MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zekiye Çağımlar, her insanın anavatanının çocukluğu olduğunu belirterek, anılarını yaşatan insanların daha güçlü toplum haline geldiğini söyledi.
Çağımlar, Ç.Ü. Türkoloji Araştırmaları Merkezi Kültürevindeki ‘Adana’da Değişen Geleneksel Adet ve Uygulamalar’ konulu konuşmasında konukları çocukluk yıllarına götürdü.
Daha önce söz alan Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. A. Deniz Abik ise, merkezin tanıtımını yaparak çalışmalar hakkında kısa bir bilgi sundu.
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Zekiye Çağımlar, çocukluktan evlilik yıllarına kadar değişen gelenek ve uygulamalar hakkında açıklamalarda bulundu.
DUVAK KİMDE KALIRSA
Evlilik sırasında çiftlerin başına serpilen pirinç, mısır, bulgur gibi saçılar evin bereketi kadar kadının çok çocuk doğurmasına yönelik olduğunu dile getiren Çağımlar, “vin içine girerken kucağa verilen erkek çocuk da ilk çocuğun erkek olmasına yönelik inanıştandır. Aynı şekilde düğünün ertesinde gerçekleştirilen “duvak mevlidi”nin sonunda gelinin duvağını ellerindeki oklava ile kaçıran kız ve erkek çocuklardan duvak kimde kalırsa gelinin ilk çocuğunun o cinsiyette olacağına inanılması da, çocuk olayının daha evliliğin başında evliliğin temel nedeni gibi gösterilmesini sağlamaktadır” dedi
Adana’da çocuğu olmayan kadınların, yöredeki bütün ziyaretlere gidip adak adadığını ifade eden Zekiye Çağımlar, “Bu adaklar genelde kurban kesmek şeklindedir. Ama içlerinde “Zilli Dede” diye bilinen ziyarette adanan adak, en ilgincini oluşturmaktadır. Çocuğu olmayan kadın bu ziyarete giderek, sandukanın etrafını 7 kez dönmekte ve bu dönüş sırasında da “al sana bir göbek, ver bana bir bebek“ diyerek göbek atmaktadır. Eğer çocuğu olursa, gelip 40 göbek daha atacağını söylemektedir. Çocuk olduktan sonra da türbeyi ziyaret edip, eğer kurban kesecekse kurban kesmekte yoksa sadece adadığı 40 göbeği atmaktadır” diye konuştu.
CABBAR İSMİNİN ÖNEMİ
İsmi konusunda adak adanan çocuğa, doğduktan sonra yörede türbesi bulunan din büyüğünün ismi konulduğunu kaydeden Çağımlar, “Adana yöresinde özellikle bu adak Cabbar Dede Türbesi için yapıldığından, Adana’da Cabbar ismine çok sık rastlanılmaktadır. Çocuğu yaşamayan kadınların başvurdukları bir diğer pratik de “tıbıka” denilen, bir taşın deliğine ip bağlayıp bunu 9 ay üzerlerinde taşımaktadırlar. Çocuk olduktan sonra da emanet aldıkları bu taşı iade etmekte, boyunlarına taşı astıkları ipi de bebeğin üzerine takmaktadırlar. Hamile kadının, çocuğunun sağlıklı doğması için de yapılan çeşitli pratikler vardır. Hamile kadının canı yiyecek bir şey isterse onun mutlaka yedirilmesi gerekmektedir. Yoksa çocuğun bir yerinin eksik doğacağına inanılır. Eğer hamile kadın, canın istediği bir yiyeceği, sahibine söylemeden yerse, yedikten sonra vücudunda nereye dokunursa, hırsızlığın işareti olsun diye orada bir belirti olacağına inanılmaktadır. Bu nedenle, hamilelikte kadının canı neyi yemek isterse, onun mutlaka yedirilmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.
KİRVE ÇOCUKLARI EVLENEMEZ
Geleneklere göre kirve çocuklarının evlendirilmediğini anlatan Çağımlar, “Sünnet olan çocuğun büyük kardeşlerinin kirve çocukları ile yapacağı evlilik onaylanmasa da, eğer arada bir aşk varsa istemeden de olsa rıza gösterilmekle birlikte, sünnet olan çocuğun küçük kız ya da erkek kardeşinin kirvenin çocuklarından biri ile evliliği onaylanmamaktadır. Çünkü inanışa göre “kan aşağı akar” denmektedir” ifadesini kullandı.
Çağımlar şöyle devam etti: “Her iki düğünün öncesinde ve sonrasında, pek çok geleneksel uygulama yaşanır. Bunların içinde en önemlileri "kız beşikte çeyizi sandıkta" şeklindeki deyimlerde de görüldüğü gibi çeyizdir. Çeyiz, evlilik düğünlerinde genç kızın evlendikten sonraki evinin eşyalarını içerir. Bu eşyalar mutfak eşyaları, diğer ev eşyaları olduğu gibi en önemlisi nakışa dayalı sandık eşyalarıdır. Sünnet düğünü için de oğlan annesi ya da büyükleri neredeyse oğlan çocuğunun doğumundan itibaren sünnet yatağının çarşafından yastığına, kirve bohçasına kadar her şeyi hazırlamaya başlamaktadırlar. Her iki düğün için de çeyiz ne kadar önemliyse, bohça da o kadar önem taşımaktadır.”
Yorumlar
Kalan Karakter: