MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Kampus Koleji yazı ve sanat öğretmeni Saba Kırer, öğrencilerin sosyal yönlerinin geliştirilmesi amacıyla başlattığı röportaj serilerine devam ediyor. Daha önce Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile röportaj yapan öğrenciler Sudenaz İşimtekin, Yağmur Duru ve Ardıl Düzgün bu kez sinema ve ses sanatçısı Nilüfer Açıkalın’a çeşitli sorular yönelttiler.
Sinema ve ses sanatçısı Nilüfer Açıkalın, öğrencilerin sorularına içtenlikle cevap verirken, “Kötü bir hastanede iyi bir doktor hayatınızı kurtarır, iyi bir hastanede kötü bir doktor sizi öldürebilir. Önemli olan maddi eksikliklerden önce manevi eksikliklerin olmamasıdır” dedi.
Biz de öğrencilerin yaptığı başarılı röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.
1-Sudenaz İşimtekin: Sinema, müzikal, müzik dünyasında önemli bir isminiz var. Edebiyat alanında önemli eserlere imza attınız. Bu başarılı yolda biz öğrencilere bu olmasaydı bunlar olamazdı dediğiniz, özellikle önerdiğiniz bir yöntem var mı? Başarınızda temel ilkeniz nedir?
Nilüfer Açıkalın: Başarı da başarısızlık gibi görece bir kavram. Bazı insanlar başarıyı hak ettiğini düşünürken bazıları başarıdan korkuyor ya da başarı hakları değilmiş gibi düşünüyor olabilirler. İnsanoğlu sıkıntılı bir varlık. Her şeyden önce kendimizi, kişiliğimizi öğrenmeliyiz. Karanlık ve aydınlık yanlarımızı bilerek yol almalıyız. Bana göre insanı insan yapan en önemli değer vicdanının temizliğidir. İç huzuru zor bulunan bir nimet. O yüzden yeteneklerimizi keşfedip onları geliştirme konusunda disipline olursak biraz olsun mutluluğu yakalayabiliyoruz.
2- Yağmur Duru: Öğrenciliğinizde elinizden düşüremediğiniz ilk kitap hangisiydi?
N.A. : Kitapları elimden düşürmezdim o bir gerçek. Büyük yazarların olağanüstü eserlerini okurdum. Behrengi, Dostoyevski, Tolstoy, Kafka, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Nezihe Meriç, Cehov, Edgar Allen Poe, Brecht, Dürrenmat, Jung, Mevlana, Geylani, Cibran....
3- Ardıl Düzgün: Öğrencilik yıllarınızda ne olmak istemiştiniz, hangi meslekler ilginizi çekerdi?
N.A. : İlkokulda ilkokul öğretmeni olarak başlayan meslek seçme arzum, orta okulda, lisede, okuduğum iki üniversitede de o okulların öğretmeni olmak isteyerek sürdü. Sınav sisteminin azizliği beni İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’ne yerleştirince aklım karıştı. Çünkü sosyoloji, edebiyat, felsefe beklerken müspet bilimin içine düşmek şaşırtıcıydı. Botanik laboratuarı iyiydi ama zooloji laboratuarı ve neşterli doktorumsu tecrübeler hiç bana göre değildi. Sahneye yatkındım ama sahne sanatçısı olmak için girmedim Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarına. Ancak ilk yılımda bir sinema filminde rol alınca hayatımın akışı değişti.
4-S.İ. : Öğrencilerin, okul dışında zaman planlaması yaparken göz önünde bulundurmaları gereken üç şey ne olmalıdır, neleri tavsiye edersiniz?
N.A. : Üçe beşe bakmadan planlı, programlı olmalı. Her zaman ‘yaratıcı, yeni ve özgün ne yapabilirim?’ düşüncesiyle takılmak insanın yaşamla bağlarını kuvvetlendirip onu sağlam adımlarla ileri götürür. İnternet devriminin kayıp çocukları olmak yerine bu devrimi lehine kullanan çocuklar olmak gerek. Önemli olan hedef ve niyettir. Tasavvufta ‘niyet önden gider’ derler. Ufkunuz hep aydınlık olsun.
5-Y.D. : Bir okulda mutlaka olması gerekir dediğiniz üç şey nedir? İlgili yönetimlere neler söylemek istersiniz?
Kötü bir hastanede iyi bir doktor hayatınızı kurtarır, iyi bir hastanede kötü bir doktor sizi öldürebilir. Önemli olan maddi eksikliklerden önce manevi eksikliklerin olmamasıdır. Şahsım adına bu gün vicdanı temiz, merhametli, insanları, hayvanları, çocukları seven, edep, adap, görgü, terbiye, nezaket konusunda ne öğrendiysem önce ailemden sonra öğretmenlerimden ve okuduğum eserlerden öğrendim.
Bunu yanı sıra yönetimlere demek isterim ki; size iyi davransınlar, anlayış, şefkat ve sevgi ile davransınlar. Siz de haddinizi bilerek terbiyeli olun ve dersi dinleyin. Bu saçma bir öğüt falan değil bu düpedüz gerçeğin kendisi. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum dersi dinleyince hem zaman daha çabuk geçiyor, hem de ileride en çok ihtiyaç duyacağınız alışkanlık gelişiyor: konsantrasyon yani disiplinin ilk adımı.
Ha bu arada, kütüphaneniz, spor salonunuz, sahneniz, ucuz ve sağlıklı bir kantininiz, bahçeniz de varsa çok ama çok şanslısınız,
6- A.D: Okul edebiyat öğretmenimiz siz olsaydınız, bize öğütleyeceğiniz üç şey ne olurdu? Velilerimize neler söylemek isterdiniz?
N. A. : Yine üçe beşe bakmazdım. Kafanızı bol bol şişirirdim ama saçınızı da okşardım. Derdinizle dertleneceğim için dert küpü olurdum. Çalışmayanlara çok pis gönül koyar, küserdim. İyi ki öğretmen değilim. Bütün öğretmenlere sevgim ve saygım sonsuz…
ADANA (GÜNAYDIN) – Kampus Koleji yazı ve sanat öğretmeni Saba Kırer, öğrencilerin sosyal yönlerinin geliştirilmesi amacıyla başlattığı röportaj serilerine devam ediyor. Daha önce Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile röportaj yapan öğrenciler Sudenaz İşimtekin, Yağmur Duru ve Ardıl Düzgün bu kez sinema ve ses sanatçısı Nilüfer Açıkalın’a çeşitli sorular yönelttiler.
Sinema ve ses sanatçısı Nilüfer Açıkalın, öğrencilerin sorularına içtenlikle cevap verirken, “Kötü bir hastanede iyi bir doktor hayatınızı kurtarır, iyi bir hastanede kötü bir doktor sizi öldürebilir. Önemli olan maddi eksikliklerden önce manevi eksikliklerin olmamasıdır” dedi.
Biz de öğrencilerin yaptığı başarılı röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.
1-Sudenaz İşimtekin: Sinema, müzikal, müzik dünyasında önemli bir isminiz var. Edebiyat alanında önemli eserlere imza attınız. Bu başarılı yolda biz öğrencilere bu olmasaydı bunlar olamazdı dediğiniz, özellikle önerdiğiniz bir yöntem var mı? Başarınızda temel ilkeniz nedir?
Nilüfer Açıkalın: Başarı da başarısızlık gibi görece bir kavram. Bazı insanlar başarıyı hak ettiğini düşünürken bazıları başarıdan korkuyor ya da başarı hakları değilmiş gibi düşünüyor olabilirler. İnsanoğlu sıkıntılı bir varlık. Her şeyden önce kendimizi, kişiliğimizi öğrenmeliyiz. Karanlık ve aydınlık yanlarımızı bilerek yol almalıyız. Bana göre insanı insan yapan en önemli değer vicdanının temizliğidir. İç huzuru zor bulunan bir nimet. O yüzden yeteneklerimizi keşfedip onları geliştirme konusunda disipline olursak biraz olsun mutluluğu yakalayabiliyoruz.
2- Yağmur Duru: Öğrenciliğinizde elinizden düşüremediğiniz ilk kitap hangisiydi?
N.A. : Kitapları elimden düşürmezdim o bir gerçek. Büyük yazarların olağanüstü eserlerini okurdum. Behrengi, Dostoyevski, Tolstoy, Kafka, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Nezihe Meriç, Cehov, Edgar Allen Poe, Brecht, Dürrenmat, Jung, Mevlana, Geylani, Cibran....
3- Ardıl Düzgün: Öğrencilik yıllarınızda ne olmak istemiştiniz, hangi meslekler ilginizi çekerdi?
N.A. : İlkokulda ilkokul öğretmeni olarak başlayan meslek seçme arzum, orta okulda, lisede, okuduğum iki üniversitede de o okulların öğretmeni olmak isteyerek sürdü. Sınav sisteminin azizliği beni İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’ne yerleştirince aklım karıştı. Çünkü sosyoloji, edebiyat, felsefe beklerken müspet bilimin içine düşmek şaşırtıcıydı. Botanik laboratuarı iyiydi ama zooloji laboratuarı ve neşterli doktorumsu tecrübeler hiç bana göre değildi. Sahneye yatkındım ama sahne sanatçısı olmak için girmedim Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarına. Ancak ilk yılımda bir sinema filminde rol alınca hayatımın akışı değişti.
4-S.İ. : Öğrencilerin, okul dışında zaman planlaması yaparken göz önünde bulundurmaları gereken üç şey ne olmalıdır, neleri tavsiye edersiniz?
N.A. : Üçe beşe bakmadan planlı, programlı olmalı. Her zaman ‘yaratıcı, yeni ve özgün ne yapabilirim?’ düşüncesiyle takılmak insanın yaşamla bağlarını kuvvetlendirip onu sağlam adımlarla ileri götürür. İnternet devriminin kayıp çocukları olmak yerine bu devrimi lehine kullanan çocuklar olmak gerek. Önemli olan hedef ve niyettir. Tasavvufta ‘niyet önden gider’ derler. Ufkunuz hep aydınlık olsun.
5-Y.D. : Bir okulda mutlaka olması gerekir dediğiniz üç şey nedir? İlgili yönetimlere neler söylemek istersiniz?
Kötü bir hastanede iyi bir doktor hayatınızı kurtarır, iyi bir hastanede kötü bir doktor sizi öldürebilir. Önemli olan maddi eksikliklerden önce manevi eksikliklerin olmamasıdır. Şahsım adına bu gün vicdanı temiz, merhametli, insanları, hayvanları, çocukları seven, edep, adap, görgü, terbiye, nezaket konusunda ne öğrendiysem önce ailemden sonra öğretmenlerimden ve okuduğum eserlerden öğrendim.
Bunu yanı sıra yönetimlere demek isterim ki; size iyi davransınlar, anlayış, şefkat ve sevgi ile davransınlar. Siz de haddinizi bilerek terbiyeli olun ve dersi dinleyin. Bu saçma bir öğüt falan değil bu düpedüz gerçeğin kendisi. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum dersi dinleyince hem zaman daha çabuk geçiyor, hem de ileride en çok ihtiyaç duyacağınız alışkanlık gelişiyor: konsantrasyon yani disiplinin ilk adımı.
Ha bu arada, kütüphaneniz, spor salonunuz, sahneniz, ucuz ve sağlıklı bir kantininiz, bahçeniz de varsa çok ama çok şanslısınız,
6- A.D: Okul edebiyat öğretmenimiz siz olsaydınız, bize öğütleyeceğiniz üç şey ne olurdu? Velilerimize neler söylemek isterdiniz?
N. A. : Yine üçe beşe bakmazdım. Kafanızı bol bol şişirirdim ama saçınızı da okşardım. Derdinizle dertleneceğim için dert küpü olurdum. Çalışmayanlara çok pis gönül koyar, küserdim. İyi ki öğretmen değilim. Bütün öğretmenlere sevgim ve saygım sonsuz…