MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Örs ile çekiç arasındaki yaşamdan bir nefes arası kaçırabilirsem karşılaşıyorum Taner Nart ile…
Şiiri, okumaktan daha ötesine gidiyor, tüm kılcal damarlarına kadar yaşıyor, yaşatıyor... En son Nazım Hikmet’in ‘Saman Sarısı’nı dinlemiştim.
‘Seher vakti habersizce girdi gara ekspres
kar içindeydi
ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım
peronda benden başka da kimseler yoktu
durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri
perdesi aralıktı
genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada
saçları saman sarısı kirpikleri mavi…’
Aramızda olsaydı ayağa kalkıp alkışlardı ‘Vera Tulyakova'ya derin saygılarımla’ diyen Nazım Hikmet, benim ve diğer dostlarının alkışladığı gibi…
Cemal Süreya etkinliğinde de dinledim, kelimeleri ilmek ilmek işleyip gönüllere nakış eden bir dille yürüdü yüreklerimize… Diğer birkaç etkinlikte de dinlemiştim daha önce…
Usta ozan Taner Nart’ın en büyük şanssızlığı, usta yazarlar çıkarmasına rağmen böyle sanata nankör bakan bir kentte yaşaması bence!
Dili yüreğinde ozan Taner Nart’ın insani yönünü anlatmaya kalksam kitap yazmam gerekir ama kendisi kısaca özetlemiş: “Bir hanım arkadaşımla çay içerken masaya sokulan çocuk eğilerek, ''Allah için,'' deyip ayakkabımı öpmesin mi! Yavaşlayan birkaç saniye bir deprem şiddetinde geçiverdi üstümden! Esmer yüzüne kondurulmuş iki acı göleti gözleriyle teslim alınmış; kara kirpikleri kapkara kaşlarına sürtünerek keskinleşmiş, bir bisturi gibi yüreğimi yarmıştı... O anda kopmayan kıyametin daha da kopacağına kıymık kadar inancım kalmadı! Onu da, beni de dara düşürenlere isyan kere lanet ettim. Çaydan artanı ona verdiğimden, yedi kilometrelik yolu yüksünmeden tıpış tıpış yürüdüm. Hayat boğazımda kalmış gibi tıkanmıştım o gün. Fakat şimdi yazıya dökerken, gözlerimi de bir döktürmektir aldı gidiyor.”
Yorumlar
Kalan Karakter: