MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç, Mevlânâ’nın babasının Belh şehrinin ileri gelenlerinden Sultânü’l-Ulemâ unvanıyla anılan bilginler sultanı olduğunu söyledi.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik, bu kez Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç’ı Adanalılarla buluşturdu.
Prof. Dr. Deniz Abik, eski Türk edebiyatında Türkiye’nin sayılı bilim insanları arasında bulunan Prof. Dr. Atabey Kılıç’ı Kültür Evi’nde ağırlamaktan onur duyduklarını söyledi.
MEVLANA’YI VE MEVLEVİLİĞİ ANLATTI
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi’nin konuğu Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç oldu.
Prof. Dr. Kılıç, “Mevlânâ Hazretleri ve Mevlevî Edebiyatı Üzerine” başlıklı sunumunu ÇÜTAM katılımcılarıyla paylaştı.
Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî’nin hayatına dair bazı bilgiler aktaran Prof. Dr. Kılıç, “Mevlânâ 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında Sultânü’l-Ulemâ (Bilginler Sultanı) unvanını almıştır. Ancak Mevlânâ’nın babası öldükten sonra onun talebeleri ve müritleri bu defa Mevlânâ’nın çevresinde toplanmış ve onu babasının tek vârisi olarak görmüşlerdir” dedi.
MESNEVÎ DOĞU ŞİİRİNİN BİR TARZI
Konuşmasına Mevlânâ’nın eserlerinden bahsederek devam eden Prof. Dr. Kılıç, ilk olarak Mesnevî-i Şeriften bahsetti. Bu eserin, klasik Doğu edebiyatında bir şiir tarzının adı olduğunu ve bu sözcüğün “ikişer, ikişerlik” anlamlarına geldiğini söyledi.
Prof. Dr. Kılıç, “Her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle Mesnevi’de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu nedenle uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla söylenilecekse kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevi tarzı seçilir. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider. Mesnevi her ne kadar klasik Doğu şiirinin bir şiir tarzı ise de Mesnevi denildiği zaman akla ‘Mevlana’nın Mesnevi’si gelir. Mevlânâ, Mesnevi’yi Çelebi Hüsameddin’in isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi’nin söylediğine göre Mevlânâ, Mesnevi beyitlerini Meram’da gezerken, otururken, yürürken hatta sema ederken söylermiş. Çelebi Hüsameddin de yazarmış.” şeklinde konuştu
MESNEVİ’NİN BEYİT SAYISI 25 BİN 618
Mesnevi’nin dilinin Farsça olduğunu anlatan Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç, “Halen Mevlânâ Müzesi’nde teşhir edilen 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25 bin 618’dir. Mesnevi’nin vezni Failatün, Failatün, Failün’dür. Mevlânâ 6 büyük cilt olan Mesnevi’sinde tasavvufi fikir ve düşüncelerini birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.” ifadesini kullandı.
MEVLANA’YA GÖRE ŞİİR ARAÇ
Mevlânâ’nın şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Atabey Kılıç, “Mevlânâ yedi meclisinde şerh ettiği hadislerin konuları bakımından tasnifi şöyledir. “Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı, suçtan kurtuluş, akıl yolu ile gafletten uyanış, inançtaki kudret, tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah’ın sevgili kulları olurlar. Bilginin değeri, gaflete dalış ve aklın önemi.” dedi
MEVLEVİ ZÜMRESİ OLUŞTU
Prof. Dr. Kılıç, Mevlânâ’nın Mesnevî dışında başka eserlerine de değindikten sonra Mevlevî edebiyatına dair bazı bilgileri aktardı. Mevlânâ, hayattayken çevresinde bulunan ilk kuşak ile beraber onun ardından Mevlevîlik bünyesinde yetişen binlerce tasavvuf ve sanat erbâbının çeşitli faaliyetler gerçekleştirdiğini ve bu faaliyetler sonucunda Türk sosyal ve kültürel hayatında bir Mevlevî zümresinin ve Mevlevî edebiyatının ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Kılıç, konuşmasını Nahîfî, Şeyh Galib ve Esrar Dede gibi Mevlevî şairlerin şiirlerinden örnekler verdi.
MEVLEVİ EDEBİYATI ORTAYA ÇIKTI
Mevlevi zümresiyle birlikte bir Mevlevi edebiyatı oluştuğunu dile getiren Prof. Dr. Kılıç, “Mevlânâ hayattayken çevresinde bulunan ilk kuşak ile beraber onun ardından Mevlevilik bünyesinde yetişen binlerce tasavvuf ve sanat erbabının faaliyetleri Türk sosyal ve kültürel hayatında bir Mevlevi Zümresinin ve bu kapsamda bir Mevlevi edebiyatının çıkmasını sağladı. Mevlevi şairlerin divanlarından tutun da Mevlevilik adab ve erkanından bahseden eserlere, Mesnevi’nin şerh ve tercümelerine çeşitli lügâtlar ve bunlara yapılan şerhlere, hatta Mevlevi şairlerin hayat hikayelerini konu edinen tezkirelerine varana kadar çok geniş bir alanda bir hayli eser verilmiştir.” diye konuştu
ÇÜTAM KİTAPLIĞI GENİŞLİYOR
Toplantı sonunda, ÇÜTAM katılımcılarından gelen soruları da yanıtlayan Prof. Dr. Atabey Kılıç’a katkı ve katılımlarından dolayı Merkez Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik ve ÇÜ Türk Dili ve Edebiyatı bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Özmen tarafından plaket takdim edildi.
Ardından, Kültür Evi kitaplığına bağışta bulunan ÇÜTAM katılımcılarına teşekkür belgeleri verildi.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik, kitap dostlarının desteği sayesinde ÇÜTAM kitaplığının her geçen gün genişlediğini belirterek, merkezin kitap okumak isteyenlere de hizmet verdiğini sözlerine ekledi.
ADANA (GÜNAYDIN) – Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç, Mevlânâ’nın babasının Belh şehrinin ileri gelenlerinden Sultânü’l-Ulemâ unvanıyla anılan bilginler sultanı olduğunu söyledi.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik, bu kez Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç’ı Adanalılarla buluşturdu.
Prof. Dr. Deniz Abik, eski Türk edebiyatında Türkiye’nin sayılı bilim insanları arasında bulunan Prof. Dr. Atabey Kılıç’ı Kültür Evi’nde ağırlamaktan onur duyduklarını söyledi.
MEVLANA’YI VE MEVLEVİLİĞİ ANLATTI
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi’nin konuğu Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç oldu.
Prof. Dr. Kılıç, “Mevlânâ Hazretleri ve Mevlevî Edebiyatı Üzerine” başlıklı sunumunu ÇÜTAM katılımcılarıyla paylaştı.
Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî’nin hayatına dair bazı bilgiler aktaran Prof. Dr. Kılıç, “Mevlânâ 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında Sultânü’l-Ulemâ (Bilginler Sultanı) unvanını almıştır. Ancak Mevlânâ’nın babası öldükten sonra onun talebeleri ve müritleri bu defa Mevlânâ’nın çevresinde toplanmış ve onu babasının tek vârisi olarak görmüşlerdir” dedi.
MESNEVÎ DOĞU ŞİİRİNİN BİR TARZI
Konuşmasına Mevlânâ’nın eserlerinden bahsederek devam eden Prof. Dr. Kılıç, ilk olarak Mesnevî-i Şeriften bahsetti. Bu eserin, klasik Doğu edebiyatında bir şiir tarzının adı olduğunu ve bu sözcüğün “ikişer, ikişerlik” anlamlarına geldiğini söyledi.
Prof. Dr. Kılıç, “Her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle Mesnevi’de büyük bir yazma kolaylığı vardır. Bu nedenle uzun sürecek konular veya hikayeler şiir yoluyla söylenilecekse kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevi tarzı seçilir. Bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider. Mesnevi her ne kadar klasik Doğu şiirinin bir şiir tarzı ise de Mesnevi denildiği zaman akla ‘Mevlana’nın Mesnevi’si gelir. Mevlânâ, Mesnevi’yi Çelebi Hüsameddin’in isteği üzerine yazmıştır. Kâtibi Hüsameddin Çelebi’nin söylediğine göre Mevlânâ, Mesnevi beyitlerini Meram’da gezerken, otururken, yürürken hatta sema ederken söylermiş. Çelebi Hüsameddin de yazarmış.” şeklinde konuştu
MESNEVİ’NİN BEYİT SAYISI 25 BİN 618
Mesnevi’nin dilinin Farsça olduğunu anlatan Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Atabey Kılıç, “Halen Mevlânâ Müzesi’nde teşhir edilen 1278 tarihli, elde bulunan en eski Mesnevi nüshasına göre beyit sayısı 25 bin 618’dir. Mesnevi’nin vezni Failatün, Failatün, Failün’dür. Mevlânâ 6 büyük cilt olan Mesnevi’sinde tasavvufi fikir ve düşüncelerini birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.” ifadesini kullandı.
MEVLANA’YA GÖRE ŞİİR ARAÇ
Mevlânâ’nın şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Atabey Kılıç, “Mevlânâ yedi meclisinde şerh ettiği hadislerin konuları bakımından tasnifi şöyledir. “Doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı, suçtan kurtuluş, akıl yolu ile gafletten uyanış, inançtaki kudret, tövbe edip doğru yolu bulanlar Allah’ın sevgili kulları olurlar. Bilginin değeri, gaflete dalış ve aklın önemi.” dedi
MEVLEVİ ZÜMRESİ OLUŞTU
Prof. Dr. Kılıç, Mevlânâ’nın Mesnevî dışında başka eserlerine de değindikten sonra Mevlevî edebiyatına dair bazı bilgileri aktardı. Mevlânâ, hayattayken çevresinde bulunan ilk kuşak ile beraber onun ardından Mevlevîlik bünyesinde yetişen binlerce tasavvuf ve sanat erbâbının çeşitli faaliyetler gerçekleştirdiğini ve bu faaliyetler sonucunda Türk sosyal ve kültürel hayatında bir Mevlevî zümresinin ve Mevlevî edebiyatının ortaya çıktığını ifade eden Prof. Dr. Kılıç, konuşmasını Nahîfî, Şeyh Galib ve Esrar Dede gibi Mevlevî şairlerin şiirlerinden örnekler verdi.
MEVLEVİ EDEBİYATI ORTAYA ÇIKTI
Mevlevi zümresiyle birlikte bir Mevlevi edebiyatı oluştuğunu dile getiren Prof. Dr. Kılıç, “Mevlânâ hayattayken çevresinde bulunan ilk kuşak ile beraber onun ardından Mevlevilik bünyesinde yetişen binlerce tasavvuf ve sanat erbabının faaliyetleri Türk sosyal ve kültürel hayatında bir Mevlevi Zümresinin ve bu kapsamda bir Mevlevi edebiyatının çıkmasını sağladı. Mevlevi şairlerin divanlarından tutun da Mevlevilik adab ve erkanından bahseden eserlere, Mesnevi’nin şerh ve tercümelerine çeşitli lügâtlar ve bunlara yapılan şerhlere, hatta Mevlevi şairlerin hayat hikayelerini konu edinen tezkirelerine varana kadar çok geniş bir alanda bir hayli eser verilmiştir.” diye konuştu
ÇÜTAM KİTAPLIĞI GENİŞLİYOR
Toplantı sonunda, ÇÜTAM katılımcılarından gelen soruları da yanıtlayan Prof. Dr. Atabey Kılıç’a katkı ve katılımlarından dolayı Merkez Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik ve ÇÜ Türk Dili ve Edebiyatı bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Özmen tarafından plaket takdim edildi.
Ardından, Kültür Evi kitaplığına bağışta bulunan ÇÜTAM katılımcılarına teşekkür belgeleri verildi.
Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi (ÇÜTAM) Kültür Evi Müdürü Prof. Dr. Deniz Abik, kitap dostlarının desteği sayesinde ÇÜTAM kitaplığının her geçen gün genişlediğini belirterek, merkezin kitap okumak isteyenlere de hizmet verdiğini sözlerine ekledi.