ankara kar altındaydı. cenaze aracı cumhuriyet’e yanaştı
yağmur titretirken içimi, uğur mumcu’nun tabutunu sırtladım
küçücük boyumla dev gibi gençlerin arasına daldım
tabut karanfil bahçesiydi
insanlar gözyaşı bohçası
***
nefesimizle ovarak üşüyen ellerimizi
ve sakınmayarak ıslanan başlarımızı
tabutun önünde sıralandık
kubilay altuntaş, bülent akkaya ve ben
bir de koca türkiye, ki her renginden…
***
cumhuriyet’ten çıktık cebeci’ye
başkent inliyordu ‘yiğidim, aslanım’ diye
bülent, aksayan ayağına rağmen
kale gibi dimdik duruyordu
omuzlar üzerindeydi uğur mumcu
acısı canımıza vuruyordu
ankara böylesi kalabalığı
ilk kez görüyordu
***
ne bir haram yedi, ne cana kıydı
ekmek kadar temiz, su gibi aydı
hiç kimse duymadan hükümler giydi
şimdi bir tabut içinde önümüzdeydi
***
bir şükran, bir özge, bir özgür
bir de keskin kalemi kaldı ardında
ankara hala kar altında
ankara hala zan altında
***
yıllar geçti ama
değişmedi sahnenin dekoru
uğur mumcu yaşıyor da
yokluğu…
çok bilinmeyenli bir soru!
Yorumlar
Kalan Karakter: