"Her canlandırdığın karakteri seyirciye hissettirebilmek ama o karakterlerden hiç biri olmamak" gibi bir şey sanırım oyunculuk dedikleri... Varsın, bedenen oradasın, etinle kemiğinle sensin ama aslında o değilsin...
Zorlu iş... Yani bence... O'na göre hiç de zor değilmiş. "Yok mu bu işin zor bir yanı?" diye sorduğumda üç saniye düşünmeden "hayır" diyebilecek kadar işini seven bir oyuncu...
Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu Oyuncusu Ergün Özfırıncı ile bol güldürmeli, keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Tiyatroyu, şehir tiyatrolarına gösterilen ilgiyi, oyunculuğun artı ve eksilerini, gençlerin dizi-filmlerden nasıl etkilendiğini konuştuğumuz işte o röportaj...
Öncelikle sizi tanıyalım biraz...
1975 Adana doğumluyum. Aslen Adıyamanlıyım adana havuzlu bahçe mahallesinde büyüdüm.
Nedim abi hala duruyor mu Havuzlu Bahçe'de?
(Gülüşmeler...)
13 YILDIR ADANA'DA OYUNCULUK YAPIYORUM
Nedim abi bizim hayali kahramanımız. O insanlar hayali kahramanlarımız. İstanbul'da benim bi arkadaşım vardı Fırat Doğruyollu. Onun anlattığı hikayeleri ben aldım toparladım Havuzlu bahçe'ye uyarladım. İstanbul macerası 3 yıl sürdü, orada kültür merkezlerinde çalıştım, seslendirme yaptım.
13 yıldır oyunculuk yapıyorum Adana Büyükşehir Belediyesi şehir tiyatrolarında. Radyo ve televizyon yapımcısı ve sunucusuyum. Bölgesel, yerel ve ulusal radyo ve televizyonlarda mizah programları, sanat programları yapıyorum. Dizi filmlerde oynuyorum. Uzun bir süre Kollama dizisinde rol aldım. Beyaz Gelincik, Hanımın Çiftliği dizilerinde oynadım. Ateşteki kağıtlar ve Anlat Onlara adlı iki uzun metrajlı filmimiz vardı. Sürekli yaptığımız kısa filmlerimiz var Serkan Özyumşak'la birlikte. 50'ye yakın kısa filmimizin 20 tanesi ödüllü.
Ailenizin tepkisi nasıldı oyunculuk serüvenine başlarken? Hani kimse istemezdi sanırım o dönemler çocuğum gitsin oyuncu olsun diye; doktorluk, avukatlık daha geçerliydi...
ESKİSİ GİBİ DEĞİL
Eskiden istemiyorlardı şimdi daha farklı. 96 yılında otobüste mahalleden bir abimiz oturdu yanıma "Ne yaptın Ergün üniversiteyi" dedi "Abi Çukurova Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nı kazandım" dedim "Boşver ya seneye daha iyi bir yer kazanırsın" dedi. Aradan birkaç yıl geçti o abi oğlunu bana "Ergün bizim çocuğu konservatuara hazırlar mısın" diye getirdi.
Babam fırıncıydı 4 kardeşiz. En büyük abim doktor oldu, aynı zamanda senaristlik yönetmenlik yapıyor. Bir büyük abim İzmir Devlet Tiyatrosu'nda oyunculuk yapıyor. Kız kardeşim de Jeoloji Mühendisliği okuyor. Babam her hafta bir yazlık filme götürürdü bizi, fantastik filmleri çok severdi. Biraz oradan kaynaklanıyor.
80'li yıllarda abilerimi izlerdim, onları izleye izleye oyuncu olalım diyerek heveslendik.
Eğitim mi yetenek mi sizce? Hangisi daha önemli oyunculukta?
YETENEKSİZE EĞİTİM VERMİYORLAR
Eğitim çok önemli birazcık da yeteneğin katkısı var. Yetenekliysen eğitim almaya hak kazanıyorsun.
Dizilerde birçok isim var şuan Türkiye'nin ünlü isimleri arasına giren. Ve çoğu eğitim almamış...
Eğitim almamıştır ama kendini iyi yetiştirmiştir. Zaten artık dizilerde iki şey var: yakışıklı erkek, güzel kadın... Onlara koçları oyunculuk dersleri veriyorlar kameraya da iyi bakıyorlarsa tamamdır.
Tiyatro oyunculuğu mu daha zor dizi-film mi?
ESAS OLAN TİYATRO
Esas olan tiyatro oyunculuğu bence.Tiyatroda her şey anlık. Seyirciyle göz göze geliyorsunuz. Ama dizilerde öyle değil. Maddi açıdan elbette dizi oyunculuğu kat be kat daha kazançlı. Tiyatrodan alınan haz, alkış aldığın zaman ağlamaklı olursun, o bambaşka...
Şehir tiyatroları yeterli ilgiyi görüyor mu sizce Adana'da?
ADANA'DA İLGİ GÖRÜYOR
Görüyor. Adana şehir tiyatroları her zaman ilgi görmüştür. İlçe tiyatroları da öyle... Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları kaliteli oyunlar çıkarıyor 4 büyük 4 çocuk oyunumuz var. İlçelere, farklı şehirlere turneler yapıyoruz.
Turnelere nerelere gidiyorsunuz?
Festivallere, ilçelere gidiyoruz.
Taşra ilçelerdeki halkın bakışı daha mı farklı oluyor tiyatroya?
KÖYLERDEKİ SEYİRCİ POTANSİYELİNİ SEVİYORUM
Ben köylerdeki halkın izleme biçimini çok seviyorum. İzlerken tepkilerini televizyon izler gibi veriyorlar. Oyun bitince gitmiyorlar, kalıp sizinle tanışıp ikinci kez gittiğinde sarılıyorlar.
Oyunculuğun zor yanları neler?
Zorlanmıyoruz ama heyecan oluyor.
Her işin bir zorluğu vardır...
TEK KİŞİLİK GÖSTERİLER ÇOK FARKLI
Elbette... Benim mesleğim bu. Beni gördükleri zaman böyle hayran hayran bakıyorlar. Ben de bir kasap gördüğümde hayran bakıyorum. O benim yaptığım işi ben de onun yaptığı işi yapamam. Biz sahnede olduğumuzdan biraz daha parlıyor. Özellikle tek kişilik gösterilerde çok heyecanlanıyorum. "Ya acaba biri çıkıp Ergün beyin cenazesi mi var" dese diye düşünüyorum bazen. Tiyatro oyunlarında yine 10-15 kişi var, tek kişilik gösterilerde bir Allah var bir sen varsın.
Seyirciyi tatmin etmek de önemli galiba...
Elbette... Ön yargılar var. Stand Up'la ilgili ön yargılar var.
Türkiye'de artık argo kullandığın kadar komik oluyorsun gibi bir durum var Stand Up'ta.
BELDEN AŞAPI ESPRİLERİ SEVİYOR SEYİRCİ
Evet maalesef. Belden aşağı esprileri seviyoruz. Meddahlık zamanında böyle değildi. Ama artık insanlar belden aşağı esprilere gülüyor, seviyor. Ben bir oyunda 15 dakika yapmadım, yapmayacağım dedim. Sonra kendime bir küfür ettim. Millet "hahahah" gülmeye başladım.
Oynadığınız karakterlerden keşke oynamasaydım dediğiniz oldu mu?
KEŞKELERİM OLMADI
Yok, bu bizim işimiz. Bir Sacide oyunumuz var mesela. Orda Süleyman karakterindeyim. Bana çok ters bir karakter. Çevrem beni iyi tanır. 13 yıldır evli, evden pek çıkmayan, aldatma konusuna girmeyen, aklından geçirdiğinde bile ben ne yaparım diye düşünen bir adamım. Ama bu Süleyman benim tam tersime yalan söyleyen, eşini aldatan, Sacide'nin yengesiyle yatıp yakalanıyor. Ters köşe yaptılar beni burada. Seyircinin tepkisi çok iyi, fena kızıyorlar bana. Erol Taş mevzusu oluyor. Özellikle ilçelerde çok küfür ediyorlar Süleyman karakterine. Başkanlar sahneye çıkıyor bazen "Allah senin gibi damat vermesin kimsenin başına" diyorlar.
Sanırım sahnede kişinin karakterine ters karakterleri daha iyi oynuyoruz.
Bundan sonrasında oynamak istediğiniz bir karakter var mı?
Önüme ne çıkarsa oynarım. Bu benim mesleğim. Yalancı aranıyor da başroldeyim. Ama bir sonraki oyunda arkada mızrak tutan da olabilirim.
Perde arkasında durum nedir?
ADANA BŞB ŞEHİR TİYATROSU EKİBİ HARİKA
Karagül dizisindeki Kendal karakteri, Mesut abi Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncusu. Orada kötü bir karakter ama kamera arkasında oynayıp zıplayan herkesle fotoğraf çektiren bir adam. Hastane sahnesinde bir gün bir baktım aşağıda 15 kişi çember oluşturmuş Mesut abi ortada oynuyor, motivasyon düşmesin diye.
Burada biz de arkadaşlarımızla gülüp eğleniyoruz. Birlikte halı saha maçı yapıyoruz. Ekibimiz harika...
Yeni bir proje var mı?
KAMERAYI SEVİYORUM
Ben sinemayı çok seviyorum. Daha doğrusu ben kamerayı seviyorum. Oynamasam da sinemada ışıkçı, yönetmen asistanı bile olmayı isterdim.
Gençliğe dönelim biraz. Gençler dizilerde, filmlerdeki bazı karakterlere fazlasıyla özeniyorlar. Onlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Gençler her gördüğü karakterle kendilerini özdeşleştiriyorlar.
Kötü karakterleri örnek almasınlar. 15 sezondur Polat Alemdarım diye gezinen adamlar var burada.
Çakır öldüğünde mevlit falan okutmuşlardı.
Ya aslında o geleneksel. TRT'de bir dizi vardı "Cesur ve Güzel" oranın başrolü öldüğünde onun 7'si 40'ı yapıldı. Aynı oyuncu bir gün beyaz perdede oynadı ve seyirciler ekrana sandalye falan fırlattı ölmüş adamı nasıl oynatırsınız diye.
Sosyal medyada algı yönetiminde çok etkili oluyor bu konuda...
Sosyal medyada yazılıp çizilenlere aldanmasın gençler. Orası sanal alem. Orada herkes çok doğru, dürüst.Bu kadar kötülük nasıl oluyor Dünya'da madem herkes karakter sahibi, dürüst?
Son olarak söylemek istedikleriniz?
KAPATIN TELEFONLARI TELEVİZYONLARI
Kardeş insanca, barış içinde yaşasınlar. Dünya'da barış... Tabi ki böyle samimiyetsiz klişeleşmiş mesajlar vermeyeceğim. Son sözüm insanlar bir gün, ömürde yalnızca bir gün kapatsınlar telefonları, televizyonları... Göz teması kursunlar birbirleriyle.
Teşekkür ederim...
Ben teşekkür ederim...
Yorumlar
Kalan Karakter: