PELİN ERKOCU
ADANA (GÜNAYDIN) - Kadınların en büyük sorunlarından biri de diyet. Diyette istikrar sağlayamamanın bilinçaltıyla alakalı olduğunu söyleyen Terapist Aslıhan Sürmez, “Bilinçaltı zayıflamaya hazır mı buna bakıyoruz. Eğer hazır değilse, neden değil onu buluyoruz. Eğer bu rakamlarla ilgiliyse o rakamların beyindeki karşılığına bakıyoruz. Süreyle ilgiliyse eşiklerle alakalı diyoruz” dedi.
Psikolog Hatice Ertuğrul ise yiyeceklere yüklenen anlamların değişebileceğini savundu ve şu ifadeleri kullandı; “Biz bir çikolata yiyerek vücudun mutluk hormonu salgıladığını düşünüyoruz. Ama bu bir yanlış öğrenmedir. Mutluluk hormonu salgılaması için bir kişinin bir kilogram çikolata yemesi lazım. Bu da imkânsız gibi bir şey… Biz bu yanlış öğrenmeleri düzeltiyoruz”
Psikolog Hatice Ertuğrul ve Terapist Aslıhan Sürmez ve ile Hipnoterapi yöntemiyle nasıl kilo verilir, bilinçaltı kilo vermede nasıl işler, gelen danışanların beklentilerini konuştuk.
Kendinizi tanıtır mısınız, aldığınız eğitim neler?
Biz 24+4 Psikolojik Danışmanlık Merkezi olarak çalışıyoruz. Psikolog Hatice Ertuğrul ve ben Terapist Aslıhan Sürmez... Biz aslında gelin görümceyiz, akrabayız. Hatice Hanım Acıbadem Hastanesi bünyesinde çalışıyordu ayrıldı. Ben İstanbul'da Davranış Bilimleri Enstitüsünden ve Davranış Bilimleri Teknolojileri eğitimi aldım. Bilişsel terapi, çözüm odaklı terapi ama en çok da hipnoterapi yapıyoruz. Bunun dışında çocuklarla ilgileniyoruz; kekemelik davranış bozukluğu gibi konularda. Onun dışında aile terapileri yapıyoruz, çift terapileri...
Hipnoterapi konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Aslıhan Sürmez: Biz burada daha çok hipnoterapi yapıyoruz. Milton Ericksonian Terapi akımını daha çok kullanıyoruz.
Ericksonian hipnoz nedir?
Ericksonian hipnoz, Milton Erickson tarafından geliştirilmiştir. Erickson her danışanı için ayrı yöntemler kullanmıştır. Her danışanın davranış yapısı, ruh hali, problemi, kişilik özellikleri, düşünce sistemi ve bilinç dışı uygulamalara yatkınlığını göz önüne alarak terapi sırasında kişiye özgü uygulama yapılabilmektedir. Milton Model uygulanırken hipnotik dil kullanılır. Her sözcük ve cümle ve gramer yapısının nörolojiyle bağlantılı olduğunu keşfeden Erickson, kendine özgü ve bilinç dışına doğru hitap eden bir dil geliştirmiştir. Bu şekilde konuştuğunda kişiyle çok derin bir iletişim kurabilmekte ve çok daha hızlı sonuç alabilmiştir. Erickson hipnozla ilgili yüzlerce bilimsel araştırma yapmış ve bu araştırmalar sonunda elde ettiği bilinç dışı yapısına ait bilgileri psikoterogi’de kullanmaktadır. Ericksoian Hipnoterapi her alanda kullanılabilir. Özellikle sigara bırakma koçluğunda ve zayıflama koçluğunda sık uygulanan bir terapi yöntemidir. Beden duyumlarıyla çalışır ve kişiyi bedeniyle uyum sağlaması için yol gösterir.
Herkese uygulanabiliyor mu?
Evet, herkese uygulanabilir; çocuktan yetişkine kadar. Çünkü biz klasik hipnoz yapmıyoruz. Kişinin tamamen bilincini kapatıp uyutup devam etmiyoruz. Hipnoterapi beden duyumlarıyla çalışır. Kişi tamamen bilinçli... Ayakta, oturarak hiç fark etmez bizim için. Biz genellikle kişiye "bunu vücudunuzda nerede hissediyorsunuz" diye sorarız. Genellikle böyle beden duyumlarıyla çalışırız. Psikolojik yönde çalıştığımız için insanlara bunu hissettirdiğimizde biraz daha inanıyorlar daha somutlaştırılıyorlar. Danışanlar da bundan daha memnun kalıyorlar.
Peki, ne kadar sürüyor?
Hipnoterapide genelde seans sürelerimiz 50 dakika. Hipnoz Kişiden kişiye değişiyor ama genelde 5 dakikada sorunun nereden kaynaklandığını anlayabiliyoruz. Bedene ya da duyguya iniyor olmak bilinçaltına gidiyor demek. Biz biliyoruz ki bizim beden duyumlarımız aslında bilinçaltımızı yansıtıyor. Bundan dolayı çalıştığımız alanlar ya da kanallar beden duyumları, bilinçaltı oluyor. Hipnoz insanları korkutan bir şey ancak bizim çalışma alanımız hipnozdan biraz farklı. Biz normal seanslarda da zaten hipnoterapiyi uyguluyoruz. Hastaya bakış açımız, uygulayışımız tamamen kişiye özgü oluyor.
Nasıl şikayetle geliyorlar? Direkt hipnoterapi yaptıracağım diyerek mi geliyorlar size?
Hatice Ertuğrul: Onlar genelde zorunlu geliyor.
Örneğin?
Hatice Ertuğrul : Panik atak krizleri ile depresyon geçiriyorlar. Ama onlar böyle nitelendirerek değil, bir sorunla geliyorlar. Mesela işe adapte olamıyorum, mutsuzum diyerek geldi. Bizim yaptığımız şey şu: evet her sorunun içeriği önemlidir ama biz yapılara bakarız, yapılar üzerinden problemi çözeriz. Yapıya baktığımızda sorunun nereden kaynaklandığını buluruz, sorunun kaynağını çözümleriz. O yüzden danışanlarımıza ilk sorumuz size hangi konuda yardımcı olmamızı istiyorsunuz olur.
Birkaç seans sürdüğü oluyor mu?
Kişiden kişiye değişiyor durum.
Peki, bunun zayıflamayla ilgisi ne?
Aslıhan Sürmez: Bizim buraya gelen danışanlarımız buraya gelip hipnoterapiyi zayıflama nasıl kullanırız diyerek geliyorlar. Biz spor koçluğu yapıyoruz, diyet yazıyoruz gibi bir reklam yapmıyoruz. Bize gelenler daha önce çok diyetisyene gitmiş daha önce kilo vermiş tekrar almış spor ve diyette istikrar sağlayamayan, yeme atakları yaşayanlar... Yeme atakları beyinle ilgili. Beyin bunu neden yapıyor diyeti neden sabote ediyor sen gerçekten zayıflamak istiyor musun? Zayıflamayı hangi kimliğin istiyor?. Zayıflarkenki zaman çok mu uzun sürüyor zayıflamayı gerçekten istiyor mu yani bilinçaltı zayıflamaya hazır mı buna bakıyoruz. Eğer hazır değilse neden değil bunu buluyoruz. Eğer bu rakamlarla ilgiliyse o rakamların beyindeki karşılığına bakıyoruz. Süreyle ilgiliyse eşiklerle alakalı diyoruz.
Nasıl yani?
Aslıhan Sürmez: Bedenimizdeki organizmamız eşiklerle çalışır. Kan değerlerimiz, şeker aralığı... Bedenimiz aralıklarla çalışıyor. Bilinçaltı da eşiklerle çalışıyor. Bugün daha iyiyim deriz mesela. Farkında olmadan da eşiklerle çalışır bilinçaltı. Bunu zayıflamaya yoracak olursak da kişi kendisini olmak istediği aralıkta tutar. Maksimum 5 kg fazlası minimum 5 kg azı. Biz danışanlarımızın alt ve üst eşiğini daraltıyoruz. Kişi olduğu kilodan daha fazla rahatsız olmaya başlıyor böylelikle. Bir an önce kilo vermek istiyor. Kişinin üst eşiği 55 ise siz o kişiye 55 in üstüne çıkmadan diyet yaptıramazsınız. Bilinçaltı her zaman kazanan taraftır. Bizim yaptığımız şey insanlara bunun farkındalığını kazandırmak oluyor. Bizim danışanlarımızdan en çok gelen şikâyetlerden biri bir yiyeceğe karşı bağlılık. Mesela koladan, çikolatan vazgeçemiyorlar. Biz bunu engelleyebiliyoruz. Diyetisyenlerin sıkıntısı da bu üst eşikleriyle ilgili sıkıntısı olan insanlar. Bunun dışında hiç diyetisyene başvurmadan gelenler de var ancak biz onları eninde sonunda bir diyetisyene yönlendiriyoruz.
Nasıl yapıyorsunuz bunu?
Hatice Ertuğrul: Çikolata mesela... Çikolataya yüklediği anlamlarla çalışıyoruz. "Mutsuzken çikolata yiyorum ve mutlu hissediyorum" Aslında biz bunları öğreniyoruz. Bunlar değişebilir şeyler. Vücudun istediği tatlı bir şeyse bir kuru kaysıyla da vücut şeker ihtiyacını dengeleyebilir. Biz bir çikolata yiyerek vücudun mutluk hormonu salgıladığını düşünüyoruz. Ama bu bir yanlış öğrenmedir. Mutluluk hormonu salgılaması için bir kişinin bir kilogram çikolata yemesi lazım. Bu da imkânsız gibi bir şey… Biz bu yanlış öğrenmeleri düzeltiyoruz.
Peki, hangi yaş aralığı daha çok bu taleple geliyor?
Hatice Ertuğrul: Ergen grubundan başlayıp 50 yaş üstüne kadar danışanlarımız var. 50 yaş üstü genelde anne kimliğiyle bütün görevlerini tamamlamış olan ve geriye yalnızca kadın kimliği ile baş başa kalan, ben neden bu kadar kiloluyum diyenler.
Başka ne gibi zorluklarla karşılaşılıyor?
Danışanlarımızın bir şikâyeti de pazartesilerden. Pazartesi sürekli diyeti bozduklarını söylüyorlar. Biz de onlara diyoruz ki "salı başlasanız ne olur" Bu da bir yanlış öğrenme.
Anlatacağınız bir başarı hikâyeniz var mı?
Aslıhan Sürmez: En güzel örnek benim. Ben ilk psikolojik eğitimlere başladığımda 72 kg idim. Eğitimlerde şunu hissettim benim üst eşiğim çok yüksek. Yani ben 72 kg ile kendimden rahatsız olmuyordum. Vücudum kilomu göstermiyordu ama rakamlar gösteriyordu. Eşiklerimle oynayabilir miyim dedim. Sonra eşiklerimi düşürdüm. Eşikleri ne kadar aşağıya çekersen o kadar iyi oluyor. Tuzlu çok seviyordum onları nötrledim. Tuzlu yemek yerine salatalık yiyordum mesela. Tabii ki bunların hepsini eğitim aldığım sıra da hocalarım eşliği ile yaptım.
Daha sonra 60 kg da durdum altı ay kilo veremedim. Ama sonra bilinçaltıma biraz daha müsaade et bana dedim birkaç kilo daha. Sonra 55'i gördüm.
Ne kadar bir süre?
Aslıhan Sürmez: 8 ayda oldu.
Hatice Ertuğrul: Bir danışanımız vardı mesela üst eşiği 100 . 101 olmadan diyete başlayamıyordu. Bizim ilk işimiz onun üst eşiğini 95'e çekmek oldu. Sonra 90'a çektik. Bir ayda 6 kg verdi. Bir diyetisyen arkadaşımız bir danışan yönlendirdi. Danışan geldiğinde 87 kg idi. 85 e düşürdük. Sonra 83 kg'ya düştüğünde vücuttan bir tepki gördük ve bir yeme kriziyle karşımıza geldi. Hipnoterapi esnasında yemeğin kendisinde ifade ettiğini, rengi sorduk. Pembeli siyahlı bir renk dedi. Pembe-siyah birlikte kullanmak çok zordur. Pembe renk anne, siyah renk kocaymış aslında. Her yemek yediğinde onu beğenmeyen bir koca var. Kilo aldığında ise annelik bilinçaltı devreye giriyor... Çocukken yani 12 yaşına kadar olması gereken kilo eşiğinden 10 kilo daha zayıf bir çocukluk geçirmiş ve annesi kilo alsın diye sürekli baskı yaparmış ve yemek yedirirmiş. Onun o pembe tarafının 12 yaşında kaldığını söyleyerek bunu ona kabul ettirdik. 82'den 70'lere düştü.
Yeme krizlerinde ya da çok yemek istendiğinde ne yapılmalı?
Yiyeceklerin bir anlamı yok aslında yalnızca beynimizde anlamları var bunu öğrenmemiz gerekiyor. Stresle baş etme yöntemi de yemek yeme değil. Yemek yerine o anda farklı bir şey yapabilirsiniz. O anda telefonla konuşabilirsiniz ya da kitap okuyabilir bir hobi edinilebilir. Bilinçaltı bu gibi öğrenmeleri değiştirebilir ve yeni anlamlar kazanabilir.
Aslıhan Sürmez: Toparlayacak olursak biz gelen danışanlarımızın 1. eşiklerine bakıyoruz 2. yeme kodlarına, yemeklere yüklediği anlamlara bakıyoruz 3. hayatında geçmişte kilo ile ilgili yaşanmışlıkları var mı buna bakıyoruz.
Yorumlar
Kalan Karakter: