Nepal’de yaşanan son olaylar, yalnızca bir ülkenin iç karışıklığı değil; aynı zamanda adaletin, eşitliğin ve demokrasinin yokluğunda neler yaşanabileceğinin acı bir göstergesi oldu. Hükümetin sosyal medya platformlarını kapatması ve yolsuzluk iddialarıyla başlayan protestolar, kısa sürede şiddetli bir ayaklanmaya dönüştü. Gençler, özellikle Z kuşağı, “sizler sefalet içinde yaşayan halkın sırtından şatafatlı hayat süremezsiniz” diyerek sokaklara döküldü.
Şiddetin Gölgesinde Adalet Arayışı
Göstericiler, Hazine ve Maliye Bakanı’nı yolsuzluk suçlamaları nedeniyle linç etti, başkanın sarayı ve bakanların evleri ateşe verildi. Bu görüntüler, bir halkın ne denli öfke dolu olabileceğini gözler önüne serdi. Elbette ki şiddet, hiçbir zaman haklı bir çözüm değildir. Ancak bu vahşetin arkasında yatan nedenleri görmezden gelmek, daha büyük felaketlerin habercisi olabilir.
Açlık, Sefalet ve Umutsuzluk
Nepal’de gençler, işsizlik ve yoksullukla boğuşurken, siyasilerin lüks yaşamları sosyal medyada gözler önüne seriliyordu. Bu uçurum, halkın sabrını taşırdı. Sosyal medya yasağı, zaten bastırılmış olan seslerin tamamen susturulması anlamına geldi. Gençler, bu baskıya karşı durdu; ama ne yazık ki bu duruş, kanla ve gözyaşıyla sonuçlandı.
Demokrasi Olmadan Barış Olmaz
Hiçbir halk bu denli acımasızca bir vahşeti hak etmez. Ancak bir ülkede adalet, hukuk ve demokrasi işlemiyorsa; halkın isyan etmesi kaçınılmazdır. Bu olaylar bize bir kez daha gösterdi ki, sağlam bir demokrasi zemini olmadan toplumsal barış sağlanamaz. Adalet terazisi doğru çalışmalı, hak ve eşitlik herkes için geçerli olmalıdır.
Sessiz Kalmak Suça Ortak Olmaktır
Nepal’de yaşananlar, sadece o ülkenin değil, tüm dünyanın ders çıkarması gereken bir trajedidir. Hangi ülkede olursa olsun, halkın sesi susturulamaz. Demokrasi, sadece seçim sandığına gitmek değil; aynı zamanda halkın taleplerinin duyulması, haklarının korunmasıdır. Bugün Nepal, yarın başka bir ülke olabilir. Bu yüzden adaletin sesi, her zaman ve her yerde yüksek çıkmalıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: