıllılar” nasıl geçinirdi? Merak ediyorum doğrusu.
Bu bir sistem eleştirisidir. Bir düzenin sorgulanmasıdır. Çünkü artık sadece içerik değil, algı pazarlanıyor. Lüks hayatlar, sahte gülümsemeler, filtrelenmiş gerçeklikler… Ve biz, bu sahnenin seyircisi değil, sponsoru oluyoruz.
Toplum olarak kendimize sormalıyız: Gerçek başarı nedir? Emek mi, etkileşim mi? Bilgi mi, gösteriş mi?
Ve en önemlisi: Bu düzenin neresindeyiz?
Belki de artık “saf” olmaktan çıkmanın zamanı gelmiştir.
Belki de ekranın ötesine bakmanın.
Çünkü her tıklamada, her izlenmede, birileri zenginleşiyor.
Ama biz, sadece daha çok tüketiyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: