Gazeteci-Yazar Mehmet Uluğtürkan, söyleşimizin ikinci bölümünde yerel ve yaygın basına yönelik önemli tespitlerde bulunuyor. Adana’da halkın gazetesine, dergisine, TV’sine, radyosuna ve web sitesine sahip çıkmadığını vurgulayan Uluğtürkan, “Oysa etkili bir yerel gazetenin bu şehirde yaşayan, kazanan herkes için oksijen kadar gerekli ve değerli olduğu bilinmiyor. Her gün en az bir yerel gazete alan yok denecek kadar az. İş insanı, markası tanıtım faaliyetlerinde gazetelerine, radyolarına bilbord kadar değer vermiyor.” diyor.
RÖPORTAJ: MEHMET ŞAHİN
17 yıllık geçmişi olan Refleks gazetesinin genel yayın yönetmeni olarak, yerel gazetelerin basın sektöründeki değişim ve dönüşüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu soruya sayfalar dolusu yanıt verebilirim. Meslektaşlarım kırılır endişemden kaynaklı temkinli gireyim konuya… Demokrasi temelinin ilk taşı yerel gazeteler asla ölmeyecek. New York Times, New York’un yerel, ulusal ve uluslararası haberler sunan gazetesidir. Dünyanın birçok ülkesinde ve şehrinde bu gazetenin benzerleri var. Bizim de vardı. 1918’de Fransız işgaline direniş için kurmuştuk. Ne yazık ki Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 105 yıllık gazetemiz kapandı. İyi ki o dönemde bu şehrin belediye başkanı değildim. Yerin dibine girer, kafamı sokağa uzatamazdım. Neyse bu ayrı bir konu. Bugün Adana’da 11’i günlük toplam 30 kadar gazete ve dergi var. “11 günlük yerel gazete Adana için çok” diyenler var. Katılmıyorum. “Yok birleşmelilermiş, üç – beş yerel gazete Adana’ya yetermiş...”
ADANALI GAZETESİNE SAHİP ÇIKMIYOR
Gazete yöneticileri karar alır, güç birliği yapmak isterse buna kimsenin itirazı olmaz elbet. Ama birilerinin ya da kurum- kuruluş telkiniyle bir sınırlama, azaltma çabasına şiddetle karşıyım. Adana kültürü, birikimleri ve potansiyeliyle gazeteden, dergiye, internet sitesinden TV kanalına yüzlerce yayını yaşatabilecek güçte bir şehir. Peki neden çok etkili, yüksek tirajlı, çok okunan, çok dinlenen, çok izlenen yayınlara sahip değiliz. Bu çerçevede arz ve talep taraflarının sorumlulukları var. Yerine getirilmediği için sorun devam ediyor. Adanalı gazetesine, dergisine, TV’sine, radyosuna, web sitesine sahip çıkmıyor. Oysa etkili bir yerel gazetenin bu şehirde yaşayan, kazanan herkes için oksijen kadar gerekli ve değerli olduğu bilinmiyor. Her gün en az bir yerel gazete alan sayısı yok denecek kadar az. İş insanı, markası tanıtım faaliyetlerinde gazetelerine, radyolarına bilbord kadar değer vermiyor. Doğrusu bunun karşısında yayınlarımızın da daha nitelikli gazetecilik için -başta insan kaynağı olmak üzere- gerçekçi yatırım yaptıklarını düşünmüyorum.
ELEŞTİRMEDEN GAZETECİLİK YAPILMAZ
“Ayakta kalsın” yeter, “Diğer işlerimin önünü açar” mantığıyla yürütülen yayıncılık da ancak bu kadar oluyor. Bu konuda söyleyecek çok sözüm var ama yerimiz dar. Fakat önemli bir hususun altını çizmem gerek. Bugün Türkiye’de gazete Basın İlan Kurumu (BİK) desteğiyle çıkıyor. Yani bu destek bugün kalksa neredeyse yerel gazete kalmayacak. BİK gazeteciliği adeta afyonluyor. Oysa gazeteler önce kendi ayakları üzerinde durabilecek sürdürülebilirliği sağlamalı. BİK geliri kazancın sadece bonusu olmalı. Yalnızca BİK geliriyle ayakta kalabilen yayında objektif, tarafsız gazetecilik yapılamaz. “BİK gelirimden olurum” endişesiyle iktidarı eleştirmekten kaçınılarak yaygın mecrada gazetecilik yapılamaz. “BİK gelirim kesilir, BİK aracılığıyla belediyelerden gelen ilan reklam gelirinden olurum” diye vali, belediye başkanı, yönetici eleştirmeyerek yerel gazetecilik yapılmaz.
BİRBİRİNİN BENZERİ GAZETELER
Adana’da sanırım 11 günlük gazetemiz var. Aralarında gerçekten iyi gazetecilik yapma çabasında olan birkaçını ayrı tutuyorum; kalanı birbirinin benzeri gazeteler. Logosunu elinle kapat; birbirinden ayırt edemeyeceğin, aynı basın bültenini, aynı ajans haberini, aynı başlığı, aynı spotu kullanılarak yayınlanmış gazeteler. E haliyle okurdan karşılık bulamıyor. Yıllardır öneriyorum ama yankı bulmuyor. Türkiye’nin en verimli topraklarına sahip, çok başarılı binlerce çiftçinin yer aldığı Adana’da tarım kesimine yönelik sayfalarla çıkan bir günlük yerel gazete var mı? Yok. Diyorum ki 11 gazetenin keşke biri tarım ağırlıklı sayfalarla çıksa. O gazeteyi binlerce çiftçi takip eder. Ya da onlarca internet haber sitesinden biri tarım ağırlıklı haberlerle okurunun karşısında olsa. Yapan var mı? Yok. Aynı şekilde bir başka yerel gazetemiz sağlık sektörü haberler ağırlıklı yayımlansa. Doktorların, özel hastanelerin, eczacıların ilgi odağı olmaz mı? Olur. Reklam tanıtım gelirlerini bu sektörden rahatlıkla sağlayabilir mi? Sağlar. Bir başkası eğitim, kültür, sanat ağırlıklı çıksa…
Geçmişte yerel gazeteler adeta birer okul gibiydi ve pek çok önemli gazeteci buralarda yetişirdi…Peki şimdi nasıl bir tablo vardır?
BİR MEDYA KURULUŞU VAR MI?
Gazetecilerin yetişme sürecinde iletişim fakültelerinin, yerel gazetelerin ve diğer medya mecralarının da önemli yeri var. Bugün Adana’da okul niteliğinde bir medya kuruluşu var mı? Olsa bu alanda yaşadığımız birçok sorunu zaten konuşmuyor olurduk. Öte yandan Çukurova Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi’ne çok geç kazandırıldığını düşünüyorum. 1973 yılında kurulan üniversiteye sahip Adana, Türkiye’nin birkaç gazete baskı merkezinden biri olduğu halde İletişim Fakültesi’ne 2006 yılında kavuşabildi. Bu bana göre büyük ihmaldi.
ÇÜ İletişim Fakültesi’nde de sunumlar yapıyorsunuz? Gazetecilik mesleğinde ilerlemek isteyen gençlere önerileriniz nelerdir?
10 İLETİŞİM FAKÜLTESİ YETERLİ
Türkiye’de İletişim Fakültesi sayısı 100’e yaklaşıyor. Bunun anlamı şu: İletişim sektörünü berbat edelim. Yerlerde sürünsün. Gençler iş bulamasın, meslek tercih sebebi olmasın. Türkiye için nitelikli 10 iletişim fakültesi yeterli. 11’incide öğrenci ziyan olur. Oluyor nitekim. Çukurova Üniversitesi İletişim Fakültesi her yıl güçleniyor. Çok değerli akademisyenlere, yöneticilere sahip olmaya başladı. Alanla, yerelle bağlantılarını da güçlü buluyorum. Bizler daha fazla ilgili gösterdikçe meslek-üniversite iş birliği her paydaşa kazandıracak. Bu mesleği seçecek genç arkadaşlarıma üç temel önerim var. Karşılıksız aşk yaşamaya hazırsanız ve buna rağmen her koşulda sevecekseniz bu mesleği tercih edin. Deli gibi okuyun, araştırın. Her şeyin en az bir şeyini, bir şeyin yani mesleğinizin her şeyini bilin. Sadece haber yazma tekniğini değil; tarihini, etik kurallarını, psikolojisini öğrenin. Ve en önemlisi. Sadece halkın yanında, tarafında ve sahada olun. Pazarda olmadan ekonomi muhabirliği olmaz. Belediye meclis toplantılarını izlemeden yerel gazeteci olunmaz. Sahada olmak gazetecinin vazgeçilmezidir.
Gerek yerel gerekse yaygın basında, sınırları belirlenmiş iki kutuplu bir gazetecilik anlayışı hâkim. Bu durum, bilinen gazetecilik ilkelerine aykırı değil midir?
GAZETECİLİK İKLİMİ ÇOK DEĞİŞTİ
Türkiye’de gazetecilik iklimi çok değişti. Gerçek gazetecilik yapılabilecek bir ülkede değiliz maalesef. Yapılabildiği kadar yapan dostlarımız var. Kalanlar ya iktidar ya muhalefet yanlısı. Akıl, bilim, toplum, doğa gazeteciliği neredeyse tükenme aşamasında. Gerçek gazeteciliğin yapıldığı ülkelerde yöneticiler denetlendiğini bilir. Herkes görevini layıkıyla yapmaya, hata yapmamaya özen gösterir. Başarı için çalışır. Yerelde gerçek gazeteciliğin yapıldığı şehirlerde çukur dolu yollar olmaz. Çürük meyve sebze satılamaz. Kaldırım işgalleri, adam kayırma, yolsuzluk yok denecek kadar az olur. Az olan da zaten haber olur. Ben de mesleğimi tam anlamıyla yapabildiğimi söyleyemiyorum. Çünkü gazeteci sorunlarına sahip çıktığı halkın da kendi yanında olmasına ihtiyaç duyar. Siz haksız yere tutuklanan, işinden atılan bir gazeteci için toplumun bir destek etkinliği yaptığına hiç şahit oldunuz mu? Kapanan televizyon için ülke genelinde etkin bir yürüyüşe rastladınız mı? Bu iklimin oluşmasında sadece siyasilerin, yasama, yürütmenin değil; yargıdan STK’lara sokaktaki vatandaş dahil herkesin payı var. Ama umudumu kaybetmiş değilim. Ülkemizde bağımsız, tarafsız gazeteciliğin hava kadar su kadar önemli olduğunun anlaşılacağı ve buna göre yeni bir iklimin doğacağı günlerimiz olacak.
Etkin yayınevlerinden çıkan ve çok satanlar listesinde yer alan romanlarınız var. Gazetecilik-edebiyat ilişkisi hakkında neler söylersiniz?
GAZETECİ DOĞULDUĞUNA İNANIRIM
İyi yazabilmek iyi gözlemlemekle mümkün olabilir. Gazeteciler iyi gözlemcidir, iyi gözlemci değillerse gazeteci değillerdir zaten. Edebiyatın gazeteciliğin fantezi alanı olduğuna inanırım. O yüzden her gazetecinin birçok özel ilgi alanı, o alanla ilgili de en az bir eseri olması gerektiğini savunurum. Gazeteci doğulduğuna inanırım. Ama iyi gazetecinin ancak çok yazmayla ama bundan daha çok okumayla olunabileceğini düşünüyorum. Meslektaşlarım benden bıkmış olabilir. Sürekli bir eser bırakmalarını öneriyor olmamdan. Atatürk, 1918 ila 1938 yılları arasında Adana’yı tam 9 kez ziyaret etmiş. O yıllarda Ferit Celal, Yeni Adana gazetesinin en etkin muhabirleri arasında bir gazeteci. Atatürk’ü Adana’da adım adım takip etmiş. Günün sonunda gidip haberini yazıp yazı işlerine teslim etmiş. Peki bu gezilerin perde arkalarında neler yaşandı. Habere girmeyecek hangi hatıralar vardı? Biliyor muyuz? Hayır. Bu alanda bir eser bıraksa inanılmaz güzel olmaz mıydı?
Meslek hayatınızdan, ders çıkarılabilecek, unutamadığınız ve toplumda ses getiren, iz bırakan bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?
“İŞE YARAYAN” TUTUM EKLİYORUM
Haber veren, bilgilendiren, eleştiren bir gazetecilik anlayışına “işe yarayan” tutum ekliyorum. Yaşadığım, doyduğum ve çocuklarımın da bu güzel şehirde yaşamasını istediğim yerde gazeteciliğin yarar getiren tarafında olmayı çok seviyorum. Yıllar önce Mersin Limanı’nın genişletilmesi konuşulduğunda o limanın arzu edilen kapasitede asla büyütülemeyeceğini, Doğu Akdeniz’de yeni konteyner limanının Adana’da kurulması gerektiğini yazdım, defalarca. Bugün Türkiye’nin en büyük kapasitesine sahip Doğu Akdeniz Konteyner Limanı Adana’da inşa ediliyor. Adana şehir merkezinden geçen otobanın artık işlevini yitirdiğini, alternatif yolun gerektiğini defalarca yazdım. Bugün Ceyhan Pozantı otoyolu projesine başlandı. Adana’nın en güçlü yanının tarım olduğunu, bu alanda dünyayla rekabet edebileceğini yazdım, projeler önerdim. Projesi olanların sesini yetkililere duyuracak haberlere imza attım. Bugün Türkiye’nin ilk kara balıkçılık OSB’si, tarıma dayalı ihtisas OSB’si Adana’da kuruluyor. Bunlar beni çok mutlu ediyor.
Yazılarınız ağırlıklı Adana’nın gelişimi, kent ekonomisi, yatırım ve ihracat içerikli… Ekonomi gazeteciliğine dair neler aktarmak isterisiniz?
ADANA İYİ YÖNETİLMİYOR
Adana, var olan potansiyeliyle değil Türkiye’nin dünyanın en güzel şehirlerinden biri. Yeryüzünde şehir merkezinden 45 dakikada denize, yine 45 dakikada 1700 rakıma çıkılabilecek bir şehir yok. Endemik bitki deposu Torosları yok. Gürül gürül akan Seyhan, Ceyhan ırmakları yok. Adana gibi 200 yıllık sanayi kültürü olan ikinci şehir yok Türkiye’de. Bu kadar verimli toprak yeryüzünde hepi topu üç ovada var. Ama buna rağmen yaşanabilirlikte 22’nci sırada bir Adana var. Bunun tek anlamı var: İyi yönetilmiyor. O yüzden emekli olmuş da olsam yazmaya, önermeye devam ediyorum. Bu şehri ve ülkemi çok seviyorum….
Yorumlar
Kalan Karakter: