MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Ünlü eleştirmen yazar Saba Kırer, Everest Yayınlarından çıkan ‘Jako’ adlı eseriyle edebiyat dünyasına derin bir nefes ve yeni bir bakış açısı kazandırıyor. Özellikle yazım yönünün farklılığı okuyucu da muhteşem bir etki bırakıyor.
Edebiyatçı yazar Ebru Kış, ‘Jako’yu “Yazarın ilk romanı olmasına rağmen oturmuş, işçilikli, usta bir dili var” diye anlatıyor.
BİR İÇ DÖKÜŞ HALİ
Yazarlığın yanında çok iyi bir okuyucu da olan Ebru Kış, kitabın içerik açısından analizini yaparken, “Yabancı bir maşuk, Akdenizli bir âşık… Aidiyetin olmadığı, kopukluğun yaşandığı bir ayrılığın kavurucu yalnızlığı… Her şeridinde Jako olan kısa, kesik bir film… Her karenin sonunda sevgiliyi anan hüzünlü bir cümle: – cinnetimjako. Jako, bir ayrılığın öyküsü. Romantizmi Akdeniz akşamında bir yemekle başlatıp ayrılıkla sürdüren yazar, okuru öykü kişisinin duygusal yolculuğuna çıkarıyor. Geriye dönüşlerin anlatıldığı romanda hayal ile gerçek belirsizliği arasında kalan öykü kişisinin bakış açısı bir iç döküş halinde romana hâkim” diyor.
Kış, “Eleştirmen yazar Saba Kırer’in kaleme aldığı bu yapıt, edebi türlerin keskin çizgilerle ayrılmadığı günümüz edebiyatının bir aşk romanı. Jako, mektubu da içeren hem bir öykü hem roman, hem de bir şiir kitabı olması bakımından edebi türlerin sınıflandırılmasına karşı bir anlatı” diyerek, kitapta bütün edebiyat dillerinin çok iyi kullanıldığını vurguluyor.
DİNGİN BİR RİTİM
Yazar Saba Kırer’in az sözle ve okuyucuyu yormadan derdini anlattığını vurgulayan yazar Ebru Kış, şunları söylüyor: “Yazarın ilk romanı olmasına rağmen oturmuş, işçilikli, usta bir dili var. Az sözle derdini anlatma derdi olan kimi zaman tek cümleye sığdırılabilen şiirsel öyküler, cümle dizilişlerinde ve yazarın yeniden yorumladığı noktalama işaretlerinde kendini gösteriyor. Yazar, özgün bir buluşla, basit yapılı cümleleri parçalara bölüyor. Adeta sözcükler, ait oldukları cümleden fırlayarak yeni bir cümle yaratıyor. Kırer, özellikle epigraflarda tamlayanları veya kimi öğeleri kullanmayarak alışılmadık bir dil yaratıyor. Devrik cümlelerin, yinelemelerin de katkısı ve noktalama işaretlerinin de yardımıyla oluşan dingin bir ritim romana hâkim oluyor. Bu bakımdan Jako, söyleyiş bakımından mensur şiir kabul edilebilecek bir manzum roman denilebilir. Jako’da üçüncü kişi ile ben anlatıcı bir arada bulunuyor. Anlatıcıların üslûp bakımından paralellik göstermesi de yazarın şiirselliği romanın sonuna dek sürdürmesini sağlıyor.”
ŞİİRSELLİĞİ YOĞUN
Yazar Ebru Kış, ‘Jako’nun değerlendirmesini yaparken, yazarın sözcük dağarcığının da hayli geniş olduğunu vurguluyor; “Klasik tasvirlerden epey uzak duran betimlemelerde kısa, kesik cümleler ile ad aktarmaları şiirsel yoğunluğu sağlıyor. Romandaki durumlar betimlemelere yediriliyor. Parça parça nesnelerin art arda sıralanışı sinema kareleri gibi flaş flaş patlayan görüntülerle tasvir ediliyor. Parça parça psikolojiler ve durumlar, şiirsel üslubun yanında kapalılığı da beraberinde getiriyor. Toplumumuzun kısır diline inat Arapça, Farsça sözcüklerle Batı kökenli sözcükleri bir araya getiren yazarın sözcük dağarcığının hayli geniş olduğu görülüyor. Dikkatli okurun dahi ağır okumasını gerektiren şiirselliği yoğun bir roman Jako.”
Ebru Kış, “‘Bıçak kalpteyse, saplanmışsa asla asla çekip almamalıydın!’” diyerek, edebiyatseverleri ‘Jako’nun muhteşem dünyasına sürüklüyor.
EBRU KIŞ KİMDİR
1977 Adana doğumlu. 1998, ÇÜ Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Milliyet Kitap, Varlık, Cumhuriyet Kitap, Hece Öykü gibi dergilerde öykü ve roman üzerine yazıları yayımlandı. Kısa öykü yazıyor. Bir öyküsü Öyküden Çıktım Yola adlı minimal öykü seçkisinde yer aldı. Türk Edebiyatından Öykü Bahçesi adlı bir öykü antolojisi hazırladı. Altın Anahtar Yayınları tarafından yayımlanan Dil ve Anlatım, Türk Edebiyatı konu anlatımı ve soru bankası kitaplarının yazarı.
Yorumlar
Kalan Karakter: