Gezelim görelimde bugün, tarihe ışık tutan Ramazanoğlu Medresesi, Yılan Kale, Tepebağ Evleri, Büyüksaat, Ramazanoğlu Konağı ve Çarşısı ile Ceyhan’daki Kurtkulağı Kervansarayı tanıtacağım. Yarı yılan, yarı kadın olan efsanevi Şahmeran'ın yaşadığı varsayılan Yılankale’ye halk arasında Şahmeran Kalesi’de denmektedir. Adana’nın ilk yerleşim yeri olarak kabul edilen şehir merkezinde bulunan Tepebağ Mahallesi’ndeki evler ise mimarisiyle göz kamaştırıyor. Bu evler film ve dizi çekimlerinde kullanılırken bazıları ise restore edilip butik otel haline getiriliyor. Bir tanesi de ünlü sinema sanatçısı Yılmaz Güney Müzesi haline getirildi. Ramazanoğlu Konağı ise Adana`nın ve Türkiye`nin en eski ev örneklerindendir. Dünyada yapıldığı günden bu yana hala ayakta olan en kadim evlerden birisidir. Büyüksaat ise Adana’nın en bilinen simgelerindendir. Uzunluğu 32 metre olan kule kare prizma şeklindedir ve kulenin duvarları tuğla ile inşa edilmiştir. Almanya’dan özel olarak saat makinesi getirilmiştir. O kadar sağlam yapılmıştır ki 1998 deki Adana depreminde ayakta kalmayı başarabilmiştir. Büyüksaat halen Adanalılara hizmet vermektedir. Yılan KaleToros Dağları’nı aşarak Antakya’ya giden, Antik dönemde olduğu kadar Osmanlı döneminde de önemli olan tarihi yolun üzerinde, Orta çağda 11. yy.’da yapılmış Haçlı kalelerindendir. Ovadaki diğer kaleleri de görüş alanının içine alan kalenin 8 yuvarlak burcu vardır. Güney’de Nizamiye Kapısı vardır. Girişten itibaren taş basamaklı merdivenlerle teraslara çıkılmaktadır. Kilise ve sarnıcı bulunan kalenin, garnizonu en üst bölümde yer almıştır. Eski adı Govara olan kaleyi, 1671 yılında buradan geçen Evliya Çelebi fiahmeran Kalesi olarak tanıtmıştır. Ensesi tüylü ve boynuzlu yılanların yaşadığını alaycı bir dille ifade etmiştir. Ünlü fiahmeran hikayesinin kaynağı da işte bu kaledir. Yılan Kale, 40 civarında kaleye sahip Çukurova’nın, Adana’ya 30 km. mesafedeki önemli bir kalesidir. Yılan kale, Ceyhan'a 13 km. mesafede E-5 karayoluna 3 km. dir. Çok sarp bir tepe üzerine Ceyhan Ovası'na tamamen hakim şekilde kurulan bu kalenin Bizanslılar zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Yöre halkı tarafından Şahmeran kalesi olarak da adlandırılmaktadır. Yılan kale ortaçağda Çukurova'nın Haçlı işgali döneminde 12. yy'da Ceyhan Nehri kenarındaki hakim tepeye yaptırılmış. Hem ovayı hem de tarihi İpek yolunu kontrol etmiş, bulunduğu doğal kaynaklarla bütünleşmiş. Sağlam surları kale meydanına, üç kapıdan sonra ulaşılabilmesi ve kapıları birbirine bağlayan portatif merdivenlerin kullanılmış olması ile fethedilmesi çok güçleştirilmiş. Ramazanoğlu Beyliği döneminde 1357'den itibaren terk edilen kalenin adı Kovara iken ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi 17. yy' da yörede Şahmaran Efsanesi'nden dolayı Şahmaran Kalesi adını vermiş. Halk arasında “Şahmeran Kalesi” olarak da bilinen kalede Şeyh Meran adlı bir kişinin yılan yetiştirip terbiye ettiği söylentisi yaygındır. Daha sonra Yılankale adını alan kale Anavarza, Tumlu ve Kozan Kalelerinin görüş ve alanı içinde yer alıyor. Arkeolog Edwards, Yılan Kale'nin planı üç avluya ayırarak incelemiştir. Edwards'a göre, daha alt kısımda bulunan iki avlu, güneydoğudaki kanadı korumak amacıyla tasarlanmıştır. Son derece zeki biçimde tasarlanan ve yerleştirilen surlar ile burçlar, dik yamaçların da yardımıyla saldırıyı oldukça güçleştirmektedir. Avluların her birinin tek bir giriş kapısı vardır. Üstte kot farkı zeminden biraz daha yükseltili, korunaklı bölüme, her yönden birer merdivenle ulaşılabilmekte ve her yöne gidiş geliş kolay olmaktadır. Bu kısım en geniş ve yoğun biçimde savunulan birimi oluşturmakta ve garnizona ev görevi yapmaktadır. En yüksek ve en kuzeydeki birimlerinde sarnıçların büyük bir kısmı ve bir şapel bulunmaktadır. Yılan Kale'nin güneye bakan bir demir kapısı vardır. Kalenin beden duvarları adeta dantel gibi işlenmiştir. Yapı üzerinde Bizans, Haçlı ve Ermeni onarımlarına ait duvar kalıntıları göze çarpar. Ermeni onarımları, pervaz, pencere ve kapı üstü tonozlarında kendini gösterir; bu onarımları belgeleyen bir Ermeni yazıtı da yapı üzerinde mevcuttur. Ceyhan Nehri kıyısında Misis'in kuzeydoğusundadır. Dört cepheli olan kalenin çevresi 700 metredir. Araları mazgallı olan sekiz burç ikişer katlıdır. Sarp kayalar üzerine yapılmış olan kalenin önemli bir sanat değeri vardır. Yol tarafında yukarı doğru açılan büyük bir kapısı olup, burası mazgallarla korunur. Kapıdan düz bir meydan olan kale iç sahasına girilir. Buradan gitmek istenilen yere düzgün merdivenlerle ulaşılır. Turizm Müdürlüğü yetkilileri, yarı yılan, yarı kadın olan efsanevi Şahmeran'ın yaşadığı varsayılan Yılankale, çevre düzenlemesiyle yenilenerek yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılacak. Turizm Müdürlüğü Yetkilileri, "Bakanlığımız, 1 milyon 709 bin liralık yatırımla kalenin restorasyon çalışmalarını yaptı. Bu yıl da çevre düzenleme projesi hazırlandı, ihalesi açıldı. İnşallah en kısa sürede kaleyi çevre düzenlemesiyle ziyarete açacağız. Bu yatırımların ardından turizme açılacak kaleye tüm ziyaretçileri bekliyoruz. Ziyaretçilerimiz kaleyi gezerken kalenin hikayesini dinleyip o mistik havayı teneffüs edecek, hem de Ortaçağ'dan bu yana ayakta kalan bu kalenin güzelliklerini, mimarı yapısını inceleyecek"dedi. Adana Valisi Mahmut Demirtaş da kısa süre önce Yılankale’ye gidip çalışmaları yerinde incelemişti. Dumlu KalesiCeyhan’ın 17 km. kuzeybatısında Sağkaya bucağının Dumlu (Tumlu) köyünün batısında ve 75 m. kadar yükseklikteki sert kalkerli bir tepe üzerindedir. 12. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çevresi 800 metredir. Sekiz burçludur. Ovaya bakan doğu köşesinde gözetleme kulesi bulunmaktadır. Tek kapısı doğuya bakmaktadır. Kale içerisinde yapı kalıntıları ve sarnıçlar yer almaktadır. Tepe etrafında kaya mezarları görülmektedir.Ramazanoğlu Medresesindi4080 Ziyaret
Ramazanoğlu Medresesi 1493 yılında Ramazanoğlu Piri Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı belli değildir. 1914’e kadar Medrese olarak kullanılmıştır. Eski kayıtlarda ismi "Eski Medrese" olarak geçen bu eser, Ulu Cami’nin doğu tarafında yer almaktadır. Bir kenarı 23.00 m. uzunluğunda kareye yakın bir avlunun doğu, batı ve güney taraflarında hücrelerin, kuzey tarafta ise arka arkaya iki kubbenin örttüğü dershane eyvanının yer aldığı medresenin doğu-batı yönünde uzunluğu dıştan dışa 32.80 m.'dir. Beşik tonozlu ve kısa bir dehlizden sonra avluya açılan batıdaki kapı sâde ve hücrelerden biraz yüksek yapılmıştır. Girişin güneyinde bulunan ve eskiden medresenin mutfağı olarak kullanıldığını tahmin ettiğimiz, ancak şimdi “Tuvalet” haline getirilen iki hücreden köşedekine bir aydınlık feneri konulmuştur. Daha küçük olan diğer hücre bütün kıble kanattaki talebe hücreleri gibi birer mazgal pencere, ocak ve dolap nişi ihtiva etmekte olup 3.000 x 3.85 m. ölçüsündedir. Bununla beraber kıble hücreleri batıdaki odalardan daha küçük ve kare plânlı (2.70x2.70) olarak yapılmıştır. Doğu kanattaki hücrelerden köşedekiler hâriç, diğerleri güney kanat hücreleri ile aynı genişliğe sahiptir. Diğerleri gibi içten beşik tonozla, dıştan oluklu kiremitlerle örtülmüştür. Ancak, köşedeki odada iki, güneyden itibaren üçüncü ve beşinci odalarda birer niş diğerlerinden fazladır. Kıble taraftaki hücrelerinde biri avluya, diğeri sokağa olmak üzere ikişer pencere bulunmaktadır. Medresenin dikkate değer en önemli tarafı, şüphesiz kuzeyde sivri kemerli ve pandantifli iki kubbenin arka arkaya sıralanması ile meydana gelen dıştan 9.00 X 11.90 m. ölçüsündeki dershane bölümüdür. Gerek Selçuklularda, gerekse daha sonraki devir Türk medreselerinde dershaneler tonozlu veya kubbeli tek eyvan şeklinde yapılmışken burada arka arkaya çift kubbeli dikdörtgen bir mekân şeklinde yapılmasının sebebini sıcak iklimin tesirini hafifletmek maksadına bağlamak gerekmektedir. Kubbe kasnakları yüksek olmayıp eyvanın ön sivri kemerinde beyaz ve kırmızı taşlar nöbetleşe olarak kullanılmıştır. Medresenin, doğu kanadının arka duvarları; bacalar ve dershane eyvanının kuzey bölümü tuğla; diğer yerler beyaz kesme taştan yapılmıştır. Odaların içi sıvalı olduğu halde, dış yüzleri sıvasızdır. Ulu Cami Medresesi, kuzey-batı köşesine sokulmuş olan Küçük Mescit ve onun bitişiğindeki muhdes bir yapı sebebiyle düzgün bir plân şeması ve âbidevi bir görünüş arz etmez. Bununla beraber eser sâde ve temiz işçiliği, 19. yüzyılın sonlarında yapıldığını tahmin ettiğimiz sekiz sütun üzerine piramidal örtülü şadırvanı ile ferah bir görünüşe sahiptir. Gerek dershane eyvanının arka arkaya iki kubbeli bir mekân hâlinde tanzimi, gerekse talebe hücrelerinin, dörtgen avlunun üç tarafında "U" şeklinde sıralanması, Adana Ulu Camii Medresesi'ni Selçuklu ve Osmanlı medreselerinden ayırmaktadır. Ramazanoğulları medreseleri içerisinde en eskisi olan bu eserin diğer bir özelliği de Yağ Camii Medresesi'nde olduğu üzere dershanenin ön eyvanının taş, arka tarafın ise tuğladan yapılmış olmasıdır. Eyvanın batı penceresindeki geometrik tezyinat da bu camiin harim girişlerindeki kemer cephelerinin geometrik süslemelerinin aynısıdır.Medresenin portal nişi, iki tarafta birer sütunce ve kilit taşı üzerinde bir düğüm meydana getiren pahlı bir silmeyle; kitabenin etrafı ise birer palmet ve küçük bir rozetle süslenmiştir. Eyvanın doğu ve batı duvarında bulunan dikdörtgen iki pencereden ikincisi dama taşlı bir diş sırası ve merkezinde altı yapraklı bir çiçeğin yer aldığı altı kollu yıldızların kesişmeleriyle meydana gelen geometrik desenlerle süslü bir silmeyle çerçevelenmiştir. Doğu duvarındaki pencerenin süslemeleri yarım kalmıştır Medresesi 1493 yılında Ramazanoğlu Piri Paşa tarafından yaptırılmıştır.Tepebağ EvleriEski Adana evleri, aynı adlı Tepebağ Höyüğü’nün üzerinde ve eteklerindedir. Tarihi sur içindeki Adana şehrinin yüzlerce yıllık kültürü burada saklıdır. Tepebağ Evleri’nin çoğu 18. yüzyılda yapılmıştır. Tarihi Tepebağ Evleri, Adana’nın ilk yerleşim yeri olarak kabul edilen şehir merkezinde bulunan bir mahallesidir.1495 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yaptırılmış konaktan sonra burada bir mahalle oluşturulmuş. Bu evler ve konaklar eski, görkemli, yüksek tavanları, cumbaları ve dar sokaklarıyla sizi 18. Yüzyıla geri götürür. Bugün daha çok Tepebağ ve Kayalıbağ mahallerinde ayakta kalabilmiş olan geleneksel Adana evleri,Adana’nın tarihi kent kimliğinin en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır. Ancak pek çoğu sit alanı içinde bulunduğundan dolayı yıkım yada restore işlemi yapılamamıştır. 27 haziran 1998 Adana depreminde, Ceyhan ‘dan sonra en büyük zarar gören bölge burası olmuştur.Tepebağ’ın tarihi mahallesindeki ilk imar çalışmaları neolitik çağa uzanır. Seyhan Nehri’nin karşısındaki tepede bulunan Tepebağ’ın surlarla çevrilmesinin ardından Taşköprü’nün uzağında kalmıştır. Varlıklı bir Ermeni mahallesi Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştır ve Tepebağ şehrin Ermeni mimarisini tarihi evleri ve taş okullarıyla yansıtır.Adana’nın tarihi sur içindeki eski yerleşimini görmek isterseniz Tepebağ Evleri’ne mutlaka uğramanız gerekir. Ramazanoğlu Konağı Adana’nın zengin tarihine tanıklık eden Ramazanoğlu Konağı, Adana’ya yolunuz düştüğünüzde görmeniz gereken bir yer. Kanuni Sultan Süleyman ve IV.Murad’ın konakladığı 500 yıllık konak zamana karşı meydan okuyor. Günümüzde dahi tüm görkemiyle ayakta. Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1495 yılında yaptırılmıştır. Üç katlıdır. Kesme taştandır. Adana`nın ve Türkiye`nin en eski ev örneklerindendir. Dünyada yapıldığı günden bu yana hala ayakta olan en kadim evlerden birisi burası. Ailenin oluşturduğu harem bölümü ayaktadır. Devlet işlerinin görüldüğü selamlık yıkılmıştır. Daha sonraki yıllarda tüccarların tuz pazarı kurması nedeniyle "Tuzhanı" adı verilmiştir.Konağı yaptıran Adanalı Piri Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk vezirlerinden. 48 yıl Adana beylerbeyliği yapan Piri Paşa, Karaman, Şam, Halep’te de benzeri görevlerde bulunmuş ve gittiği her yerde inşa ettiği eserlerin birçoğunu da Adana’da yaptırmış.Kesme taş ve tuğladan mimarisiyle sade bir görünüşe sahip konak, birisi ara olmak üzere üç kattan ve “L” şeklindeki zemin katı planının doğu ucunu teşkil eden bir terastan meydana geliyor. Üç katlı üzeri teraslı bu binanın alt katı düzgün kesme taş, üst katı tuğla ile inşa edilmiş.Adana’ndaki ilk müze-kültür merkezi özelliğini taşıyan konak restore edildikten ve Çukurova Üniversitesi’ne tahsis edildikten sonra konferans ve türlü etkinliklere ev sahipliği yapmaya başladı. Konakta Cumartesi Konferansları adıyla her hafta konferans düzenleniyor. Ayrıca her ayın son cumartesi günü de Türk Sanat Müziği konseri düzenleniyor. Tüm bu etkinlikler halka açık ve ücretsiz. Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi, resmî tatiller dışında her gün ziyarete açık.Hayriye Hanım Konağı İlimiz Seyhan ilçesi Reşatbey Mahallesinde bulunmaktadır.Kurtkulağı KervansarayıKurtkulağı Kervansarayı, Ceyhan’ın 12 km. güneydoğusunda Kurtkulağı beldesindedir. 17. yüzyıl sonunda Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla yapılmıştır. 23.60x45.75 m. boyutlarındadır. 1.80x2.15 m’lik kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın hemen yanında, aynı döneme ait ilginç bir mimarisi olan tarihi cami bulunmaktadır.Ramazanoğlu Çarşısı Ramazanoğlu Halil Bey`in kurduğu yeni Adana şehrinin çekirdeğini oluşturmaktadır. 15.yy`da kurulan çarşı tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Adana`nın en canlı ticaret merkezi olmuştur. Halen bu önemini sürdürmektedir. Ramazanoğlu külliyesi içinde geniş bir alana yayılır. 16.yy.’ dan beri ticaret merkezidir.Osmanlı döneminde özel malların satıldığı kapan denilen üç tarafı çevrili, önü açık dükkanlar; atölyeler ve hanlar vardı. Bugün ise, iki bedesten, sadece portali ayakta kalmış Gön Hanı ve Çarşı Hamamı bulunmaktadır.Çarşı Hamamı: Ramazanoğlu Piri Bey tarafından 1529 yılında yaptırılmıştır. Soğukluk, sıcaklık bölümü ve halvet odalarıyla klasik Osmanlı hamam mimarisinin tipik örneklerindendir. Giriş kapısındaki taş işçiliği ilginçtir.
Büyük Saat Kulesi: Ali Münif Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Tarihi Ulu Cami Külliyesi içinde, 1881 yılında vali Ziya Paşa tarafından yapımına başlanmıştır.1882 yılında vali Abidin Paşa tarafından tamamlattırılmıştır. Kule, kesme taştan yapılmıştır. Uzunluğu 32 metre olan kule kare prizma şeklindedir ve kulenin duvarları tuğla ile inşa edilmiştir. Temel derinliği 35 metre olduğu söylenir. Kulenin inşası sırasında Osmanlıda Saat kuleleri vardı. Bu saat kuleleri arasında en uzunu Büyük Saattir. İkincisi ise Dolmabahçe Saat Kulesi’dir. Örme işlemi oldukça zor olan küçük taş tuğlalardan imal edilmiş ve yapımından uzun bir süre sonra Almanya’dan özel olarak saat makinesi getirilmiştir. O kadar sağlam yapılmıştır ki 1998 deki adana depreminde ayakta kalmayı başarabilmiştir. Saat kulesi dikdörtgen şeklinde taş tuğlalardan yapılmıştır.YARIN:Taşköprü, Bahri Paşa Çeşmesi, Adana Yeşiloba Şehitliği, Küçük Dikili Köyü Şehitliği, Saimbeyli Şehitliği, İpek Yolu, Kozan Kalesi ve Manastırı, Ulucami ve Külliyesi, Hasan Ağa Camii, Hoşkadem Camii, Yağ Camii, Yeni Camii, Akça Mescit, Bebekli Kilise.
Ramazanoğlu Medresesi 1493 yılında Ramazanoğlu Piri Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarı belli değildir. 1914’e kadar Medrese olarak kullanılmıştır. Eski kayıtlarda ismi "Eski Medrese" olarak geçen bu eser, Ulu Cami’nin doğu tarafında yer almaktadır. Bir kenarı 23.00 m. uzunluğunda kareye yakın bir avlunun doğu, batı ve güney taraflarında hücrelerin, kuzey tarafta ise arka arkaya iki kubbenin örttüğü dershane eyvanının yer aldığı medresenin doğu-batı yönünde uzunluğu dıştan dışa 32.80 m.'dir. Beşik tonozlu ve kısa bir dehlizden sonra avluya açılan batıdaki kapı sâde ve hücrelerden biraz yüksek yapılmıştır. Girişin güneyinde bulunan ve eskiden medresenin mutfağı olarak kullanıldığını tahmin ettiğimiz, ancak şimdi “Tuvalet” haline getirilen iki hücreden köşedekine bir aydınlık feneri konulmuştur. Daha küçük olan diğer hücre bütün kıble kanattaki talebe hücreleri gibi birer mazgal pencere, ocak ve dolap nişi ihtiva etmekte olup 3.000 x 3.85 m. ölçüsündedir. Bununla beraber kıble hücreleri batıdaki odalardan daha küçük ve kare plânlı (2.70x2.70) olarak yapılmıştır. Doğu kanattaki hücrelerden köşedekiler hâriç, diğerleri güney kanat hücreleri ile aynı genişliğe sahiptir. Diğerleri gibi içten beşik tonozla, dıştan oluklu kiremitlerle örtülmüştür. Ancak, köşedeki odada iki, güneyden itibaren üçüncü ve beşinci odalarda birer niş diğerlerinden fazladır. Kıble taraftaki hücrelerinde biri avluya, diğeri sokağa olmak üzere ikişer pencere bulunmaktadır. Medresenin dikkate değer en önemli tarafı, şüphesiz kuzeyde sivri kemerli ve pandantifli iki kubbenin arka arkaya sıralanması ile meydana gelen dıştan 9.00 X 11.90 m. ölçüsündeki dershane bölümüdür. Gerek Selçuklularda, gerekse daha sonraki devir Türk medreselerinde dershaneler tonozlu veya kubbeli tek eyvan şeklinde yapılmışken burada arka arkaya çift kubbeli dikdörtgen bir mekân şeklinde yapılmasının sebebini sıcak iklimin tesirini hafifletmek maksadına bağlamak gerekmektedir. Kubbe kasnakları yüksek olmayıp eyvanın ön sivri kemerinde beyaz ve kırmızı taşlar nöbetleşe olarak kullanılmıştır. Medresenin, doğu kanadının arka duvarları; bacalar ve dershane eyvanının kuzey bölümü tuğla; diğer yerler beyaz kesme taştan yapılmıştır. Odaların içi sıvalı olduğu halde, dış yüzleri sıvasızdır. Ulu Cami Medresesi, kuzey-batı köşesine sokulmuş olan Küçük Mescit ve onun bitişiğindeki muhdes bir yapı sebebiyle düzgün bir plân şeması ve âbidevi bir görünüş arz etmez. Bununla beraber eser sâde ve temiz işçiliği, 19. yüzyılın sonlarında yapıldığını tahmin ettiğimiz sekiz sütun üzerine piramidal örtülü şadırvanı ile ferah bir görünüşe sahiptir. Gerek dershane eyvanının arka arkaya iki kubbeli bir mekân hâlinde tanzimi, gerekse talebe hücrelerinin, dörtgen avlunun üç tarafında "U" şeklinde sıralanması, Adana Ulu Camii Medresesi'ni Selçuklu ve Osmanlı medreselerinden ayırmaktadır. Ramazanoğulları medreseleri içerisinde en eskisi olan bu eserin diğer bir özelliği de Yağ Camii Medresesi'nde olduğu üzere dershanenin ön eyvanının taş, arka tarafın ise tuğladan yapılmış olmasıdır. Eyvanın batı penceresindeki geometrik tezyinat da bu camiin harim girişlerindeki kemer cephelerinin geometrik süslemelerinin aynısıdır.Medresenin portal nişi, iki tarafta birer sütunce ve kilit taşı üzerinde bir düğüm meydana getiren pahlı bir silmeyle; kitabenin etrafı ise birer palmet ve küçük bir rozetle süslenmiştir. Eyvanın doğu ve batı duvarında bulunan dikdörtgen iki pencereden ikincisi dama taşlı bir diş sırası ve merkezinde altı yapraklı bir çiçeğin yer aldığı altı kollu yıldızların kesişmeleriyle meydana gelen geometrik desenlerle süslü bir silmeyle çerçevelenmiştir. Doğu duvarındaki pencerenin süslemeleri yarım kalmıştır Medresesi 1493 yılında Ramazanoğlu Piri Paşa tarafından yaptırılmıştır.Tepebağ EvleriEski Adana evleri, aynı adlı Tepebağ Höyüğü’nün üzerinde ve eteklerindedir. Tarihi sur içindeki Adana şehrinin yüzlerce yıllık kültürü burada saklıdır. Tepebağ Evleri’nin çoğu 18. yüzyılda yapılmıştır. Tarihi Tepebağ Evleri, Adana’nın ilk yerleşim yeri olarak kabul edilen şehir merkezinde bulunan bir mahallesidir.1495 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yaptırılmış konaktan sonra burada bir mahalle oluşturulmuş. Bu evler ve konaklar eski, görkemli, yüksek tavanları, cumbaları ve dar sokaklarıyla sizi 18. Yüzyıla geri götürür. Bugün daha çok Tepebağ ve Kayalıbağ mahallerinde ayakta kalabilmiş olan geleneksel Adana evleri,Adana’nın tarihi kent kimliğinin en önemli parçalarından birini oluşturmaktadır. Ancak pek çoğu sit alanı içinde bulunduğundan dolayı yıkım yada restore işlemi yapılamamıştır. 27 haziran 1998 Adana depreminde, Ceyhan ‘dan sonra en büyük zarar gören bölge burası olmuştur.Tepebağ’ın tarihi mahallesindeki ilk imar çalışmaları neolitik çağa uzanır. Seyhan Nehri’nin karşısındaki tepede bulunan Tepebağ’ın surlarla çevrilmesinin ardından Taşköprü’nün uzağında kalmıştır. Varlıklı bir Ermeni mahallesi Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştır ve Tepebağ şehrin Ermeni mimarisini tarihi evleri ve taş okullarıyla yansıtır.Adana’nın tarihi sur içindeki eski yerleşimini görmek isterseniz Tepebağ Evleri’ne mutlaka uğramanız gerekir. Ramazanoğlu Konağı Adana’nın zengin tarihine tanıklık eden Ramazanoğlu Konağı, Adana’ya yolunuz düştüğünüzde görmeniz gereken bir yer. Kanuni Sultan Süleyman ve IV.Murad’ın konakladığı 500 yıllık konak zamana karşı meydan okuyor. Günümüzde dahi tüm görkemiyle ayakta. Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1495 yılında yaptırılmıştır. Üç katlıdır. Kesme taştandır. Adana`nın ve Türkiye`nin en eski ev örneklerindendir. Dünyada yapıldığı günden bu yana hala ayakta olan en kadim evlerden birisi burası. Ailenin oluşturduğu harem bölümü ayaktadır. Devlet işlerinin görüldüğü selamlık yıkılmıştır. Daha sonraki yıllarda tüccarların tuz pazarı kurması nedeniyle "Tuzhanı" adı verilmiştir.Konağı yaptıran Adanalı Piri Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk vezirlerinden. 48 yıl Adana beylerbeyliği yapan Piri Paşa, Karaman, Şam, Halep’te de benzeri görevlerde bulunmuş ve gittiği her yerde inşa ettiği eserlerin birçoğunu da Adana’da yaptırmış.Kesme taş ve tuğladan mimarisiyle sade bir görünüşe sahip konak, birisi ara olmak üzere üç kattan ve “L” şeklindeki zemin katı planının doğu ucunu teşkil eden bir terastan meydana geliyor. Üç katlı üzeri teraslı bu binanın alt katı düzgün kesme taş, üst katı tuğla ile inşa edilmiş.Adana’ndaki ilk müze-kültür merkezi özelliğini taşıyan konak restore edildikten ve Çukurova Üniversitesi’ne tahsis edildikten sonra konferans ve türlü etkinliklere ev sahipliği yapmaya başladı. Konakta Cumartesi Konferansları adıyla her hafta konferans düzenleniyor. Ayrıca her ayın son cumartesi günü de Türk Sanat Müziği konseri düzenleniyor. Tüm bu etkinlikler halka açık ve ücretsiz. Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi, resmî tatiller dışında her gün ziyarete açık.Hayriye Hanım Konağı İlimiz Seyhan ilçesi Reşatbey Mahallesinde bulunmaktadır.Kurtkulağı KervansarayıKurtkulağı Kervansarayı, Ceyhan’ın 12 km. güneydoğusunda Kurtkulağı beldesindedir. 17. yüzyıl sonunda Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla yapılmıştır. 23.60x45.75 m. boyutlarındadır. 1.80x2.15 m’lik kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın hemen yanında, aynı döneme ait ilginç bir mimarisi olan tarihi cami bulunmaktadır.Ramazanoğlu Çarşısı Ramazanoğlu Halil Bey`in kurduğu yeni Adana şehrinin çekirdeğini oluşturmaktadır. 15.yy`da kurulan çarşı tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Adana`nın en canlı ticaret merkezi olmuştur. Halen bu önemini sürdürmektedir. Ramazanoğlu külliyesi içinde geniş bir alana yayılır. 16.yy.’ dan beri ticaret merkezidir.Osmanlı döneminde özel malların satıldığı kapan denilen üç tarafı çevrili, önü açık dükkanlar; atölyeler ve hanlar vardı. Bugün ise, iki bedesten, sadece portali ayakta kalmış Gön Hanı ve Çarşı Hamamı bulunmaktadır.Çarşı Hamamı: Ramazanoğlu Piri Bey tarafından 1529 yılında yaptırılmıştır. Soğukluk, sıcaklık bölümü ve halvet odalarıyla klasik Osmanlı hamam mimarisinin tipik örneklerindendir. Giriş kapısındaki taş işçiliği ilginçtir.
Büyük Saat Kulesi: Ali Münif Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Tarihi Ulu Cami Külliyesi içinde, 1881 yılında vali Ziya Paşa tarafından yapımına başlanmıştır.1882 yılında vali Abidin Paşa tarafından tamamlattırılmıştır. Kule, kesme taştan yapılmıştır. Uzunluğu 32 metre olan kule kare prizma şeklindedir ve kulenin duvarları tuğla ile inşa edilmiştir. Temel derinliği 35 metre olduğu söylenir. Kulenin inşası sırasında Osmanlıda Saat kuleleri vardı. Bu saat kuleleri arasında en uzunu Büyük Saattir. İkincisi ise Dolmabahçe Saat Kulesi’dir. Örme işlemi oldukça zor olan küçük taş tuğlalardan imal edilmiş ve yapımından uzun bir süre sonra Almanya’dan özel olarak saat makinesi getirilmiştir. O kadar sağlam yapılmıştır ki 1998 deki adana depreminde ayakta kalmayı başarabilmiştir. Saat kulesi dikdörtgen şeklinde taş tuğlalardan yapılmıştır.YARIN:Taşköprü, Bahri Paşa Çeşmesi, Adana Yeşiloba Şehitliği, Küçük Dikili Köyü Şehitliği, Saimbeyli Şehitliği, İpek Yolu, Kozan Kalesi ve Manastırı, Ulucami ve Külliyesi, Hasan Ağa Camii, Hoşkadem Camii, Yağ Camii, Yeni Camii, Akça Mescit, Bebekli Kilise.
Son derece ayrıntılı bilgilendirmeniz için teşekkürler. Turist Rehberi olarak kesinlikle yararlanacağım.