Adana’da öldürdüğü 2 çocuk annesi 27 yaşındaki Songül Erçil’in cesedini 5 parçaya ayırdıktan sonra çöpe attığı iddia edilen 37 yaşındaki kahveci çırağı Fatih Karaman hakkında ‘Canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istemiyle dava açıldı.
Büyükşehir Belediyesi’ne ait merkez ilçe Sarıçam’daki ‘Katı Atık ve Ayrıştırma Tesisi’nde 3 Aralık 2016’da çöp ayrıştırma işlemi yapılırken kadın bacağı, 5 Aralık 2016’da da kol bulundu. Cinayet Bürosu ekipleri’nin yaptıkları soruşturma kapsamında, bacağın Songül Erçil’e ait olduğu belirlendi. Yapılan DNA testiyle de kesinleşti. Erçil’i boğup kafasına keserle vurarak hunharca öldürüp cesedini daha sonra yakalanmamak için 5 parçaya ayırıp çöpe attığı iddia edilen kahveci Fatih Karaman yakalanıp tutuklandı. Korkunç cinayetin 5 Haziran 2016’da işlendiği belirlendi.
DAVA AÇILDI
Adana’da işlenen vahşi cinayetle ilgili soruşturma tamamlandı. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı, katil zanlısı Karaman hakkında ‘‘Canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme’ suçundan iddianame hazırladı. Adana 6.Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen iddianame yapılan incelemenin ardından kabul edildi.
KATİLİ KAHVECİ YAKALATTI
10 sayfadan oluşan iddianamede vahşi cinayetin nasıl ortaya çıkartıldığı ve katil zanlısı Fatih Karaman’ın korkunç savunmalarına yer verildi. Songül Erçil’in vahşice öldürülmesinin kahvehane sahibi Ahmet Öz’ün polisi aramasıyla ortaya çıkartıldığı belirtilen iddianamede, Katı Atık Tesisleri’nde kadın bacağı ve kolunun bulunması üzerine kahvehane sahibi Ahmet Öz’ün polisi arayarak cinayeti yanında çalışan ve kahvehanede yatıp kalkan Fatih Karaman’ın işlediğini daha sonra keserek 5 parçaya ayırdığını, ceset parçalarını çuvala koyup çöpe attığını kendisine söylediğini anlattığı belirtildi.
CİNAYETİ ARKADAŞLARINA ANLATTI
Bu bilgiler üzerine Fatih Karaman’ın yakalandığı ifade edilen iddianamede, Karaman’ın cinayeti başka arkadaşlarına da anlattığı kaydedildi. İddianamede sanık Fatih Karaman’ın Songül Erçil’i nasıl öldürdüğü de anlatıldı.
‘BURASI MUHTARLIK MI?’
3 Aralık 2016’da saat 00.45’de arkadaşı Tan Gündoğdu ile kahvede tavla oynarken önceden görmediği bir bayanın içeri girdiğini ve kendisine, “burası muhtarlık mı? dışarıdaki yazıyı okudum” dediğini belirten Karaman, “Bayana, ‘burası muhtarlık değil muhtarlık parkın yanında bu saatte kapalıdır’ dedim. Bayan üşüdüğünü, biraz sobada ısınmak istediğini, karnının aç olduğunu söyledi. Kendisine elektrikli sobanın yanındaki masaya oturmasını söyledim. Arkadaşım Tan, ‘Ben gidiyorum’ diyerek kahvehaneden gitti. Bayana bu saatte tek başına neden dolaştığını, kimsesinin olup olmadığını ve adını sordum. Adını söylemedi, ‘soru sorma’ dedi. ‘Üşüyorum boğma rakısından ben de içebilir miyim?’ dedi. İçmesine izin verdim. Boğmayı masadaki bira ile karıştırıp içti. Bayanın sol gözünün altında morluk olduğunu fark ettim, ne olduğunu sorduğumda darp edildiğini söyleyince kimin darp ettiğini sordum. ‘Bazen beni dövüyorlar’ dedi. Kahvede bulunan merhemi alarak gözünün altında moraran yere sürdüm. Kendisine börek söyledim” dedi.
‘EROİN İÇMEK İSTEDİ’
Kadının masada alkol alırken cebinden alüminyum folyoya benzer bir kağıt çıkardığını, içerisinde beyaz bir toz madde olduğunu gördüğünü iddianamedeki savunmasında belirten Karaman, o korkunç cinayeti nasıl işlediğini de şöyle anlattı:
NASIL ÖLDÜRÜP PARÇALADI
“Bana bu maddenin eroin olduğunu, 30 TL’ye satın aldığını ve içmek istediğini söyledi. Kendisine daha önce esrar kullanıp bıraktığımı belirtip, ‘sende bırakmak istersen bırakırsın, eroini burada sana kullandırtmam’ dedim. Kullanmak için bana, ‘ne olursun halimden anla bunu burada kullanıp gideyim’ dedi. Bunun üzerine ‘tamam’ dedim. Fulyoya koyduğu eroini üç ayrı küme yapıp, altından çakmakla ısıtmaya başladı. 2 kümeyi burnuna çekti, bana doğru kafasını çevirerek ‘Ben Şırnak-Cizreliyim. Bizler dağlarda çok mücadele verdik, gezdik, bizim ülkenin yaptıkları size daha bir şey değil, size daha yapacakları var’ dedi. Ben de, ‘Ne demek istiyorsun, saçmalıyorsun hadi kalk git buradan’ dedim. Bayan da, ‘son kümeyi de çekeyim gideceğim’ dedikten sonra, ‘sizler kim oluyorsunuz, daha dur daha çok çekeceksiniz, sizin ülke kim oluyor ki” deyince o an aklıma askerliğimi yaptığım Hakkari Çukurca ve çatışmalar ile son zamanlardaki patlamalar gelince sinirlendim. Zaten fazlasıyla alkol de aldığım için kendimi kaybettim. Ayağa kalkıp boğazını sıktım. Daha sonra yattığım oda içindeki çek yatın üzerine yatırdım. Nefes almıyordu. Sopayla kafasının sol kısmına vurdum. Kafası kanamaya başladı. Hareketsiz kalınca hemen kahvenin ışıklarını söndürdüm, televizyonu kapattım, kapıyı kilitledim. Tekrar bayanın yanına gittiğimde yaşam belirtisi yoktu. Çekyatın üzerindeki çarşafın kan olduğunu görünce panikledim, saçından sürükleyerek tuvalete götürdüm. Üzerini aradım, para veya cep telefonu, kimlik gibi herhangi bir şey çıkmadı. Üst kısmında bulunan kıyafetlerini tamamen çıkarttım. Kahvehanenin ocak kısmında rafta bulunan ekmek bıçağını ve uzun meyve bıçağını aldım. Birde sürekli odam bulundurduğum açılır kapanır çakı bıçağını aldım. Üzerimdeki tüm kıyafetleri çıkarttım. Sadece boxer ile kaldım. Bıçakla önce bayanın boğazını kestim, çok kan aktığı için kanın bitmesini bekledim. Kanın akması bittikten sonra kafayı gövdesinden ayırdım, daha sonra sağ ve sol kolları gövdeden ayırdım. Ardından kot pantolon dar olduğu için çıkartamadım. Bıçakla kasık kısmından ikiye ayırdım, bacakları da gövdeden bıçakla keserek ayırmak istedim. Ancak kemiğe gelince zorlandım. Yine kahvede bulunan çekici alarak bıçağın üzerine vurmak suretiyle bacakları da gövdeden ayırdım. Bacakları keserken kullanmış olduğum iki bıçak da kırıldı. Cesedi parçalara bölerken ellerim ve yüzüm kan içinde kaldı. Kahvede bulunan siyah renkli poşete cesedin kafa kısmını, mavi renkli büyük çöp poşetine cesedin gövdesini koydum. Bacağın birini çuvala, diğer parçaları yine bir çuvala, elbiseleri ve kanlı çarşafı kol veya bacağı bir poşetin içerisine koydum. Daha sonra tuvalette bulunan lavaboda elimi yüzümü temizledim. Üzerimi giyip dışarı çıktım. Etrafı kontrol ettim, kimsenin olmadığını görünce cesetlerin parçalarının bulunduğu poşet ve torbaları tek tek kahveye yaklaşık 5-6 metre mesafede bulunan çöp konteynırına attım. Üzeri boş kaldığı için yakında bulunan çöp konteynırındaki çöp poşetlerini alarak ceset parçalarının üzerine atarak iyice kapattım. Kahvehanenin kan olan kısımlarını su ve hİpo ile yıkadım. Krılan iki adet bıçağı kahvenin içerisinde bulunan çay tezgahının altındaki çöp tenekesine yıkadıktan sonra attım. Ertesi gün olayı arkadaşım Süleyman Orhan’a anlattım. Bana inanmak istemedi. Saat:11.30-11.45 sıralarında çöp arabası kahvehanenin yanına geldi, ceset parçalarının bulunduğu çöp konteynırını sorunsuz bir şekilde çöp arabasına boşalttı. Çöp arabasının ayrılması üzerine rahatladım. Daha sonra Süleyman, bunları patronum Ahmet’e anlatacağını söyledi. Ben de ‘Anlatma abi bundan bir şey çıkmaz’ dedim. Patronum Ahmet Öz’e benim yanımda anlattı, patronumda bana ‘ortalıkta kan yok leke yok, sen rüya gördün galiba’ dedi. Rüya görmediğimi gerçek olduğunu söyledim. Daha sonra patronum zarar görmemek için beni işten kovdu. Uşak Üniversitesi Banaz Yüksek Okulunda öğretim görevlisi olan abim Abdurrahman Karaman’ın yanına gittim. Ona da olanları anlattım, o da inanmak istemedi. Abim, “O zaman git polise teslim ol’ dedi. Daha sonra Adana’ya gelip teslim oldum. Olayın faili meçhul kalmasını kesinlikle istemedim, eğer istemiş olsaydım olayı Süleyman Orhan, Ahmet Öz ve ağabeyim Abdurrahman Karaman’a kesinlikle anlatmazdım. Kullanmış olduğum alkolden ve ilaçlardan dolayı kendimi kaybettim, bayanın da, beni tahrik etmesinden ve vatanımı çok sevdiğim için olay oldu. Kendime geldiğimde çok pişman oldum. ”
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istenen Karaman’ın önümüzdeki ay hakim karşısına çıkacağı öğrenildi.
Yorumlar
Kalan Karakter: