Öncelikle bir avukat olarak Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5. Maddesinde ötenazi kelimesi çıkarıldı ama içerik aynı. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bir avukat olarak da sıradan bir insan olarak da cevabım aynıdır. Yüzyıllardır sokak canlıları ile barış içerisinde, kardeşçe yaşayan, onları kentlerinin, evlerinin, sokaklarının bir parçası haline getiren, seven, koruyan, karnını doyuran, evine alan bir toplum gerçekliği karşısında anlam verilemeyecek bir zalimlik. Bu düşünce yapısı bize ait olamaz.
Uyutma olarak başlayan propaganda/manipülasyonda ötenazi olarak devam eden süreç aslında bir değişim veya insaniyet getirmemektedir.
Gelen yoğun tepkilerin önü alınmak için ilkin uyutma akabinde ötenazi kelimesi tekliften çıkartıldı ancak ötenazi olarak isimlendirilen katletmeye olanak tanıyan Veterinerlik yasasına atıf yapıldı.
Veterinerlik yasasının ilgili hükmü de zaten ötenazi isimli öldürmeye dairdir.
Teklifle getirilen işlemin ötenazi ile hiçbir alakası olmamakla birlikte ölüme gidilen yoldaki kriterler varlığını devam ettirmektedir.
Kamu sağlığı veya güvenliği, saldırganlık, artan nüfus, çocuklar okula gidemiyor, yaşlılara saldırıyorlar aldatıcı manipülasyonu, aslı astarı olmayan kuduz veya bulaşıcı hastalık riski gerekçesi ile keyfi bir şekilde toplanacak sokaktaki çocukların öldürülme yasal kılıfı değişmiştir.
Yaşam yerlerinden zalimce yakala, işkence toplama kamplarına al, işkence benzeri kısırlaştırma işlemine muhatap et ve muhtemelen binlercesini öldür, akabinde zehirli iğne veya değişik başka zalimce yöntemlerle katlet/öldür mantığı ve kararlılığı aynı şekilde devam etmektedir.
Naziler Yahudileri, Çingeneleri, Romanları toplama kamplarında zehirli gaz odalarında katletmişlerdir;
İsrail Filistinlileri zehirli gazlar, kimyasal silahlar, bomba ve mermilerle katletmektedir;
Amerikalılar yerlileri hastalıklı ve virüslü battaniyelerle, yakarak, derilerini yüzerek, yakarak ve vurarak;
Japonları atom bombaları ile;
Vietnamlıları zehirli ve yakıcı gazlarla katletmiş;
Çinliler Uygurluları işkencelerle;
Naziler Rusları açlıkla katletmiştir.
Biz de yasa teklifi kabul edilir ise tıpkı Naziler gibi zehirli gazlarla milyonlarca çocuğumuzu, can dostlarımızı katleden bir millet olarak tarihte lanetli bir yer alacağız ve yüzlerce yıl utanç duyacağız.
Ayrıca sokaklarda, kentlerde canlılarımız sahipli/sahipsiz şekilde kategorilendirilemez. Onlar mal değil candır, bu canlılar son derece kompleks oluşumlu ve düşünebilen, duyan, hisseden, doğuran, korkan, uyuyan, yemek yiyen, tad alan, mutlu da üzüntülü de olabilen, seven, sevilen yani kısacası insandan farksız ancak bir çocuk mantığı, zekasına ve sevecenliğine sahip, onlara bakınca annelik/babalık iç güdülerimizi harekete geçiren son derece değerli yaşam varlıklarımız, zenginliklerimizdir.
Sokak hayvanlarına ilişkin ’Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Cumhuriyet Halk Partisi ve bazı muhalefet partileri tasarının yasalaşması haline uymayacaklarını dile getirdi. Peki Yasaya uymadıkları halinde süreç nasıl işler?
Öncelikle bir metnin isminin yasa olması onun TBMM’de usule uygun olarak yasalaştırılması o metni kendiliğinden yasal hale getirmez:
Bir yasa öncelikle Anayasa’ya, uluslararası sözleşmelere, evrensel hukuk ilkelerine, diğer yasalara, insanlığa, insan onuruna, uygarlığa, insan hak ve özgürlüklerine uygun olmalıdır.
Aksi halde kimi ülkelerde Anayasa Mahkemesi tarafından kimi ülkelerde ise AİHM tarafından ihlal ediciliği vurgulanarak o metin iptal edilecektir.
Getirilen yasal düzenlemenin de adı yasa olsa da asla yasallık özelliği bulunmadığı ve uygulanmayacağı, ancak anlaşılmaz bir kin ve inat, küçük politik hesaplar, uygulayıcılardaki yüksek ego, güçlülere yanaşır yancılık gibi çeşitli nedenlerle uygulanmama aşamasında dahi binlerce canlının katledilmesine, ülke içinde çeşitli iç çatışmalara, uluslararası utanç duyulacak sonuçlara, acıya, zulme, barbarlığa neden olacağı kanaatindeyim.
Bu çerçeveden bakılınca ve öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun (Resmi Gazete ile yayımı:22.7.2003 Sayı:25176 ) Kanun No Kabul Tarihi 4934 15.7.2003 MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti adına 18 Kasım 1999 tarihinde Strazburg'da imzalanan "Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi" nin onaylanması uygun bulunmuştur.
Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma başlıklı Anayasanın 90. Maddesine göre Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Bu itibarla Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi hem kabul edilme nedeni ve hem de Anayasanın 90. maddesi gereğince yasalardan üstündür ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Sözleşmeye göre işbu Sözleşmeyi imzalayan Avrupa Konseyi üyesi devletler, Avrupa Konseyi’nin amacının üyeleri arasında daha sıkı bir birlik gerçekleştirmek olduğunu dikkate alarak, İnsanın yaşayan tüm canlılara ahlaki bir yükümlülüğünün olduğunu tanıyarak ve insan ile ev hayvanları arasında mevcut özel ilişkileri hatırda tutarak, Ev hayvanlarının yaşam kalitesine olan katkılarını ve bunun sonucu olarak da toplum için taşıdığı önemi dikkate alarak… Ev hayvanlarının muhafaza edilme koşullarının her zaman sağlıklarını ve refahlarını geliştirmeye izin vermediğinin bilincinde olarak, Bilgi veya bilinç noksanlığı nedeniyle, bazen, ev hayvanlarına karşı davranışların önemli ölçüde değiştiğini kaydederek aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır.
Sözleşmeye göre (madde 1) Ev hayvanı, insan tarafından özellikle evde, özel zevk ve refakat amacıyla muhafaza edilen veya edilmesi tasarlanan her türlü hayvanı ifade eder.
Yani ev hayvanı evcil hayvandır. Bu hayvanın evde muhafaza edilmeyip sokağa terk edilmiş olması o canlının evcil/ev hayvanı olma vasfını ortadan kaldırmaz.
Mekan farklılığı yaşam yerine işaret eder canlının varlığının ne olduğuna veya vasfına değil.
Zaten sözleşme devamında …Başıboş hayvanın, evi olmayan veya sahibinin veya bakıcısının evinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahibinin ya da bakıcının kontrolü veya doğrudan denetimi altında bulunmayan ev hayvanını ifade ettiğini belirtmiştir.
Yani hayvan başıboş gezse dahi ev hayvanıdır/evcil hayvandır ve sözleşmenin koruması altındadır.
Yine evde değil de sokakta yaşamak zorunda kalan evcil hayvanların aynı şekilde barınaklarda yaşaması da onun ev/evcil hayvanı olduğu gerçeğini değiştirmez.
Evcil/ev hayvanını sokağa terk etmekle veya barınaklara tıkmakla onu ev/evcil hayvan kategorisinden çıkartamayız.
Sözleşmede de …hayvan barınağı ise çok sayıda ev hayvanının muhafaza edilebileceği, kar amacı gütmeyen bir tesisi ifade eder hükmü bulunmakta olup aksi halde ev/evcil hayvanın yer ve konumu değiştirilerek yasa dolanılır ve canlılara getirilen koruma kalkanı anlamını kaybeder.
Ve yine zaten Sözleşmenin 2. Maddesine göre sözleşmeye taraf ülkeler …Bir kişi veya kurum tarafından evde ya da ticari üretme ve barındırma kuruluşlarında ve hayvan barınaklarında muhafaza edilen ev hayvanları; Uygun hallerde başıboş hayvanlar, konularında İşbu Sözleşme’nin hükümlerine işlerlik kazandırılması için gerekli tedbirleri almayı taahhüt eder.
Ev Hayvanlarının Muhafaza Edilmesi İçin Kurallar başlıklı 3. Maddede ise hiç kimsenin bir ev hayvanının, gereksiz acı, sıkıntı veya ızdırap çekmesine sebep olamayacağı belirtilmiştir.
Hiç kimse süjesi içerisine devlet kurumları olan bakanlıkların ve belediyelerin de dahil olacağında bir tereddüt bulunmasa gerekir.
Öldürmek ismine uyutma/ötenazi/etkisiz hale getirme ne denir ise densin en acı verici ve zalimce işlemdir.
Sözleşmenin 4ç maddesi Muhafaza Etme başlığı altında düzenlenmiş olup bir ev hayvanını muhafaza eden veya bakımını kabul eden kişinin, hayvanın sağlığı ve refahından sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Bakanlıkla ve Belediye Bakanlıkları yasa gereği muhafaza eden bakımını üstlenen kurumlar olup sağlık ve refahtan direk sorumlu kurumlardır; öldürme gibi bir yetkileri olamaz.
Uyutma veya ötenazinin uygulanmasını mümkün kılan yasaya karşın sözleşmenin 10. Maddesine göre bir ev hayvanının dış görünüşünü değiştirmeye yönelik veya diğer tedavi edici olmayan cerrahi müdahaleler dahi yasaktır.(kuyruk veya kulak kesme gibi)
Sözleşmenin tartışma konusu yasa dikkate alındığında en önemli maddesi olan 11. Maddesine göre Veteriner hekim veya diğer bir yetkilinin yardımının hızlı bir şekilde temin edilemediği veya ulusal mevzuat kapsamında bir hayvanın acısını ortadan kaldırmaya yönelik acil veya ulusal mevzuatla öngörülen diğer tüm acil durumlar dışında, bir ev hayvanı ancak bir veteriner hekim veya diğer bir yetkili tarafından öldürülebilir.
Görüldüğü üzere acil durumlar veya bir hayvanın acısının ortadan kaldırılmasının gerektirdiği durumlar dışında öldürmeye asla izin verilmemektedir.
Sözleşmenin Bölüm Iıı-Hayvanlar İçin Ek Tedbirler başlıklı 12. Maddesine göre taraflardan biri, başıboş hayvan sayısının sorun yarattığını düşünürse, gereksiz ağrı, acı ve ızdırap çekmelerine sebep vermeyecek şekilde sayılarını azaltmak için uygun yasal ve/veya idari tedbirleri alabilir ancak gerek evrensel hukuk ilkeleri gerek sözleşmenin amacı ve ruhu gerekse de Anayasa hükümleri/5199 sayılı yasa dikkate alındığında öldürme her daim son çaredir.
Hülasa sözleşmenin aynı maddesinin devamında taraflar kedi ve köpeklerin plansız üremelerini azaltmak için bu hayvanların kısırlaştırılmalarını teşvik etmeyi desteklemekte değerlendirmeyi taahhüt eder.
Üremenin/popülasyonun artmasının engellenmesi adına hayvan ve insan onuruna uygun, acısız, yaşam kalitesini düşürmeyen başka ve bilimsel olanaklar var ise sözleşmeye göre son çare olması gereken öldürmek asla tasvip edilebilecek bir eylem değildir. Aksi halde sözleşmenin tüm hükümleri farklı kılıf ve gerekçelerle bertaraf edilebilir ve bir soykırım/ırk kıyımı yaşanır.
Avrupa Parlamentosu üyeleri, 2 Şubat 2009 tarihinde yayımladığı yazılı beyanda, Üye Devletlerin yukarıda bahsi geçen Anlaşmaya taraf olmaları, cezai müeyyidelerin yanı sıra toplama, kısırlaştırma ve aşılamaya ilişkin Üye Devletlerin gerekli mekanizmaları uygulamaya koymalarına yönelik Topluluk düzeyinde önlemler alınması, Konsey ve Komisyon tarafından halihazırda Anlaşmada yer alan yükümlülüklerini yerine getirmeyen Üye Devletlere yeterli düzeyde yaptırım uygulaması gerektiği hususlarında mutabık kalmışlardır.
125 no’lu “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”ne 16 AB Üye Devleti taraf olmuştur. Hayvan hakları konusunda uluslararası düzeydeki en önemli metin, Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’dir. Beyanname 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Merkezi’nde törenle ilan edilmiştir. (Hayvan Hakları, Hayvanların Korunması Ve Refahı Raporu Avrupa Birliği Bakanlığı https://www.ab.gov.tr/files)
15 Ekim 1978'de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisine göre Bütün hayvanlar yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptirler (2) Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. Bir tür hayvan olan insan, öbür hayvanları yok edemez (3)Bütün hayvanların insanlarca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır. Hiçbir hayvana kötü davranılmaz, acımasız ve zalimce işlem yapılamaz. (5) Geleneksel olarak insanların çevresinde yaşayan bütün hayvanlar uyumlu biçimde türüne özgü yaşam koşulları ve özgürlük içinde yaşama ve üreme hakkına sahiptir. (6) İnsanların yanlarına aldıkları bütün hayvanlar, doğal ömür uzunluklarına uygun sürece yaşama hakkına sahiptir. (11) Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış, bir "biocide" yani yaşama karşı suçtur. (12) Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir "genocide" yani türe karşı suçtur. Doğal çevrenin kirletilmesi ve yıkılıp yok edilmesinin sonu "genocide",soykırıma varır. (14) Hayvan hakları da insan hakları gibi yasa ile korunmalıdır.
Çevre ve Orman Bakanlığının girişimleri ile 2004 yılında kabul edilen 5199 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” Avrupa Sözleşmesi göz önüne alınarak hazırlanmıştır. (Hayvan Hakları, Hayvanların Korunması Ve Refahı Raporu Avrupa Birliği Bakanlığı https://www.ab.gov.tr/files)
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa Göre (1) Bu Kanunun amacı; hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.
Bu yasada da sözleşmeye uyumlu olarak evcil hayvan insan tarafından kültüre alınmış ve eğitilmiş hayvanları ifade eder hükmü vardır.
Yine sözleşmeye uyumlu olarak sahipsiz hayvan barınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvanları ifade eder; Yabani hayvan ise Doğada serbest yaşayan evcilleştirilmemiş ve kültüre alınmamış omurgalı ve omurgasız hayvanları ifade eder.
Yani az yukarıda belirtildiği üzere ev dışında, barınakta ya da sokakta olsa dahi bir köpek veya kedi ev hayvanıdır/evcil hayvandır.
Sözleşmeye paralel olarak düzenlenen 5199 sayılı yasaya göre bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir. Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir. Hayvanların korunması, gözetilmesi, bakımı ve kötü muamelelerden uzak tutulması için gerekli önlemler alınmalıdır.
Yasanın 7. Maddesine göre hayvanlara tıbbî ve cerrahi müdahaleler sadece veteriner hekimler tarafından yapılır. Kontrolsüz üremenin önlenmesi için, hayvanlara acı vermeden kısırlaştırma müdahaleleri yapılır.
Görüldüğü üzere kısırlaştırma yapılarak nüfus artışı engellenebilir ise öldürme/katliama izin verilemez.
Yine Yasak müdahaleler başlıklı 8. Maddeye göre bir hayvan neslini yok edecek her türlü müdahale yasaktır.
Getirilen düzenleme ile sokakta yaşamak zorunda kalan evcil/ev hayvanlarının nesli sona erdirilecektir.
Anayasanın 63. Maddesine göre Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.
Evcil/ev hayvanları tıpkı diğer canlılar, ormanlar ve denizleirmiz, insan varlığımız gibi tabiatımızın bir pparçasıdır. Onlarsız bir tabişat düşünülemez.
Ayrıca Anayasanın başlangı.ç hükümlerinde her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmektedir.
Canlıların herhangi bir mantıklı neden veya meşru savunma hali olmadan katledilmesi millet olarak tüm bireylerin onurunu rencide edecektir.
Ayrıca (m.5) Devletin temel amaç ve görevleri …kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Yaşam arkadaşlarımızın katledilmesi refah, huzur ve mutluluğu ortadan kaldırır.
Unutmayalım ki devlet sadece biz insanların devleti değildir; aynı zamanda sokaktaki canlıların, denizlerdeki balıkların, ormanların, denizlerin de devleti ve koruyucusudur. Onların seçim hakkı olmasa dahi biz seçimlerimizle onların da kaderlerini tayin etmekteyiz.
Milliyetçilik, vatanseverlik ülkenizi her karış toprağını, her hayvanını, her yaprağını, her damla suyunu sevmek ve korumakla vatanseverlik halini alabilir. Aksi üstün ırk veya üstün türdür ki ikisi de sonuçta soykırıma götürür.
Ve yine unutmayalım ki 1938/1945 arası evlerinden alınarak toplama kamplarında Naziler tarafından katledilen Çingene, Romen ve Yahudilerin katledilmesi de detaylı ve zamanın mevzuatında geçerli kabul edilen yasal hükümlerle olmuştur.
Soykırıma neden olabilecek hiçbir yasa hükmü yasa değildir.
Yorumlar
Kalan Karakter: