Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu 79 yaşındaki Halil Ergün, Yeşilçam’ın önde gelen isimlerinden biridir. Sanat yaşamına tiyatro ile başlayan Ergün, 1974 yılında Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı “İzin” filmiyle sinema dünyasına adım attı. Sergilediği unutulmaz karakterlerle yurt içinde ve dışında birçok önemli ödüle layık görülen usta oyuncu, bu yıl 32.’si düzenlenen Uluslararası Altın Koza Film Festivali için geldiği Adana’da sorularımızı yanıtladı.
Bugüne kadar 80’i aşkın sinema filminde ve çok sayıda dizide rol alan Halil Ergün, Yeşilçam sinemasının bir asrı aşan tarihinde devletten tek kuruş destek almadan bu noktaya ulaştığını ifade ediyor. Ünlü aktör, “Belirli zaman aralıklarında, sinemaya entelektüel bir bakış açısıyla eleştirilergetirmiş olabiliriz. Ancak şimdi genel bir perspektiften baktığımda, ‘Ben Yeşilçamlıyım’ demekten övünç duyuyorum.” sözleriyle duygularını dile getiriyor.
RÖPORTAJ: MEHMET ŞAHİN
Sinemanın kültürel ve toplumsal yaşamda üstlendiği görevler nelerdir?
SİNEMA TOPLUMU ETKİLEMİŞTİR
Tarih boyunca uygarlıkların gelişiminde sanatsal faaliyetler her zaman öncü bir rol üstlenmiştir. Antik çağlardan günümüze resim, müzik ve edebiyat alanındaciddi gelişmeler yaşanmıştır. Elbette sinemayı sanatın bütününden ayırmak mümkün değildir. Sözü edilenalanlardan beslenen beyaz perde, keşifler ve teknolojik ilerlemelerle ortaya çıkan kültürel bir eylemdir. 21. yüzyıla gelindiğinde sinema, büyük buluşlarla insan hayatındaki kritik yolculuğuna devam etmiştir. Ülkemiz de bu sürece dahil olmuştur. Türk sinemasının 100 yılı aşkın bir macerası vardır. Geçmişi ve bugünüyle ele alındığında, bu alanda önemli projelere imza atılmıştır. İlk film gösteriminden (1914) Yeşilçam’ın üretken dönemine kadar sinemamız, toplumun kültürel ve sosyal hayatını derinden etkilemiştir.
UZUN YILLAR TİYATRODA OYNADIM
Tiyatroya ve sinemaya ne zaman ve nasıl başladınız? Bugüne kadar kaç filmde rol aldınız? Bu süreçte neler yaşadınız?
Lisede okurken başlayan tiyatro serüvenim, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde devam etti. Uzun seneler (1965-66) profesyonel bir oyuncu olarak sahnelerde yer aldım. Özellikle 1960–70’li yıllarda tiyatro, çok önemli işlevler üstlenen bir sanat dalıydı. Anadolu’nun bütün kentlerinde kırka (40) yakın tiyatro grupları dolaşıyordu. Şehirlerdeki tiyatro salonları tıklım tıklım doluyordu. Bu platformlarda insanların beklentilerine, tartışmalarına, kahırlarına ve sevinçlerine ortak olunuyordu.
12 MART’TA TİYATROMUZ KAPATILDI
Sonraki yıllarda kurduğumuz tiyatro, 12 Mart 1971 Muhtırasında “gizli örgüt” ilan edilerek kapatıldı. Tiyatro provalarımızı da “örgüt eylemi” sayıp (gülerek) bizi hapse attılar. Mamak Cezaevi’nde iki buçuk yıl kaldım. Mülkiyeliydim ve doğal olarak belli siyasal tercihlerimiz vardı. Çok büyük acılar yaşandı. Fakülteyi bitirmeden kasabama dönmüştüm. Tiyatromuz kapalıydı ve o sıralar sinemada ilerlemeyidüşünmüyordum.
İZİN FİLMİYLE SİNEMAYA BAŞLADIM
Yaşanan tatsız bir olay nedeniyle cezaevinde bulunan Yılmaz Güney, af ile serbest bırakılmıştı. 1974 yılının sonbahar aylarında Güney’in senaryosunu yazdığı “İzin” filmiyle sinema dünyasına adım attım. Sonra beyaz perdeyi çok sevdim. O gün bugündür ömrüm bu sektörde geçti. Şu ana kadar 80’i aşkın sinema filminyanı sıra çok sayıda dizide rol aldım.
HER SENARYO YAŞAMA DAİRDİR
Filmlerinizde genellikle hangi karakterlerde oynamayı seviyorsunuz?
Öyle bir şey yoktur. Esas olan hayatı anlamak, anlatmak ve anlamlandırmaktır. Oyuncunun senaryoyubenimsemiş olması gerekir. Çünkü her senaryo veya tiyatro eseri, yaşama dair bir şeyleri anlatmak için kurgulanır. Belki hepsi öyle olmayabilir; ancak benimiçin böyledir. Sinema sanatının gereklilikleri için bana düşen görev ne ise onu düşünürüm; o karakteri en güzel şekilde canlandırmaya çalışırım. Şöhret olunca da “şu rolde oynarım, bunda oynamam” gibi bir tavrım hiç olmadı. Biz, sinema sanatının gereklerini yerine getirmeye ve izleyicinin bu alandaki beklentilerini karşılamaya devam ettik…
ÖNEMLİ İŞLEV YERİNE GETİRMİŞTİR
1960’lı yılların Yeşilçam yıldızları birer birer aramızdan ayrılıyor. Bu durum sinemada bir dönemin sona erdiği anlamına mı geliyor?
Yeşilçam sineması, bir asrı aşkın geçmişinde devletten tek kuruş destek almadan bu seviyelere gelmiştir.Mesleğe gönül veren insanlar çok çalışmış, üretmiş ve kıymetli eserler ortaya koymuşlardır. Uzun yıllar filmler çekiliyordu. Şüphesiz içinde iyisi-kötüsü, doğrusu-yanlışı olabilir. Belirli zaman aralıklarında, sinemaya entelektüel bir bakış açısıyla eleştiriler getirmiş olabiliriz. Ancak şimdi genel bir perspektiften baktığımda, ‘Ben Yeşilçamlıyım’ demekten övünçduyuyorum.
PANAYIR GÜNLERİ BEKLENİRDİ
O güne kadar kasabalarında ve bölgelerinde panayır düzenlenen yerlerde insanlar daha keyifli ve renkli anlar yaşardı. Panayırlarda tuluat tiyatrosu gibi gösterilerle halk doyasıya eğleniyordu. Örneğin, memleketim Bursa İznik’te, sinema salonlarının olmadığı dönemlerde vatandaşlar, panayır günlerini sabırsızlıkla beklerlerdi.Ya da cenazelerde insanların acılarına, düğünlerde sevinçlerine ortak olunurdu. Bu alanlar sosyalleşmenin bir tür buluşma merkezleriydi…
SİNEMA TEK EĞLENCE ARACIYDI
Yeşilçam’da “alaylı” bir gelenek hâkimdir. Anadolu’nun dört bir yanında Yeşilçam filmleri yaygınlaştıkça halk sinema salonlarına yönelmiştir. Böylece sinema başlıca eğlence aracı hâline gelmiştir. Öyle ki, zamanla harman yerlerinde bile sinema gösterimleri yapılmıştır. Tüm zorluklara rağmen sinemamız, toplumun gelişimsüreçlerine, acılarına ve sorunlarına ayna olmuş ve hafızalarda kalıcı izler bırakmıştır.
BAŞKA ALANLARA YATIRIM YAPILDI
Yeşilçam sinemasından çok büyük paralar da kazanıldı. Maalesef prodüktörler bu kaynakları sinema teknolojisi yerine başka alanlara yatırdılar. Eğer bu sektördeki teknolojik ilerlemelere uyum sağlanabilseydi, diğer gelişmiş ülkeler gibi daha iddialı bir sinemamız olabilirdi. Buna rağmen, hiç kuşkusuz başarılı projeler de ortaya konmuştur. Bu anlamda, bugüne kadararalarında benim de bulunduğum oyuncular ve yönetmenlerimiz yurt dışında çok sayıda ödül kazanmıştır. Tabi ki bunları görmezlikten gelemeyiz. Öte yandan ülkemizde yeni dönemde sinema bölümünden mezun olan gençler de film yapmak istiyor. Bunun içinmaddi ve manevi imkanlar arıyorlar. Onlara her türlü desteğin sağlanması gerekir.
TOPLUMSAL SORUNLARA DUYARLIYIM
Günümüzde, sizler gibi usta oyuncular yetişiyor mu?
Yeşilçam oyuncuları bazı sinema veya televizyon dizilerinde yer alıyor. Ben de bazen davetler alıyorum.Fakat artık başka bir mekanizma işliyor. Zaman zaman gençlerle buluşuyorum ya da setlerde denemelere gidiyorum. Gördüğüm manzara şudur: Sinemaya ilgi duyan bu arkadaşlarımız, artist olmak, meşhur olmak vepara kazanmak istiyor. Teklifler de geliyor, her şey tamam, güzel… Ancak “Bu senaryoda ne anlatılmak isteniyor?” diye sorduğumda anlamlı bir yanıt alamıyorum. Oysa Yeşilçam’da her film projesi üzerindebüyük beyin fırtınaları ve tartışmalar yapılırdı. Ben şahsen toplumsal sorunlara karşı çok duyarlıyım ve önüme gelen her film teklifine “evet” demiyorum…
ANILARIMDAN KİTAP BİLE YAZILIR
Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı “Yol” filmi kadrosuna nasıl dahil oldunuz? Güney ile olan arkadaşlığınızdan biraz söz edebilir misin?
