Teknik adı Özel Esaslara Tabi Mükellefler” ama halk arasında “Kod Listesi” ya da “Kara Liste” olarak adlandırılan, bir bütün halinde anayasaya aykırı olan bu uygulamadan bahsetmek istiyorum.Vergi dairelerince mükellefleri tabiri caizse fişleme yöntemiyle aldıkları bu liste mükelleflerin ticari hayatını krize sokmakta hata bitirmektedir.Adana 1.Vergi Mahkemesi’nin 2021/1648 E, 24/11/2021 tarihli verdiği kararda bu uygulama hakkında neler yapılması gerektiği açıkça belirtilmiştir.Bahsi geçen kararda ;
‘’2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/2'nci maddesinde; "Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir. Yürütmenin durdurulması kararlarında idari işlemin hangi gerekçelerle hukuka açıkça aykırı olduğu ve işlemin uygulanması halinde doğacak telafisi güç veya imkânsız zararların neler olduğunun belirtilmesi zorunludur. Sadece ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı verilemez." hüküm altına alınmıştır.Anayasanın Çalışma ve Sözleşme Hürriyetini düzenleyen 48'inci maddesinin 2'nci fıkrasında, devletin, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alacağı, "Çalışma hakkı ve ödevi" başlıklı 49'uncu maddesinin 2'nci fıkrasında, devletin, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı hükmüne yer verilmiş, "Vergi Ödevi" başlığını taşıyan 73'üncü maddesinin 3'üncü fıkrasında da, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir.
Bu düzenlemelere göre devletin çalışma hayatına ilişkin düzenlemeleri yapması ve buna dair tedbirleri alması bir görev iken, çalışma, çalışanlar açısından bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin, gerek çalışma hayatının bir sonucu olan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması ise zorunludur. Dayanağını Anayasaya uygun olarak çıkarılmış olan kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemez. Bu suretle çalışma barışının sağlanması yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması da temin edilmiş olur.Dava dosyasının incelenmesinden; davacının hakkında sahte belge düzenlediğine ilişkin rapor bulunan iki ayrı mükellef tarafından düzenlenen faturaları kanuni defter ve beyannamelere kaydettiğinin ve hesaplanan katma değer vergisinin kayıt döneminde indirim konusu yaptığının davalı idare tarafından tespit edilmesi üzerine davalı idarenin 20.09.2019 ve 22.11.2019 tarihli yazıları ile söz konusu alımların gerçekliğinin ispat edilmesi veya ihtilaflı dönemde anılan mükelleflerden yapılan alımlara isabet eden indirilebilir katma değer vergilerinin beyanlardan çıkartılması gerektiğinin, aksi halde davacı hakkında özel esaslara ilişkin hükümlerin uygulanacağının davacıya bildirildiği, davacı tarafından söz konusu yazılara istinaden herhangi bir işlemde bulunulmaması üzerine davacının sahte belge kullanma tespiti nedeniyle 2017 ve 2018 takvim yılları için özel esaslar kapsamına alındığı, sahte belge kullanma dolayısıyla 2017 ve 2018 takvim yılları için davacı hakkında tesis edilen bahsi geçen özel esaslara tabi tutulma işlemlerinin iptali istemiyle de bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Olayda, gerek davalı idarenin, gerek bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiç bir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa'da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi, Anayasa'da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil edecek olup, yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ile davacı şirketin adına sözü edilen listede yer verilmiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğu anlaşılmıştır.Nitekim Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun 28.05.2014 tarih ve E:2014/328 K:2014/501 sayılı kararı da bu yöndedir.Dava konusu işlemin "Özel Esaslara Tabi Olacak Mükellefler" listesine dahil edilmesine ilişkin olması ve uygulanması halinde özellikle vergi iadesi işlemlerinin zorlaştırılması veya yapılmaması gibi işlemlere sebebiyet vermesi ve Anayasa'da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil edecek olması sebebiyle telafisi güç veya imkansız zararın da işbu olayda gerçekleştiği de açıktır.’’
İlgili yürütmeyi durdurma kararında açıkça görüldüğü üzere,anayasaya bütünüyle aykırı olan bu uygulamadan bir an önce dönülmelidir. Vergi idaresinin, birçok mahkeme kararlarında belirtildiği gibi yasal dayanağı olmayan kara liste uygulamasına gecikmeden çözüm getirmesi gerekmektedir. Bütün mükellefleri potansiyel vergi kaçakçısı olarak görmek ve uygulamaya buna göre yön vermek, vergisel ödevlerini zamanında ve eksiksiz yerine getiren ve yatırım yaparak ülke kalkınmasına katkı koyan mükelleflere haksızlık değil midir?Hatırlatmak gerekir ki bu uygulamadan müzdarip bütün mükellefler için vergi mahkemelerinde iptal davası yolu açık olup,hakkınızdan vazgeçmemeniz şiddetle tavsiye olunur.
Sağlıcakla..