ADANA(GÜNAYDIN)-Adana'daki Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturmaları kapsamında 2'si itirafçı olan 9'u tutuklu 18 avukat yargılanmaya başladı.
Adana 11.Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşmaya tutuklu avukatlar Serhat Doğan, Ayhan Gül, Serkan Ulufer, Çağrı Köseli, Emin Bayram, Mustafa Kökten, Mehmet Aygün, Nazmi Değirmenci, İsa Ayanoğlu ile tutuksuz Muammer Y., Fatma Çilem Ö., Melek S., Serap K., Rahşan Arya U., Uğur T., Halis Elsem C., Ahmet Ö. ve Elif E. ve avukatları katıldı. Mahkeme Başkanı, sanık avukatlara suçlamaları okuduktan sonra savunmalara geçildi.
‘JEST OLSUN DİYE PARA YATIRDIM’
TMSF tarafından el konulan Bank Asya’nın 2007’de avukatlığını yaptığını belirten Serhat Doğan, bankaya para yatırdığı iddiasını kabul etmedi. Bankaya vekalet ilişkisi nedeniyle jest olarak 20 bin lira yatırdığını ifade eden Doğan, kapatılan örgütün derneklerinden AGİD’den istifa ettiğini, Kimse Yok mu Derneği’nin ise kapısından dahi geçmediğini söyledi. Doğan, yine kapatılan örgüte ait olan Nizam Hukukçular Derneği üyeliği için ise, “Aktif bir dernek değildi. Herhangi bir kuruluşla ortak çalışmamız olmamıştır” dedi.
‘CEMAATCİ SAYISI 600 BİN’
Kızını örgütün okullarından Burç Okullarına, 15 eğitimciye danışarak yazdırdığını ifade eden Doğan, 15 Temmuz Darbe girişimi için ‘Yazıklar olsun’ şeklinde yaptığı paylaşımın ise darbeye karşı olmasından dolayı attığını söyledi. Türkiye’de cemaatçi sayısının 300 bin kişi olduğu söylentilerine karşın 600 bini bulduğunu iddia eden Doğan, “En kötü hükümet bile darbeden iyidir. Ben çevremde koyu AK Partili olarak anılıyorum. AK Partiye oy vermiş olabilirim. Bu yüzden benim hakkımda cemaatçi olduğum yönünde iddialarda bulunulmuş olunabilir. Ben hukuktan asla taviz vermedim. Ahlak üzerine yaşamaya çalıştım” dedi.
TELEFONUNDAN BYLOCK ÇIKTIĞINI ÖĞRENİNCE ŞOK OLDU
Mahkeme başkanı, Doğan’a cep telefonunda Bylock çıktığını söyleyince Doğan da, daha sonra bu konuda savunma yapacağını belirtti.
‘FAİZSİZ BANKACILIĞA ÖNEM VEREN BİRİYİM’
Sanık avukatlardan Ayhan Gül de, demokrasiye önem verdiğini, darbeci olarak itham edilmekten üzüntü duyduğunu söyledi. Nizam Hukukçular Derneği denetim kurulunun yedek üyesi olmak suçundan tutuklandığını belirten Gül, bu derneğe mesleki dayanışma için üye olduğunu daha sonra derneğin pasifleştiğini, tabela derneği haline geldiğini söyledi. Bank Asya’ya kimsenin talimatıyla para yatırmadığını, bankanın avukatlığını yaptığını belirten Gül, “Faizsiz bankacılığı önem veren biriyim” dedi.
‘PARA KAZANMAK İÇİN HERKESİN AVUKATLIĞINI YAPARIM’
Kızlarını örgütün okuluna gönderdiği için terör örgütü üyeliğiyle yargılandığını belirten Gül, çocuklarını okula yazdırmadan önce okul okul gezip araştırma yaptığını, kayyumların ise “Bir şey olmaz” demeleri üzerine okula yazdırdığı söyledi. MHP’de aktif siyaset yaptığını, avukatlık görevini yaptığı için yargılanmaması gerektiğini ifade eden Gül, FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğu iddia edilen Kardeşler Un Mamülleri’nin sahibi Ali Koçaklı’nın avukatlığını yaptığı için yapılan suçlamayla ilgili olarak da, “Para kazanmak için herkesin avukatlığını yaparım. Ben işimi yaptım, Örgütü övmüş değilim. Ali Koçaklı’nın başka avukatları da var onlar da o zaman suç işliyor” dedi.
‘SEMPATİM VARDI’
Paylaşımlarda ‘yargı bağımsız olsun’ dediğini, herhangi bir örgütü övücü tek bir paylaşımının bulunmadığını ifade eden Gül, Bylock kullanmadığını, başkaları tarafından telefonuna indirilmiş olabileceğini belirtti. 212 gündür tutuklu olduğunu, cezaevinde tuvaletin yanında yerde yattığını ifade eden Gül, milliyetçi muhafazakar birisi olduğunu cemaatle ilk ilişkisinin 2010 yılında sempati ile başladığını söyledi. Gül, “Yaptıkları işler hoşuma gidiyordu. Azerbaycan, Gana, Kırgızistan gibi yabancı ülkelerde İstiklal Marşımızın yabancı çocuklarca okunması hoşuma gidiyordu. Türkçe olimpiyatlarını beğeniyordum. Güzel, iyi işler yapıyorlar, iyi eğitim veriyorlar diye sempatim vardı. Hiçbir yerde de bunları övücü sözlerimi gizlemiyordum. 15 Temmuz gecesi olduğunda ben çok yanıldığımı anladım. Benim gibi yanılan milyonlarca insan var” dedi.
‘BANKA BİZİ STEPNE OLARAK KULLANDI’
Şanlıurfa’nın Hilvan İlçesi’ndeki cezaevinden SEGBİS sistemiyle savunması alınan Serkan Ulufer ise kapatılan Nizam Hukukçular Derneği’nin ilk kurucusu olduğunu söyledi. 2 yıl boyunca dernekte mesleki eğitim faaliyetlerinde bulunduklarını belirten Ulufer, AGİD’e ise çevre edinmek için üye olduğunu söyledi. Derneğin kahvaltısına 4-5 kez katıldığını ve bu kahvaltılara dönemin Adana Valisi, bakanlar, Türkiye’nin önemli işadamlarının da katıldığını ve 2015’in sonlarında dernekten istifa ettiğini belirten Ulufer, Bank Asya’nın avukatlığını yapmakla da suçlandığını ifade ederek, “Eğer ben bankanın avukatlığını yaptığım için yargılanıyorsam 15 yıldır aynı bankanın avukatlığını yapanların da yargılanması lazım. Banka bürolarını arttırmak için bizi stepne olarak kullandı. Bize sadece kıytırık kredi kartlarını gönderiyorlardı. Ancak TMSF’nin kontrolüne geçince bankadan para kazanmaya başladık. Eğer örgüt faaliyeti içinde işimizi yapsaydık çalışmamızı dondururlardı. Mevduat anlamında tek kuruş yatırmadım” dedi.
‘FRANSA’YA KAÇMAM SÖZ KONUSU DEĞİL’
FETÖ/PDY’den yargılanan Ömer Ekinci’nin avukatlığını ise para kazanmak için yaptığını belirten Ulufer, çocuklarını örgütün okuluna ticari ilişki ve okul yöneticilerinin ısrarı üzerine kaydettirdiğini söyledi. Fransa’ya kaçmak istediği iddialarıyla ilgili de Ulufer, “Dil kursuna gidiyorum. Pratik yapmadığınız zaman yabancı dil öğrenemiyorsunuz. 3-4 ayda bir yurtdışına 2-3 gün pratik yapmak için gitmeye karar verdim. 30 Temmuz’da Paris’e gitmek için Atatürk Havalimanı’na gittiğimde çıkışıma izin verilmedi. Oysa ne aramam, ne da yakalamam vardı. Hatta 18 Ekim’de de gidecektim, biletlerimi bile almıştım. Kaçmam söz konusu değildir” dedi.
‘SOHBETLERE DAVET EDİLDİM, AMA GİDEMEDİM’
Bylock’u ise hiç kullanmadığını bir yanlışlık olduğunu belirten Ulufer, ne FETÖ’ye ne da başka bir örgüte yakınlığının olmadığını söyledi. 2008’de bürosuna bir iş için gelen din öğretmeni ile daha sonra beraberinde gelen matematik öğretmeninin kendisini cemaatin sohbetlerine davet ettiğini belirten Ulufer, “Niyetlendim ama gidemedim. 2010 yılından sonra yargının bu yapının vesayeti içinde olduğunu düşündüm. Dışarıdan bakıldığında bu yapının 2 yüzü var. Biri sempatik, diğeri ise herkesin kabul ettiği anlayamadığı gizli bir yapı içinde olduğu kanaatindeydim. Ancak, bu cemaatle mesleki işlerim dışında bağlantım olmadı. 15 Temmuz’da bu yapının gerçek yüzünü gördüm. Eğer daha önce gerçek yüzlerini görebilseydim bu yapının kuruluşlarıyla iş yapmazdım” dedi.
Gazetemiz baskıya girdiğinde duruşmaya devam ediliyordu.
Yorumlar
Kalan Karakter: