kaç zamandır bir şeyler var içimde anlatamadığım
küçük penceremin sol kenarındaki güvercin yavrusu öldüğünden beri huzursuzum
yine de birazcık sevinç kırıntısı var çırpınan
onu da diğer yavrunun yaşıyor olmasına bağlıyorum
***
sabahları göz ucuyla bakıyorum pencereye
sonra su veriyorum güvercinlere
bir avuç buğday bırakıyorum
yavrunun her geçen gün büyüdüğünü fark edince içim içime sığmıyor
hele anne güvercinin, gagasını yavrusunun gagasına getirip beslediği anı görmek günümün bütün yorgunluğunu alıp götürüyor
***
ama yine de içimde bir şeyler var anlatamadığım
ölen güvercin yavrusunu ilk beslediğim günler geçiyor gözlerimin önünden
derken bir ambulans sesi bölüyor duygularımı
kırmızı ışıkta yığılmış araçların ardından yankılanan yardım çığlığı
***
ne oluyor bana böyle
sanki haziran depreminde sarsılıyorum
dışarıdan gelen her sese olumsuz gözlerle dalgın dalgın bakıyorum
sanki evde televizyon seyrediyorum
sanki çatışmaları, şehit cenazelerini, mayınları, ölümleri anlatan spikeri dinliyorum
vücudumun her yanında bombalar patlıyor
yavru bir güvercinin sancısıyla başlayan acılar, anaların, babaların ağıtlarıyla ve gözyaşlarıyla bir ağrı gibi yükleniyor yüreğime
***
iki güvercin yavrusundan birini kaybedince korktum
bu yüzden, yıllarca besleyip büyüttüğü evladını kaybedenlerin acısını kaldırıp bir yere koyamıyorum
bir ambulans çığlığı gibi sarsıyor bedenimi
***
ya o batan kaçak teknelerinde boğulup küçücük bedenleriyle sahile vuran çocuklar!
‘kaybedecek bir şeyi olmayanlardan korkmalısın’ diyor marquez.
çünkü onlar kazanmak için her şeyi yapar!
ne garip bir dünya değil mi?
hep bir şeyleri kazanmak için öldürülüyor bu insanlar
***
ve dünya barış gününü kutluyoruz
simgesi güvercin olan barış gününü
hani penceremde beslediğim güvercinlerin havalandığı barış gününü
bombaların, mayınların, çatışmaların, şehitlerin, gözyaşlarının, ağıtların ve acıların gölgesinde
***
sahi
sizin hiç güvercininiz öldü mü?
Yorumlar
Kalan Karakter: