Kadın Cinayetlerinin Durduracağız Platformunun açıklamasına göre Türkiye topraklarında ve sadece 2023 yılında erkekler tarafından 315 kadın öldürüldü, 248 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.
Şüpheli şekilde ölü bulunanlar da tabi ki erkekler tarafından öldürülen ancak faili bulunamayan ya da bulunması istenmeyen cinayetler sonucu ölenler.
Yani toplam sayı aslında 563.
Üstelik 2023 yılında öldürülen kadınlardan %65’i kendi evlerinde öldürülmüş.
Yani platforma göre bireylerin kendini en çok güvende hissetmesi gereken yer olan evler, dikkatini çekerim sokaklar değil evler, bu yıl da hem de önemli bir kısmı çocuklarının gözleri önünde 205/300’ü aşar kadına mezar olmuş.
Annelerinin babaları tarafından gözlerinin önünde vahşice katledilmesinin yaratacağı travma ise ayrı bir acı.
Evlerinde katledilen kadınların yakınlarının vekili olduğum 2 cinayet dosyasında katliam detayları tüyler ürpertici idi.
Platforma göre 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürülmüştür. Şüpheli ve faili belli olmayanları da eklersiniz emin olun sayı 10.000’ aşacaktır.
Yaklaşık 10.000 kişi sayısı nerdeyse bir ilçe nüfus sayısı.
Her yıl yaklaşık 4 uçak dolusu kadın öldürülmekte.
Yaşamımızın bir parçası haline gelen evsiz bu canlarımızın katledilmesi için tekil örnekleri sürekli gündeme getiren, bireylerde korku ve panik havası yaratarak sokakta yaşamak zorunda kalan dostlarımızdan bizzat kendileri daha tehlikeli hale gelen, durmaksızın ve hakim oldukları medya aracılığı ile manipülasyon yapan bir trol propagandası makinesi gibi çalışan ve katliama yön veren kimi derneklerin açıklamalarına göre 2023 yılının ilk 8 ayında yaşanan ölüm sayısı 6'sı çocuk 23 kişidir.
Amasız, ancaksız her ölüm gibi bu ölümler de son derece acıdır ve üzülmemek mümkün değildir. Örneklendirme manipülasyonu göstermek açısından verilmektedir.
Bir yanda 600’e yakın ve kasten, sokaklarda değil evlerinde ve canice gerçekleşen katliam bir yanda ise sadece hayvan içgüsü ile gerçekleşen vefatlar.
Bir çarpıcı örnek daha verelim.
Sadece tek bir Kurban Bayramında tam 5 bin 794 kişi hastanelik oldu.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre her sene olduğu gibi bu Kurban Bayramı'nda da birçok acemi kasap kurbanlık hayvan keserken kendini yaraladı. Yurt genelinde 5 bin 794 kişi hastanelik oldu.
Siz bu rakama hastaneye gitmeyen kişilerin sayısını da eklerseniz sanırım sayı 20 bini geçer.
Sadece tek bir günde 20.000 kişiyi kimini ağır şekilde yaralayan kimini öldüren kurban edilen bu canların toplatılması veya imha edilmesi gerektiği söylemini duydunuz mu hayır duyamazsınız.
Gerçi zaten öldürülmekteler can vermemek için çırpınmaktalar; kendi canlarının alınmaması için kendi meşru savunma koşulları içerisinde elindeki bıçağı boğazına dayayan kişiyi de bu sırada yaralamışlardır ancak sadece 1 günde sokak köpeklerinin 30 yılda verebileceği zararın daha fazlasını veren koyun, deve, inek veya keçi vakıası orta yerde dururken, sokak koyunu veya keçisi söylemi de hiçbir zaman duyulmaz.
Örneğin Avusturaya Melbourne Üniversitesi'nde yürütülen yeni bir çalışma, halkın sağlığı için tehdit oluşturan en büyük sebeplerden birinin arılar olduğunu ortaya koydu. Ülkede 2000-2013 yılları arasında böcek sokması sebebiyle hastaneye kaldırılan insan sayısı 42.000 ve bunların büyük bir kısmının sebebi arı sokması. Bu sayının %30'unu örümcek ısırığı, %15'ini ise yılan sokması oluşturuyor.
Bu süreçte zehirli böcek sokması sebebiyle yaşamını yitiren kişi sayısı ise 64.
Çalışma sonucunda ulaşılan bir başka ilginç bilgi ise atların sebep olduğu ölümlerle ilgili
Sonuçlar, aynı süreç içerisinde atların 74 kişinin ölümüne sebep olduğunu gösteriyor. Bu sayı, tüm zehirli canlıların öldürdüğü kişi sayısının toplamından daha fazla. Ancak bu sonuçlar atların arılardan daha tehlikeli canlılar olduğunu göstermiyor. Çünkü insanlar, atlarla çok daha yakın ve sıkı bir ilişki kuruyor ve arılarla aynı direkt ilişkiyi kurmaktan kaçınıyor.
Sokak arıları ve atları toplansın, ilana çıkartılsın ve infaz edilsin, katledilsin bu mudur çözüm ve bakış açısı. Ne kadar aciz ve zavallıca.
Bu hayvanlar insanları öldürse de yaralasa da asla imha edilmez, toplatılmaz, uyutulma ismi altında öldürülmez. Çünkü onlar para getirir, kardır, gelirdir.
Avrupada Her yıl 100.000 den fazla kişi ev kazalarından hayatını kaybetmektedir.
Her yıl 100.000 kişi, sadece ev kazalarında.
Dünya çapında milyonlarca kişi demektir.
Ev kazaları çocuk ölümlerinde dünyada 5. sırada gelir.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) açıkladığı verilere göre her yıl yanlış tedaviye maruz kalan milyonlarca hasta büyük zararlar görüyor. DSÖ Başkanı Adhanom Ghebreyesus konuyla ilgili açıklamasında, "yanlış tedavi sebebi ile dakikada beş kişi yaşamını yitiriyor" dedi.
Dakikada 56 kişi. Yılda 3.115.400 kişi.
İnanılmaz bir rakam
Hemen hemen tüm doktorların imha ve toplama sürecine girmesine neden olur bu sayı.
Türkiye'de 2022 yılında meydana gelen 197 bin 261 adet ölümlü yaralanmalı trafik kazası sonucunda 2 bin 282 kişi kaza yerinde, 2 bin 947 kişi ise yaralanıp sağlık kuruluşlarına sevk edildikten sonra kazanın sebep ve tesiriyle 30 gün içinde hayatını kaybetti.
1 yılda yaklaşık 5.500 kişi hayatını kaybetti muhtemelen yaklaşık 5 katı kişi sakat kaldı, yaralandı, akabinde yaşamı zindan oldu.
Emin olun bu kazaların hemen hemen yarısı trafik magandaları yüzünden meydana gelmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, karayollarında yaşanan kazaların önde gelen bir sağlık ve kalkınma sorunu olduğunu, her gün dünya genelinde yollarda 3 bin 700 insanların annelerinin, babalarının, kardeşlerinin, evlatlarının, dostlarının ve arkadaşlarının hayatını kaybetmesine yol açtığını söyledi. Guterres, 15 Kasım Dünya Trafik Kazası Kurbanlarını Anma Günü vesilesiyle yayımladığı mesajında “Trafik kazaları, 5 ila 29 yaş grubu çocuklar ve yetişkinler arasındaki en önde gelen ölüm nedeni ve kurbanların yüzde 90’ı düşük ve orta gelir grubu ülkelerden” dedi.
Oxfama göre dünya genelinde her 1 dakikada 11 insan açlıktan ölüyor. Londra merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, dünya genelinde her 1 dakikada 11 kişinin açlık nedeniyle hayatını kaybettiğini ve kıtlık benzeri koşulların 2020'de 6 kat arttığını bildirdi.
Açlık işkence benzeri acılarla hayatını kaybeden bebekler ve çocuklar asıl gündemimiz olacakken dini, ahlakı, misafirperverliği, çaresize yardım etmesi, darda kalana elini uzatması, düşküne deva olması ile övünen, bu konuda ciltler dolusu kitaplar yazan, filmler ve diziler çeviren koca bir toplum (aslında politikayı harekete geçirme gücü olan sadece bir kesimi) adeta aklını, benliğini, vicdanını, ahlakını, dini değerlerini kaybetmiş bir halde, çocuk masumiyetindeki zavallı canların katledilmesini tartışmakta.
Sanırım meramımız anlaşılmıştır.
Aslında barınacak bir evi olmadığı için dışarda yaşamak zorunda olan köpeklerimiz herhangi bir ekonomik değer taşımamaktadır. Sokakta yaşam mücadelesi vermek zorunda kalan bu zavallı canların katledilmesindeki en önemli parametre de budur aslında, para.
Onlar değersizdir çünkü para etmezler.
Emin olun şu anda bu hayvanların katledilmesine en uç trollük yapan bu katliam ve soykırım söylemcisi kişi ve/veya dernekler sokak hayvanlarından kar elde edebilselerdi o kara ulaşabilmek için sokakta yaşamak zorunda kalan bu köpeklerin savunmasını yapan en ateşli kesim olurdu.
İnternette biraz araştırma yapınca söylemin ne derece manipüle edici tespitimizin ne derece doğru olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır.
Sadece inek tepti, boynuzu ile vurdu öldürdü, at tekme attı öldü gibi yazılardan çıkan haberlerdeki vefat sayısı dahi sokak köpekleri nedeni ile ölen veya yaralanan kişilerin sayısından fazladır.
Ancak hiiiiç kimse bu inek veya keçilerin toplatılmasını veya imha edilmesini söylem olarak dahi dillendirmez. Kimi zaman güler geçer. Aksine bu canlıların çoğalmaları için ellerinden ne gelirse yaparlar, ithal ederler vs. çünkü onlar kardır, yemektir, maldır, değerlidir, ekonomiye can simididir.
İşte hem türcülük hem ırkçılık hem para hırsı bireyleri bu derece çelişkili, katliam hırslı ve soykırım planlayıcısı hale getirebilir.
Madem öyle önerim şu. En tehlikeli sınıftan başlamak.
Eğer uyutma projesinde bu derece haklı gerekçeleriniz var ise eşlerini, kızlarını, sevgililerini öldüren bu kadın katili kişiler ilkin sokaktan toplansın ki muhtemelen önemli bir kısmı zaten cezaevindedir, akabinde başka ülkelerce sahiplenilmesi için 30 gün ilanda tutulsun sonra da Bahçelinin önerisine uygun şekilde birkaç yıl uyutulsun.
Öldürülmesine tabi ki karşıyız. Kim olur ise olsun can alınması mazur görülemez.
Akabinde sokakları yürünmez/yaşanmaz hale getiren asıl sokak canlıları/kişileri olan uyuşturucu kartelleri ve satıcıları toplatılsın.
Özellikle uyuşturucu kullanımı, ticareti, çeteleşmesi konusunda dünyanın ilk üç ilinden birisi haline gelen tekrar belirtelim dünyanın ilk 3 ilinden biri haline gelen Adana ilinin sokaklarını uyuşturucu semt pazarına çevirip gençleri zehirleyen sokak satıcıları, başları ve destekçileri toplansın, barınaklara (cezaevlerine) konulsun, ilana çıkartılsın, sahiplenen ülke olmaz ise cezasını çektikten sonra yurtdışına çıkartılsın, sınırdışı edilsin.
Peki sokakta yaşamak zorunda kalan ya da bir evi olan hayvanlara işkence eden, kulağını, kuyruğunu kesen, tecavüz eden, boğan, derisini yüzen, öldüren, av ismi altında cinayete kurban eden, katleden binlerce kişilik zalimler ordusunu ne yapacağız.
Bu dernek veya kişiler neden bir gün de bu zalimleri, hasbelkader insan olarak dünyaya gelmiş bu katliam faillerini neden gündemine almaz. İşte bu da türcülükten kaynaklanmaktadır.
Dünyanın hakimi ve en üstün ırkı küstahlığından derhal vazgeçmeliyiz. Yaşam tüm canlıları, renkleri ile yaşamdır. İnsan dışı yaşam olmadan insan yaşamı da olmaz.
İnsan tanrı değildir ve kimin ölmesi kimin yaşaması gerektiğine asla karar veremez. Bu inananlar için şirktir, cehennem kapısını açmaktır.
Yani gerçekten de sokaklarda güven içinde yaşamak istiyorsak, geceleri rahat rahat korkmadan yürümek, ıssız mekanlarda korkmadan koşmak, oynamak istiyorsak;
İlkin kadına karşı işlenen cinayet failleri;
Sonra tecavüz failleri;
Sonra çocuk istismarcıları;
Sonra uyuşturucu satıcı ve çete başları;
Sonra suç örgütleri yönetici ve üyeleri;
Akabinde yolsuz, hırsız, rüşvetçi, ahlaksız yargıçlar, savcılar, politikacılar ve yöneticiler;
Irkçılar, faşistler, katil bürokrat ve her kademeden personeller toplansın, toplum aklansın, onları izole edelim;
Sonra… sonra… zavallı, suçsuz günahsız, çocuk masumiyetli canlara sıra gelsin ki zaten bu kadar kötü insan sosyal yaşamdan dışlanırsa zavallı canlara kıymayı onları katletmeyi akıl ve tasavvur edebilecek kişi kalmayacaktır.
İyi insanlar neden kıysınlar ki bu canlara. Hiçbir ahlaki temeli yok.