Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Joe Biden yaptığı açıklamada 1915 yılı olaylarını ‘’ Ermeni Soykırımı ‘’ olarak adlandırdı. Peki bunu neden yaptı ? Perinçek – İsviçre davasında AİHM kararını İsviçre’ye temyize götüren sebep neyse yine o ; Ermeni diasporası. Öncellikle soykırım ne demek oradan başlayalım.
‘’Soykırım’’ terimi 1948’de kabul edilene kadar mevcut değildi. Soykırım , bir grubun varlığını ortadan kaldırma amacıyla gruplara karşı işlenen şiddet içeren suçlara karşılık gelen özel bir terimdir.İnsan hakları, ABD Haklar Bildirgesi ya da 1948 Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde görüldüğü üzere, bireylerin haklarıyla ilgilidir.Bahsedilen bildirgeyle ve bu terimin literatüre girmesiyle beraber bu suçun uluslar arası mahkemeler tarafından alınacak bir kararla sübuta ereceği , parlementoların,hükümletlerin beyanlarının hükümsüz olacağı Perinçek-İsviçre davasında 2015 AİHM yılı kararıyla kesinleşmiştir.Kaldı ki tarihlerden de anlaşılacağı üzere 1948 yılında literatüre girmiş bir kanun ve suçun 1915 yılındaki eylemlere etkisi de hükümsüzdür.
Gelelim sözde bütün insanlığın savunucusu ABD’ nin geçmişine.Tarihteki en büyük soykırım olarak kabul edilen ve tarihe Indian Genocide , Genocide of Native Americans , American Indian Holocoust gibi isimlerle geçmiş olan Kristof Kolomb’un 1492 yılında Amerika’ya ulaşmasından sonraki beş asır ( 500 yıl ) boyunca beyaz Avrupalılar ve Amerikalılar tarafından kıtanın yerlileri olan Kızılderililere karşı yapılan soykırım silsiselidir.12 Ekim 1492 tarihi Kızılderililer için trajik bir gündür ve o günü Kolomb günü olarak kutlamak soykırım,kölelik,tecavüz, ve yağma mirasını kutlamak demektir.Bunlardan dolayı 8 Eylül 2000 tarihinde ABD Kızılderili İşleri Bürosu başkanı , Kızılderilililerden resmen özür dilemiştir.ABD başkanı nın bu açıklamarına hükümet ve muhalefet olarak ortak bir tepki konulmalı ve bu kirli iddialara karşı Türkiye’nin duruşu gösterilmelidir.
Sadece kültürel dansları olan ‘’Hayalet Dansı’’ nı ABD tehdit gördüğü için ABD bu dansı yapanlara karşı taaruza geçmiştir. Bunun sonucunda ise bir katliam yaşanmıştır.
Yazımı , bu katliamı yaşayan Kara Geyik’in sözleriyle bitirmek istiyorum. “O zaman kaç kişinin öldüğünü anlayamamıştım. Şimdi kocamışlığımın şu yüksek tepesinden gerilere baktığımda, yerde birbirleri üzerinde yığılı duran boğazlanmış kadınları ve çocukları hâlâ o genç gözlerimle görebiliyorum. Ve orada, o çamurun içinde bir şeyin daha öldüğünü ve o kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. Evet, bir halkın düşü öldü orada…”