Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsünden yaptığı konuşmada plansız kentleşmeden, tarım topraklarının yok edilmesine, kaçak yapılaşmadan deprem tehlikesine ve hava kirliliğinden betonlaşmaya kadar bir çok sorun yaşandığına dikkat çekti.
ADANA FOTOĞRAFI!
TBMM’de görüşülen ‘Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ hakkında konuşan Dr. Şevkin, Adana’daki çarpık kentleşme ve kaçak yapılaşmaya dair anlatımlarını fotoğraflarla destekledi. Dr. Şevkin, en temel insani gereksinimlerden biri olan barınma hakkının, Türkiye’de rant odaklı siyasi bakış açısı ile çözülmeye çalışılması girişiminin gecekondulaşma ve betonlaşmanın önünü açtığını vurguladı. Çevre sorunlarının başında yer alan plansız kentleşme ve betonlaşmanın yanı sıra alt yapı yetersizliklerinin insanları önemli çevre sorunlarıyla karşı karşıya getirdiğini söyleyen Dr. Şevkin, “Plansız kentleşme beraberinde plansız bir endüstri modelini de ortaya çıkarmıştır” dedi. Adana başta olmak üzere bir çok ilde kalitesiz yakıt kullanımının hava kirliliğini tehlikeli boyutlara ulaştırdığını söyleyen Dr. Şevkin, Adana’da 2015 ve 2016 yıllarında yapılan ölçümlerde partikül madde toleranslı yasal limit değerinin yaklaşık 100 kez aşıldığını hatırlattı.
“FIRSATÇILAR KORUNUYOR, KOLLANIYOR!”
Bir dönem kendisinin de görev yaptığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda imar planları yapılırken öncelikle 1. sınıf tarım toprakları, sulak alanlar, içme suyu havzaları, dere yatakları, meralar, kıyı kenar çizgileri, jeolojik sakıncalı alanlar, fay hatları ve deprem bölgelerinin belirlenmesinin önemine değinen Dr. Şevkin, “İmar planına esas jeolojik ve jeoteknik etütler ve imar planları kent bilgi sistemine işlenmelidir. İmar Barışı, İmar Affı, fırsatçıları koruyup kollamakta, kanuna, nizama uyan insanlar bir bakıma cezalandırılmaktadır. Bu tutum kaçak yapılaşmayı özendiren, kurala uyanları öteleyen bir yaklaşımdır” diye konuştu.
YÜZDE 95 DEPREM TEHLİKESİ YAŞIYOR”
Mevcut deprem bölgeleri haritasına göre ülkemizin toplam yüz ölçümünün yüzde 92'sinin, nüfusun ise yüzde 95'inin deprem tehlikesi altında bulunmasına rağmen, buna ilişkin kararların doğru alındığı veya uygulandığına dair önemli kaygılar taşındığına dikkat çeken Dr. Şevkin, “Alınan karar veya uygulamaya ilişkin düzenlemelerin ülkenin imar, afet, kentleşme, yapı üretimi ve denetimi sorunlarını çözmekten oldukça uzak durumdadır. 18 Mart 2018 yılında açıklanan ‘Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’, 1 Ocak 2019 tarihinden geçerli olmak üzere yayınlandı. Kısa bir süre sonrada yürürlüğe girecek ancak depremler gibi toplumun tüm kesimini ilgilendiren bir konuda, meslek örgütlerinin, farklı meslek disiplinlerinden bilim insanlarının görüşleri yok sayıldı. Bu şekilde deprem yönetmelikleri düzenlenemez” ifadelerini kullandı.
YANDAŞ FİRMALAR İÇİN KENTSEL DÖNÜŞÜM!
Maalesef Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar, afet, yapı üretimi ve denetimi ile ilgileneceğine, büyük kentlerde imar rantı yüksek alanları bazı yandaş firmalara kentsel dönüşüm yapılması gayesi dışında hiçbir iş yapmamaktadır. Kentsel dönüşümde, binanın depreme dayanıklı olup olmadığı kontrol edilerek rantı yüksek arazilerde çok katlı, rantı, parayı önceleyen yatırımlar yapılmaktadır. Oysa bu çalışma, bina-rant bazlı değil, ciddi jeolojik/jeoteknik etütlerin yapılıp yerleşilemeyecek sakıncalı alanların belirlendiği ve sağlam yapıların yapılacağı, altyapısı, sosyal donatı alanları olan ada bazlı çalışmalar olmalıdır. Depremler kader değildir; önlem alındığında can kaybı olmadan veya en az can kaybı ve hasarla atlatılabilir.
ADANA FOTOĞRAFI!
TBMM’de görüşülen ‘Çevre Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ hakkında konuşan Dr. Şevkin, Adana’daki çarpık kentleşme ve kaçak yapılaşmaya dair anlatımlarını fotoğraflarla destekledi. Dr. Şevkin, en temel insani gereksinimlerden biri olan barınma hakkının, Türkiye’de rant odaklı siyasi bakış açısı ile çözülmeye çalışılması girişiminin gecekondulaşma ve betonlaşmanın önünü açtığını vurguladı. Çevre sorunlarının başında yer alan plansız kentleşme ve betonlaşmanın yanı sıra alt yapı yetersizliklerinin insanları önemli çevre sorunlarıyla karşı karşıya getirdiğini söyleyen Dr. Şevkin, “Plansız kentleşme beraberinde plansız bir endüstri modelini de ortaya çıkarmıştır” dedi. Adana başta olmak üzere bir çok ilde kalitesiz yakıt kullanımının hava kirliliğini tehlikeli boyutlara ulaştırdığını söyleyen Dr. Şevkin, Adana’da 2015 ve 2016 yıllarında yapılan ölçümlerde partikül madde toleranslı yasal limit değerinin yaklaşık 100 kez aşıldığını hatırlattı.
“FIRSATÇILAR KORUNUYOR, KOLLANIYOR!”
Bir dönem kendisinin de görev yaptığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda imar planları yapılırken öncelikle 1. sınıf tarım toprakları, sulak alanlar, içme suyu havzaları, dere yatakları, meralar, kıyı kenar çizgileri, jeolojik sakıncalı alanlar, fay hatları ve deprem bölgelerinin belirlenmesinin önemine değinen Dr. Şevkin, “İmar planına esas jeolojik ve jeoteknik etütler ve imar planları kent bilgi sistemine işlenmelidir. İmar Barışı, İmar Affı, fırsatçıları koruyup kollamakta, kanuna, nizama uyan insanlar bir bakıma cezalandırılmaktadır. Bu tutum kaçak yapılaşmayı özendiren, kurala uyanları öteleyen bir yaklaşımdır” diye konuştu.
YÜZDE 95 DEPREM TEHLİKESİ YAŞIYOR”
Mevcut deprem bölgeleri haritasına göre ülkemizin toplam yüz ölçümünün yüzde 92'sinin, nüfusun ise yüzde 95'inin deprem tehlikesi altında bulunmasına rağmen, buna ilişkin kararların doğru alındığı veya uygulandığına dair önemli kaygılar taşındığına dikkat çeken Dr. Şevkin, “Alınan karar veya uygulamaya ilişkin düzenlemelerin ülkenin imar, afet, kentleşme, yapı üretimi ve denetimi sorunlarını çözmekten oldukça uzak durumdadır. 18 Mart 2018 yılında açıklanan ‘Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’, 1 Ocak 2019 tarihinden geçerli olmak üzere yayınlandı. Kısa bir süre sonrada yürürlüğe girecek ancak depremler gibi toplumun tüm kesimini ilgilendiren bir konuda, meslek örgütlerinin, farklı meslek disiplinlerinden bilim insanlarının görüşleri yok sayıldı. Bu şekilde deprem yönetmelikleri düzenlenemez” ifadelerini kullandı.
YANDAŞ FİRMALAR İÇİN KENTSEL DÖNÜŞÜM!
Maalesef Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar, afet, yapı üretimi ve denetimi ile ilgileneceğine, büyük kentlerde imar rantı yüksek alanları bazı yandaş firmalara kentsel dönüşüm yapılması gayesi dışında hiçbir iş yapmamaktadır. Kentsel dönüşümde, binanın depreme dayanıklı olup olmadığı kontrol edilerek rantı yüksek arazilerde çok katlı, rantı, parayı önceleyen yatırımlar yapılmaktadır. Oysa bu çalışma, bina-rant bazlı değil, ciddi jeolojik/jeoteknik etütlerin yapılıp yerleşilemeyecek sakıncalı alanların belirlendiği ve sağlam yapıların yapılacağı, altyapısı, sosyal donatı alanları olan ada bazlı çalışmalar olmalıdır. Depremler kader değildir; önlem alındığında can kaybı olmadan veya en az can kaybı ve hasarla atlatılabilir.