MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Yakın dostu şair Mustafa Emre telefonla arayıp, Ceyhanlı şair Ahmet Ada’nın yoğun bakımda yattığını söylediğinde sarsılmıştım. Aradan çok geçmeden acı haberi duymak daha çok üzdü. 21 Mart Dünya Şiir Günü’nde bir şiir üstadının aramızda olmaması da dostları ve sevenleri için anlatılmaz bir acı anlamı taşıyordur mutlaka…
1947 Ceyhan doğumlu şair Ahmet Ada, Kayseri’de toprağa verildi. Onun için Hunat Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Ahmet Ada kılınan namazın ardından son yolculuğuna uğurlandı.
Tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden şair Ahmet Ada, uzun yıllar Kayseri’de yaşamış, Adanalı olmasına rağmen o kenti daha çok sevmişti. Ahmet Ada’nın akrabalarına, sevenlerine ve dostlarına başsağlığı diliyoruz.
MUSTAFA GÜNAY YORUMLADI
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Günay, edebiyatçı, yazar ve şair Ahmet Ada’nın son şiir kitabı Yağmur Başlamadan Eve Dönelim’i yorumladı.
Mustafa Günay’ın yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz: Ahmet Adana’nın Yağmur Başlamadan Eve Dönelim kitabı, çoğu düzyazı şiirlerini bir araya getirmektedir. Önceki kitaplarında rastladığımız poetik damarlar bu kitabın bünyesinde de yer almakla birlikte, biçim ve söylem bakımından, ayrıca şiirlerdeki öznenin kendine, yaşama ve doğaya bakış açısı bakımından derin bir yalınlıkla konuşması daha belirgindir. Ada’nın şiirinde toplumsal boyutla birlikte belirgin bir doğa algısı ve kavrayışı da yer alır. Bu noktada Ada’nın şiirinin ontolojik haritası karşımıza çıkar. Öznenin dile getirişlerinde insan ve doğa birlikte görünür. O, şehirden, kültürün içinden konuşurken bile doğaya yönelik derin bir bakış ve insanı doğayı da gözeterek dile getirme kaygısı birliktedir. Opera meydanından denize bakan şair, bir bakıma insanı varoluşsallığı içinde ele alır ve onu doğa-kültür bütünlüğü ve gerilimi içinde dile getirmeye çalışır. Şiirin sözcükleri bu nedenle aynı zamanda denizin ve rüzgârın sözcükleridir. Kitabın başında yer alan “Yazıt” şiiri, şairin asıl dünyasının sözcükler olduğunu ortaya koyar: “Ötelere, kör noktaya ulaşsın istiyorum sözüm. Sözcüklerin evim olduğunu bilmek rahatlatıyor. Evin yolu bir dizi kavak, dönüşlerimde ürperiyor içimde rüzgârı: Deniz gibi parlıyor kavak sözcüğü de. Başımın üstünde olmasını isterdim öldüğümde de, bir taş, bir kavak, bir yazıt. Yazıtta: ‘Kardeşti doğaya, sözcüklerin eviydi evi’ diye yazsınlar isterdim.”(s. 13) “Ön Şiir” adlı şiirin başlangıç kısmında yer alan şu dizeler Ada’nın poetik tavrıyla birlikte dil ve gerçeklik ilişkisini kavrayışını ortaya koyar: “Sıla için musiki, aşk için ölümle yalnızlık ekliyor ön şiirine. Ben’in şiirini yazıyor ama ağaçtır kuştur denizdir öteki-ben’i. Kuşlar uçmaya mahkûm menekşe kokusuna bulanmış gökyüzüne. Varoluşunun nerede durduğunu sorguluyor.”(s. 17) Bir şairi belki en iyi anlayan ve dile getiren de bir başka şairdir diyebiliriz. Bu bağlamda Ada’nın Ahmet Erhan için yazdığı şiiri, hem Erhan’ı hem onun şiirsel birikimini ve mirasını incelikli biçimde yorumlayan bir şiirdir. Akdeniz ikliminde şiirini sürdüren bir şairin başka bir Akdenizli şaire bir selamı olarak da okunabilir…
Yorumlar
Kalan Karakter: