PELİN ERKOCU
ADANA (GÜNAYDIN)- Saha çalışmalarıyla Adanalı’nın gönlünde taht kuran Av. Rukiye Çinkılıç, toplumun ve kadınların sorunlarını TBMM’ye taşıyıp, çözüm üretmek için milletvekili olmak istiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Aday Adayı Av. Rukiye Çinkılıç, uzun süre başarıyla yürüttüğü CHP İl Kadın Kolları Başkanlığı görevini, millevekili olup, Adana’ya ve Türkiye’ye hizmet vermek için sonlandırdı. Kadın Kolları İl Başkanlığı’nı yürüttüğü dönemde, sahadaki çalışmalarından bir an olsun ödün vermeyen Av. Rukiye Çinkılıç’la söyleşimizde berrak, insancıl, akılcı ve çağdaş düşünceler arasında yolculuk yaptık.
Siyasete girişinizin ve milletvekili olma istediğinizin nedeni nedir?
Siyaset yapmaya zorunlu olduğumuz için siyasetin içindeyim. Hayatın ta kendisidir siyaset. Hayatın her alanında, yaşarken siyaset yapıyoruz aslında.Bir toplumun kanunen uymak zorunda olduğu kurallar TBMM’den çıkmaktadır. O meclisten çıkan yasalar da insanın bütün yaşantısını düzenlemektedir. “Ben siyaseti sevmiyorum, siyasetten uzak duruyorum” diyen insanlar bile, pazardan elmayı alırken fiyatının arttığını gördüğünde, siyasetin yansımasını yaşamaktadır.Bir çalışan maaşına zam yapılmadığında, ya da sosyal güvenlikten mahrum, sendikasız çalıştırıldığında aslında siyasetin darbesini yemiş bir insandır.Bir insanın hukuksuzlukla karşılaşıp adliyeye gitmesi, veya doğru karar verdiğinde başka yerlere atanan kamu görevilerinin varlığı, tam da siyasetle iç içe olduğumuz anlamına gelir.
Toplumda anlayışlar, politikalar üretildiğinde, çocukların eğitim koşullarının değiştirilmesi, eğitim yasalarının belirlenmesi, okullardaki düzenlemeler tam da siyasettir.Geçtiğimiz pazar günü, milyonlarca çocuğumuz üniversite sınavına girdi.Orada soruların açıklanmaması bile bir siyasetin ürünüdür.
Tüm bunlar ve başka nedenler düşünüldüğünde insanların siyasetle ilgilenmesi gerekir.Biz de toplumun daha adil bir düzende yaşaması için, demokrasinin kökleşmesi için, çağdaş yaşam koşullarının sağlanması için siyasete girdik.
Kadın bir siyasetçi olarak, kadının siyasette, karar alma mekanizmalarında, iş dünyasında yeterince yer alamamasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir? Bunu neyebağlıyorsunuz?
Emekli olduktan sonra CHP Kadın Kolları’nda görev aldım.Toplumda kadının zayıf bırakılmasından dolayı kadın kollarında faal oldum. Türkiye’de kadına seçme ve seçilme hakkı gibi bir çok hak, Avrupa ülkelerinden önce, 1930’lu yıllarda verilmiş olmasına rağmen, 1946’den itibaren kadın hakları konusunda önemli gerileme yaşandı. Kadın, hayatın içinden çekildi ve sadece analık görevi ve ev kadınlığı sıfatları kadına uygun görüldü. Aslında çağdaş toplumda kadının, siyasetin tam içinde olması gerekirdi.Kadınlar çalışma hayatına atıldığı halde, o çalışma hayatındaki kadınların özlük hakları tam anlamıyla sağlanmadığı, bakım evleri, kreşler açılmadığı için, kadın siyasete yeterli oranda giremedi.Çalışan kadın hem evinde, hem işyerinde çalıştı. Yükü iki katına çıktı. Sosyal bir devlette söz konusu yükün kadından alınması gerekirken bu yapılmadı.Hala kadınların çoçuklarını bırakabileceği devlet kreşleri yoktur.İlk kez Çukurova Belediyesi, ücretsiz kreş açmaya başladı.Aslında bu bir zorunluluktur. Yasalarda, 30 çalışanın bulunduğu yerde kreş açılma zorunluluğu vardır. Bu yapılmamıştır. Biz biraz da bu ve benzer aksaklıkları gördüğümüz için siyasete girdik.
CHP Adana Kadın Kolları’nda öldürülen, ezilen, şiddete maruz kalan , çalıştığı halde hakkı yenen kadınları dile getirmeye çalıştık. Amacımız kadının toplumdaki yerini biraz daha yukarıya çekmekti.Bununla ilgili görevimizi yerine getirdiğimizi, en azından elimizden geleni yapmaya çalıştığımızı düşünüyorum. Bunları yaparken sadece alan çalışmasıyla sonuca varılamayacağını da görüyorsunuz. Bazı yasal düzenlemeler bu çalışmalara engel oluyor, ya da yön veriyor.Bunun yapıldığı yer de TBMM.Tüm bu nedenlerle milletvekilliğine aday oldum.
Bir dönem sanayinin ve tarımın, Türkiye’deki lokomotifi olan Adana’nın güç kaybetmesini neye bağlıyorsunuz.Yeniden gelişme ivmesi kazanmanın yolu nedir?
Adana’nın bugün, eski ivmesiyle gelişememesi, siyasetin getirdiği bir sonuçtur.Adana’daki yanlış politikalar bu sonucu ortaya çıkarmıştır.Adana, dünyanın en verimli ovalarından birinin ortasındaki bir kent.Tarıma verilen destek çekilip, tarım kösteklenince pamuk üretiminde önemli azalma oldu ve buna bağlı üretim yapan tekstil ve yağ fabrikaları da gücünü kaybetti, kapandı.Pamuk yerine, mısır ekimine ve farklı türlere yöneltilmeye çalışıldı insanlar.Tarım teşviği farklı bir boyut kazandı.Mazot ve benzeri girdilerin fiyatı yüksek oranda arttı. 1200 liraya mal olan mazotu, 4 bin liraya satarsanız çiftçi tarlasını nasıl sürsün. Sadece mazot fiyatının indirilmesi bile yeterli bir teşviktir aslında. Çiftçilerle görüştüğümüzde, işçinin parasını ödeyebilme sıkıntısıyla sabaha kadar uyuyamayan insanların varlığına tanıklık ettik. Hasattan sonra eskiden borçlarını kapatan, düğününü yapan, harmanını kuran, evini alan, aracını alan çiftçi, şimdi kredi borçlarını dahi ödeyemez durumda. Yeşilçam’a konu olan o zengin çiftçimizi, ağalarımızı kaybettirdiler bize.Dev sanayicilerimiz fabrikalarını birer birer kapattı ve bir dönem sanayinin ve tarımın Türkiye’deki lokomotifi olan Adana’da, sanayi büyük güç kaybetti.Yanlış politikalar düzeldiğinde Adana’nın yeniden ve kısa sürede eski gücünü kavuşacağını, gelişme ivmesini artıracağını düşünüyorum.Adana’da hala geçen yüzyılın başlarında yapılan tren hatlarını kullanıyoruz.Dünya artık uçakla yarışan trenleri kullanırken, biz hala kara trenden hallice trenlerle yolculuk yapıyoruz.
Adana’nın Allah vergisi zeninliklerini, ekonomik güce nasıl dönüştüreceğiz?
Ovamız büyük zenginliğimiz ama dağ eteklerinde ilçeleri bulunan, denize kıyısı olan ender illerden de birisiyiz. Yayla turizminin çok daha büyük ölçekte yapılmasına uygun potansiyelimiz var. Yine deniz turizmi için çok uygun sahillerimiz mevcut.Tarihi ve kültürel zenginliklerimiz, çok uzun süredir turizme kazandırılmayı bekliyor. Bunun için şu ana kadar yeterli yatırımlar gerçekleşmemiş. Dağ ilçelerimiz ve köylerimizin önemli tarımsal zenginlikleri var fakat yatırım yapılmadığı, yeterli olanaklar sağlanmadığı için, zenginlikler heba oluyor.Oralardaki insanlarımız da geçimleri için şehire geliyor.Dağlarımızdaki yerleşim noktaları hızla boşalıyor.Oysa oradaki insanlarımız, fırsat verilirse bulundukları, doğup büyüdükleri yerlerde üretim yaparak geçimlerini sağlayabilirler.
Sahil ilçelerimiz olan Yumurtalık ve Karataş, hem tarihleri, hem de sahillerinin turizme uygunluğu açısından çok zengin. Benim çocukluğum Yumurtalık’ta geçti.Pırıl pırıl denizi olan ender yerlerden biridir fakat şu an enerji santrallerine terk edilmiş durumda.Bunlar yapılırken bile bir düzen, politika olması gerekir.Bir yerde turizme mi, sanayi yatırımlarına mı öncelik tanınacağı, ağırlık verileceği önceden belirlenmeli.Maalesef bu planlama yapılmadığı, el yordamıyla gidildiği için sorunların üstesinden gelemiyoruz.Tarihi mirasımızı da turizme açamıyoruz.Karataş ve Yumurtalık’taki tarihi mirasın üzeri örtülmüş durumda ve öylece bekliyor.Karataş-Adana yolunun 40 yıldır bitirilememiş olması, bu konudaki eksikliğin en büyük kanıtlarından biridir.
Nedir Adana’nın elini kolunu bağlayan?
Adana’nın merkezi iktidarların isteğinin dışında belediye başkanları seçmesinin ve muhalif kimliği bulunmasının, kentin cezalandırılmasına neden olduğunu düşünüyorum.Hükümetler Adana’yı bu yüzden cezalandırmıştır.Devlet yatırımları bu yüzden istenilen oranda gelmemiştir.
Merkezi yönetimler Adana’yı gözden çıkarmamalıydı. Adana hem Doğu’yu, hem Batı’yı besleyen merkez kenttir, köprüdür, geçiş bölgesidir. Feda edilmiştir Adana. Bu sorunlar insan kaynaklı, yönetimsel kaynaklı olduğu için, Adana gerçek yöneticilerini seçtiğinde, Adana sevdalılarını seçtiğinde, bir Adana Lobisi oluştuğunda, Adana’yı yeniden üst noktalara çekmek elimizdedir.
2023 yılına kadar Adana’ya devletin yatırım planlamadığını görüyoruz. Gaziantep’e var, Adana’ya yok. O zaman elbette Gaziantep, çok sayıda organize sanayi bölgesi açar. Doğu’dan gelen göçü Adana tam absorbe edip yaralarını sardı, bağrına bastı derken, Suriye’den gelen göçle bir kez daha sarsıldı.Yatırım yok, göç var, işsizlik var. Yüzde 22’lere varan işsizlik oranı var Adana’da.Türkiye ortalamasınını çok çok üzerinde bir işsizlik oranı bu. Bunun çözüm yolları üretilmemiş.Tüm bunların dikkate alınıp, Adana’nın potansiyelini harekete geçirecek politikalar üretilmeli. O zaman sorunlarımız birer birer çözülmeye başlar.
Önümüzde önce eğilimle belirlenecek milletvekili adaylığı yarışı, ardından genel seçimler var. CHP içindeki ve genel anlamda seçmene mesajınız nedir?
Cumhuriyet Halk Partisi güzel bir tercih yaptı, Adana’da eğilim yoklaması gerçekleştiriliyor.Milletvekili adayları sandıkta belirlenecek. Ben Cumhuriyet Halk Partililerin, mutlaka seçime katılmalarını, adaylarını kendilerinin belirlemelerini istiyorum. Katılım demokrasinin şartıdır.Katılmak onlara da güç verecektir.Adana’da bir sinerji başladı, CHP heyecanlı.57 aday adayımız var. Nezaket çerçevesi içinde yarışıyoruz. Bu tatlı bir yarış birbirimize karşı değil, CHP’yi iktidara taşıma yarışıdır bu. Cumartesi günü adaylar belirlenecek.Benim aday adayı olarak seçimde numaram 20.Bu numaraya oy verilmesini istiyoruz. Listeler 7 Nisan 2015’te belirlenecek. Adana’da 2 ve 5.sıra kontenjan. 3, 4 ve 6 ile daha sonrası seçimle belirlenecek. 7 Haziran 2015 bizim için bir dönüm noktasıdır.Adana’nın kaderinin belirleneceği noktadır.Bu kentin CHP’ye, CHP’nin bu kenti ihtiyacı var. Adana farklı kültürlerin, farklı inançların birleştiği bir yerdir.Bu kültürleri ve inançları ötekileştirmeden, kendi bünyesinde taşıyan parti de Cumhuriyet Halk Partisi’dir.Evrensel ilkeleri belirler. Irk, din, dil, cinsiyet, mezhep ayrımı yapmaz, herkesi kucaklar. Batı Medeniyeti’ni ve çağdaşlığı ölçü almıştır.İşçiden, emekten, üretenden, yanadır. Kadın, çocuk, çevre haklarını belimsemiştir. Özgürlükler de CHP iktidarı ile gelecektir. Bu yüzden Adanalılar 7 Haziran seçimlerinde, yaptıkları yapacaklarının teminatı olan, kurucu parti CHP’ye destek verirlerse hem Adana’nın, hem Türkiye’nin kaderini değiştireceklerdir.
Yorumlar
Kalan Karakter: