İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi, mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların oldukça fazla olduğunun depremlerle gözler önüne serildiğini bildirdi. 17Ağustos 1999 Marmara depreminin 20. Yıldönümü nedeniyle yapılan basın toplantısına, TMMOB Adana İKK Sekreteri Erol Salman, Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Şehmus Alpaslan, İMO Onur Kurulu Üyesi Abdullah Bakır ve İMO Adana Şube üyeleri katıldı. İMO Adana Şube binasında yapılan toplantıda konuşanŞube Başkanı Zekeriya Turanbayburt, “17 Ağustos 1999 Depreminde17 bin 480 kişi can verdi, yüz binin üzerinde insan evsiz kaldı, yaklaşık 24 bin kişi yaralandı, çok sayıda vatandaşımız da sakat kaldı. 1999 depremleri, %25 mertebesinde yapı stokunun kullanılmaz hale gelmesine neden oldu. Mühendislik hizmeti almadan üretilen yapıların oldukça fazla olduğu gözler önüne serildi” dedi.
Bu büyük kayıpların, her kurum ve kuruluşun konuyu yeniden düşünmesine neden olduğunu, deprem gerçeği ile birlikte depreme karşı alınması gereken önlemlerin, toplumsal ölçekte yeniden sorgulandığını kaydeden Turanbayburt, “Depremden sonra görüldü ki, sorun sadece önlenemez veya önlenmeyen göç ve bunun getirdiği gecekondulaşmayla açıklanamayacak kadar büyük. Kaçak yapılaşmanın olağan sayıldığı ülkemizde, ağır hasarlı binaların arasında devlet daireleri, hastane ve okulların da bulunması; sorunun sadece bir imar sorunu değil, daha farklı boyutlarının olduğunu da açıkça ortaya koydu” diye konuştu.
İnşaat Mühendisleri Odası’na göre temel sorunun plansızlık, çarpık kentleşme, yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklandığını ifade eden Turanbayburt, şunları söyledi: “İnşaat Mühendisleri Odası yaptığı çalışmalarla; deprem ve güvenli yapı üretilmesi konusunu, farklı boyutlarıyla birlikte geniş bir pencereden bakarak, sorunların kaynağını ve çözüm yollarını ortaya koydu. Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarına yol açması, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanteri çıkarılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği bilinmemektedir. Bilinen, mevcut binaların % 67`sinin ruhsatsız, % 60’ının 20 yaşından büyük olduğudur."
Bu büyük kayıpların, her kurum ve kuruluşun konuyu yeniden düşünmesine neden olduğunu, deprem gerçeği ile birlikte depreme karşı alınması gereken önlemlerin, toplumsal ölçekte yeniden sorgulandığını kaydeden Turanbayburt, “Depremden sonra görüldü ki, sorun sadece önlenemez veya önlenmeyen göç ve bunun getirdiği gecekondulaşmayla açıklanamayacak kadar büyük. Kaçak yapılaşmanın olağan sayıldığı ülkemizde, ağır hasarlı binaların arasında devlet daireleri, hastane ve okulların da bulunması; sorunun sadece bir imar sorunu değil, daha farklı boyutlarının olduğunu da açıkça ortaya koydu” diye konuştu.
İnşaat Mühendisleri Odası’na göre temel sorunun plansızlık, çarpık kentleşme, yapı üretim sürecinin ve mesleki uygulamaların niteliksizliği ve denetimsizliğinden kaynaklandığını ifade eden Turanbayburt, şunları söyledi: “İnşaat Mühendisleri Odası yaptığı çalışmalarla; deprem ve güvenli yapı üretilmesi konusunu, farklı boyutlarıyla birlikte geniş bir pencereden bakarak, sorunların kaynağını ve çözüm yollarını ortaya koydu. Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarına yol açması, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapı bulunmakta, ancak bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanteri çıkarılmadığı için depremde bir bütün olarak nasıl bir davranış sergileyeceği bilinmemektedir. Bilinen, mevcut binaların % 67`sinin ruhsatsız, % 60’ının 20 yaşından büyük olduğudur."