MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Kızıldeniz, Tayland, İtalya ve Fransa başta olmak üzere Türkiye’nin birçok bölgesinde dalışlar yapan denizaltı araştırmacısı ve uzman dalgıç Dr. Selçuk Mustafa Akköse, dalgıçlığın suyun altında uçabilmenin anahtarı olduğunu söyledi.
Tüplü dalışın ‘Self Contained Underwater Breathing Apparatus’ baş harflerinden oluşan Scuba olduğunu ve dilimize kendine yeten, müstakil sualtında soluma aracı olarak çevrildiğini belirtti.
İnsanların çok eski çağlardan beri değişik aparatlar kullanarak sualtında daha uzun süreler kalmayı denediğini dile getiren Akköse, “M.Ö. 500 yıllarına ait resimlerde sualtında, hayvan derilerinden yapılmış tulumlar içindeki havayı soluyarak avlanan Eski Yunan dalgıçlar betimlenmiştir. Özellikle Amerika'daki kolonilerden Avrupa'ya değerli eşyalar taşıyan gemilerin, korsanların ilgi odağı haline gelip birçok geminin batırılmasıyla, bu batan gemilerdeki yüklerin çıkartılması ihtiyacı insanoğlunu daha derine inmek ve orada daha uzun süre kalabilmek için yeni icatlar yapmaya itmiştir. Dalış Çanlarının kullanılmaya başlanması bu yıllara dayanır. Bir sonraki gelişme yüzey destekli sualtı soluma aparatlarıdır ki, Jules Verne'in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah kitabı yayınlandığında bunlar 20 yıla yakın bir zamandır kullanılmaktaydı. 1943 yılında biri deniz subayı, diğeri de mühendis olan iki Fransız, Alman işgalindeki küçük bir kasabada zor şartlar altında çalışmalarını sürdürüyordu. Bu iki kişi kaptan Yves Cousteau ve Emile Gagnan idi.” dedi
15 MİLYON SPORTİF DALICI
Dalışta en büyük devrimin bu iki bilim insanının geliştirdiği regülatör sayesinde olduğunu anlatan Dr. Mustafa Selçuk Akköse, “Bu iki insanın ‘su ciğeri’ adını verdiği yüksek basınçlı bir tüp ve tek kademeli regülatörden oluşan aparat, insanın yüzeye hiçbir bağımlılık duymadan hayal bile edemeyeceği derinliklere inip uzun süreler kalabilmesine olanak sağlamıştır.” şeklinde konuştu
Amerika'dan Rusya'ya, Çin'den Japonya'ya kadar tüm dünya ülkelerinin Ulusal Dalış Federasyonlarından oluşan CMAS'ın ilk genel kurul toplantısını 9-11 Ocak 1959 yılında Monoko'da yaptığını kaydeden Akköse, “CMAS'ın ilk kuruluş yıllarında Jacques Yves Cousteau'da katkılarda bulunmuştur. Günümüzde 15 milyonu aşan sayıda sportif dalıcının bağlantısı bulunduğu kuruluş yılda 150-200 bin balıkadamı ulusal federasyonlarının katkısı ile uluslar arası bröve sahibi yapmaktadır.” diye konuştu
DALIŞ YAPMAK ÇOK KOLAY
Dalış yapmanın düşünülenden daha kolay olduğunu ifade eden Akköse, “Dalış öğrenmek için çok iyi yüzme bilmek gerekmez. Kendini suda rahat hisseden herkes öğrenebilir. Eğitim ülkemizde PADI veya CMAS'ın standartlarına göre verilen teorik eğitim, sığ su çalışması ve dört tüplü eğitim dalışından oluşur. 8-10 yaş çocuklar sualtında tüple nefes alma uygulamasına katılabilirler (bubble maker ).
10 yaş üzeri çocuklar (junior) dünyada dalış kursu alabilir ve dalıcı olabilir iken Türkiye'de yaş sınırı maalesef 14'tür. 14 yaş altındaki çocuklarda dalış sırasında oluşan azotun kemiklerin büyüyen uç kısımlarında biriktiği ve kemik uzamasını engelleyebildiğine dair söylentiler olmasına rağmen bu konuda bilimsel tıbbi bir veri yoktur. Birçok dalış eğitmeni de kendi çocuklarına 14 yaşından önce dalış eğitimi vermektedir. Dalış eğitimleri herkesin ödeyebileceği fiyatlarla verilmektedir. Dalış ekipmanları pahalı olsa da tüm dalış merkezlerinden çok cüzi rakamlara kiralanabilmektedir. Asıl masraf dalış noktalarına ulaşım ve konaklama giderlerinden kaynaklanır yoksa dalışın kendisi oldukça ucuz ve çok zevkli bir hobidir. Deniz tatillerine gittiğiniz yerlerde mutlaka yakınlarda bir dalış okulu ya da teknesi olacaktır.” şeklinde konuştu
İKİ DÜNYANIZ OLACAK
Su altına dalmanın (Scuba diving) insanlarda özgürlük hissini yarattığını ifade eden Akköse, “3 boyutlu olarak yapabileceğiniz ender sporlardan biridir. Sadece sağa ya da sola değil, yukarı ve aşağıya doğru hareket etmenize olanak verir. Suyun altında “uçabilmenin” anahtarıdır. Ayrıca uzay boşluğuna en yakın deneyimdir. Bu nedenle NASA astronotlarını sualtında eğitir. Kimsenin daha önce görmediği canlıları görmek, çoğu insanın ayak basmadığı zeminlere ulaşabilmek bizlere büyük haz verir. Ayın yüzeyi hakkında, sualtından daha çok şey biliyor olmamız garip ama gerçektir. Dünyamızın üçte ikisi sudur. Suyun altında daha keşfedilmemiş binlerce tür olduğunu düşünürsek, bunun ne kadar mantıklı olduğunu sanırım anlayabilirsiniz. En yüksek dağlar, en uzun sıradağlar, en büyük volkanlar okyanus tabanlarında yer alır. Aynı gezegende, farklı bir dünyayı keşfedebilmek için yapabileceğiniz en keyifli aktivitedir. Huzur, macera, eğlence ve keyfi bir arada sessiz sualtı dünyasında bulabilirsiniz.” dedi
TÜPLÜ DALIŞ TEHLİKELİ Mİ?
Tüplü dalışın tehlikeli olmadığını ve istatistiklerin tüplü dalışın yüzme kadar güvenli olduğunu ortaya koyduğunu vurgulayan Dr. Akköse, “Tabii ki dikkatli olunması gereken noktalar vardır. Zaten eğitimle sertifikalandırma bu yüzdendir. Ancak kurallara uyulduğunda son derece güvenlidir. Filmlerde, belgesellerde dalgıçları köpekbalığı/müren gibi tehlikeli hayvanların arasında görüyoruz. Bu hayvanlara çok dikkat etmeli miyiz?. Sudaki hayvanları taciz etmediğiniz sürece size zarar vermezler. Size zarar vermelerini engellemek için basit olarak sualtında dokunduğunuz ve bastığınız yerlere dikkat etmeniz yeterlidir. Dalıcılar köpekbalıkları için doğal besin değillerdir. İstatistiklere göre dünyada yılda ortalama 1 dalıcı bu yüzden hayatını kaybederken arı sokmasından veya trafik kazalarından ölenler binlercedir.
Kızıldeniz, Maldivler çok popüler dalış yerleri olup ülkemizde en popüler yer Kaş ilçesidir. Dekompresyon hastalığına (halk arasında vurgun olarak bilinir) yakalanmak sanıldığı gibi çok sık rastlanan bir durum değildir. Kurallara uyduğunuz ve limitlerinizi bildiğiniz sürece dekompresyon hastalığı riski çok azdır.” diye konuştu.
Yorumlar
Kalan Karakter: