MUSTAFA ÖZKE Yürümekten kara su inmiş gibi kararmış ayaklarıyla yaklaştı çöplere. Önce omzundaki çuvalı indirdi. Baktığı çöp konteyneri yarısına kadar doluydu. İçindeki plastik şişeleri alabilmek için tırmanmayı denedi. Boyu yetmeyince belinin yarısına kadar koyteynerin içine daldı. Bulduğu kadar şişeyi çuvalın içerisine doldurdu. Çuvalı omuzlayıp giderken sorduk nereli olduğunu. Yarı Türkçe, Yarı Arapça lisanıyla Suriyeli olduğunu dile getirmeye çalıştı. Adını sorduğumuzda “Eser” mi dedi, ‘Esed’ mi çok anlayamadık. Günlerdir yıkanmadığını ele veriyordu kirli saçları… Gözleri, sabahın köründe uyanmış da yola koyulmuş gibi yorgundu. Yine de insanlık olsun diye gülümsüyordu çevresine.Kim bilir akşama kadar daha kaç mahalle gezecekti. Kim bilir daha kaç çöp konteynerinin içine dalıp şişe arayacaktı o küçücük bedeniyle. Yaşıtları deniz kıyısında güneşe karşı bronzlaşırken, o güneşin alnında yanıyordu. Çocuk her yerde çocuktu oysa… Suriyeli de olsa!
ADANA
25 Temmuz 2016 - 09:49
Güncelleme: 25 Temmuz 2016 - 09:58
Çocuk her yerde çocuk!
ADANA
25 Temmuz 2016 - 09:49
Güncelleme: 25 Temmuz 2016 - 09:58