Çukurova’nın bereketli topraklarında yetişen Yılmaz Güney, sinema dünyasında iz bırakmıştır. Onunla yıllara dayanan dostluğumun hikayesi o kadar uzundur ki, anılarımdan bir kitap bile yazılabilir. Her şeyden önce“Çirkin Kral” lakaplı Yılmaz Güney, sinema tarihimizin önde gelen isimleri arasında yer alıyor. Anadolu çocukları sanatın her alanında var olmak için İstanbul’a gelirler; burada tutunanlar ayakta kalır veyaratıcılıklarını sergileme şansı yakalarlar. İşte Yılmaz Güney, Yeşilçam’da tek başına, adeta tırnaklarıyla kazıyarak, büyük bedeller ödeyerek başarılarıyla dikkat çekmiştir. Evet, o sinemada büyük sıkıntılar çekmiştir. Buna rağmen halkın sorunlarını beyaz perdeye yansıtmış ve tarih boyunca iz bırakacak, çok konuşulacak yapımlara adını yazdırmıştır.
YOL FİLMİ İÇİN HABER GÖNDERMİŞ
Yılmaz Güney’in benimle ilgili dostluğuna gelecek olursak; 12 Eylül 1980 darbesi sırasında Sinema Emekçileri Sendikası’ndaki (Sine-Sen) görevim nedeniyle 5 ay cezaevinde kalmıştım. Hapisten çıktığımda Yılmaz Güney, henüz Isparta Cezaevi’ndeydi. Kendisi “Yol” filminde oynamam için haber göndermişti.Yönetmen Şerif Gören ile gidip görüştük. Yol, dünya sinemasında da karşılık bulmuş, bugün bile müthiş heyecan duyduğum filmlerden biridir. 1982 Cannes Film Festivali’nde “En İyi Film” seçilen bu yapım, Altın Palmiye Ödülü’nü kazanarak hepimize büyük bir gurur yaşatmıştır.
ÇUKUROVA SİNEMANIN MEMBAIDIR
1969’da başlayan ve çeşitli nedenlerle kesintiye uğrayan Uluslararası Altın Koza Film Festivali, bu yıl 32. kez düzenlendi. Bu etkinliğin Türk sinemasına katkılarından bahsedebilir misiniz?
Çukurova’nın bereketli topraklarından Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Ali Özgentürk gibi daha sayamayacağım onlarca sanatçı yetişmiştir. Burası Türk sineması için deçok büyük bir membadır. Yeşilçam’da çekilen filmlerin halka ulaşması için burası vazgeçilmez bir merkezdi. Buçerçevede Adana Altın Koza Film Festivali’nin desinemamıza büyük katkıları olmuştur. Bu organizasyonun uzun yıllar devam etmesini temenni ederim. Bir hafta süren etkinlikler, sinemaseverler, oyuncular, yönetmenler ve yapımcılar üzerinde coşku ve motivasyon yaratıyor. Ama bugün Türkiye, ekonomik, kültürel ve siyasal açıdan oldukça zorlu bir dönemden geçiyor. Haliyle sinema da bundan payına düşeni alıyor.
BENLİKLERİNDE HİSSETMELİDİRLER
Sinema sanatında ilerlemek isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?
Sinema sektöründe yükselmek isteyenlerin bu işi bütün benliklerinde hissetmeleri gerekir. Sadece artist olmak, şöhret kazanmak veya çok para kazanmak amacıyla bu alana ilgi duymak, bana göre eksik bir yaklaşımdır. Bunun yanında, sanatın toplum hayatındaki ve dünya ölçeğindeki aydınlatıcı görevi de hedeflenmelidir.Sinemaya bu bilinçle sarılmalı; geçici beğeniler ve maddi çıkarlar peşinde değil, gerçekten sanatçı olabilmek için çalışılmalıdır.
DOĞA VE SANATLA MEŞGULÜM
Halil Bey, son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mıdır?
Sekseni aşkın sinema filmi ve onlarca dizide rol aldım. Bunun için çok mutluyum. Yaşıma rağmen hâlâ doğa ve sanatla meşgulüm. Şu anda bile Altın Koza Film Festivali’ndeyim. Doğaya tutkun bir sanatçıyım. Bursa İznik’te bağ ve bahçemle ilgilenerek huzurlu günler geçiriyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: