MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Tıp Doktoru S. Barış Kartal’ın bu kitabını okumadan önce avukat Kemal Derin’in ‘Anadolu Devriminin Dede Sultan’ı Börklüce Mustafa’sını bitirdim. Ardından da Prof. Dr. Ahmet Necmi Yaşar’ın ‘Dostum Dinle Beni’ adlı kitabını… Ardı ardına okuduğum üç kitap, insanı sonsuzluğa doğru sürükleyip götürüyor.
Avukat Kemal Derin’in kitabını okuduktan sonra Börklüce Mustafa gibi devrimci olmak istiyorsunuz… Prof. Dr. Ahmet Necmi Yaşar’ın ‘Dostum Dinle Beni’ adlı kitabını okurken 65 yıllık birikimin ‘dostlukla’ nasıl damıtıldığının ayırtına varıyorsunuz.
Dr. S. Barış Kartal’ın ‘Zamanın Muhafızı’ adlı romanında ise ‘Harun’ oluyorsunuz. Yazar, kitabın son satırında ‘Neyin gerçek, neyin rüya olduğunu kim bilebilir?’ diye soruyor ve siz şaşırıp kalıyorsunuz.
Kitabı okurken, ‘Diğer sayfada acaba beni ne bekliyor?’ diye merak ediyorsunuz. Benim gibi, satır satır okuyup, bazı yerlerin altını çizdiyseniz ve küçük notlar tuttuysanız… Gözlerinizi kapattığınız da ‘Zamanın Muhafızı’ sizi de esir alabilir!, dikkat edin!. Yani devrilen domino taşları gibi bir kitap, başladınız mı, kısa sürede bitiriyorsunuz.
AYAUŞKANIN LANETİ
“… Peru’da bu işi yapan pek çok yerli kabile vardı. Bu insanlar neredeyse geçimlerini ayauşka ayinlerinden çıkarır olmuşlardı. Yerli köyleri, yağmur ormanlarının içinde, birbirlerinden kilometrelerce mesafede küçük yerleşkelerdi ve aralarında neredeyse hiç iletişim yoktu. Hatta çoğunun dili bile farklıydı. Ama son dönemin modası ayauşka, nasılsa hepsini ortak bir paydada yani parada buluşturmayı başarmıştı…”
‘Zamanın Muhafızı’nı okurken karşınıza çok bilinmeyen ve daha önce hiç duymadığınız farklı bir terim çıkıyor; ‘Ayauşka’… Bunun ne ve nelere neden olduğunu okurken bile şaşırıyorsunuz.
Hele, Baykuş Kanadı’nın yaprağı yiyen geyiğin salyasından onun izini bulmasını hayretle karşılıyorsunuz.
Hani, kitabın arkasında “Bu romanı okumaya başladığınızda elinizden düşüremeyecek ve bittiği zaman devamı olması için büyük bir istek duyacaksınız. Bu romanla aranızda oluşacak olan kuvvetli bağın tek sebebi etkileyici öyküsü ve muhteşem kurgusu olmayacak. Onun çok derin ve artık unutulmuş, kadim bir bilgiyi barındırdığını iliklerinize kadar hissedeceksiniz.” diyor ya… Kitabı okuyunca bunun ne kadar doğru olduğunu da göreceksiniz.
SOLUCAN DELİĞİNDEKİ ÖRÜMCEK?
Efsaneler her dönemde insanoğlunun büyük ilgisini çekmiş ve tarih boyunca gizemleri açığa çıkarılamamıştır. Gri ve siyah benekli örümceğin güneşe olan seyahatinin anlatıldığı o gizemli efsane bu duruma verilebilecek en güzel örneklerden biridir. Bu efsane öylesine derin bir bilgi barındırır ki içerisinde, deşifre edilebilmiş olsaydı tüm astrofizikçilerin çıldırmalarına neden olabilirdi. Peki, ama Wormhole yani solucan deliği bu efsanenin neresindedir? Gri ve siyah benekli örümceğin halkına güneşten ısınıp aydınlanabilecekleri bir parçayı getirebilmesini sağlayan şey solucan delikleriydi. İşte efsanede geçen, gri ve siyah benekli örümceğin ağı, aslında günümüz astrofizikçilerin heyecanla araştırmaya devam ettikleri solucan deliklerinden başka bir şey değildi. Örümcek efsanesi, Kuzey Amerika’nın erken tarihinde yaşayan gizemli bir ırk olan Höyük Kurucularına aittir. Ayrıca bu efsanenin tek bir topluluğa ait olmadığını gösteren semboller güney denizi adaları, Girit, Kıbrıs ve Truva’da da bulunmuştur.(bkz. J.Churchward Kayıp Kıta Mu’nun Kutsal Sembolleri sh.227)
ÖRÜMCEK ANA EFSANESİ
Doktor S. Barış Kartal, bu konuda, “Solucan deliğindeki örümcek" kadim bir bilgi olan "Örümcek ana" efsanesinin üstü kapalı anlattığı gerçekliğin, günümüz modern "kuantum fiziğinin" ulaştığı gerçeklerle korkutucu düzeyde örtüştüğünü ifade edebilmek için romana verdiğim bir alt başlık. Aslında. "Örümcek ana" efsanesini deşifre ettiğimizde kadim insanların şimdikinden çok daha ileri bir bilgi düzeyine ulaşmış olduklarını görüyoruz. Üstelik bu bilgiye sadece "Örümcek ana" efsanesinin anlatıldığı Kuzey Amerika yerlilerinde değil dünyanın dört bir tarafındaki birbirinden bağımsız pek çok uygarlıkta rastlıyoruz. bu özel bilgi değişik uygarlıklar tarafından farklı farklı sembollerle betimlenmiş. Kimi yerde yedi başlı yılan kimi yerde lotus çiçeği kimi yerde güneş vs. vs. olarak sembolize edilmiş.” diyor
S. BARIŞ KARTAL
Dr. S. Barış Kartal 1981 yılında Adana’nın Kozan ilçesinde doğdu. Lise eğitimini de Kozan'da tamamladıktan sonra Tıp fakültesini kazandı ve 2005 yılında Selçuk Üniversitesinden mezun oldu.
Üniversite hayatının sonuna kadar bilim ve sanatla yakından alakadar oldu. Özellikle Kutsal metinler üzerinde yoğunlaşan çalışmaları, onun düşünsel derinliğinin başta gelen nedenleri arasındadır. Ardından memleketi Adana’ya geri dönerek Adana Numune Eğitim Araştırma Hastanesinde Üroloji alanında ihtisas yaptı. Bu beş yıl boyunca hekimlik mesleğini icra etmenin yanında yeryüzünden izi silinmiş kadim uygarlıklar ve onların sahip olduğu ileri teknolojiler hakkında araştırmalar yaptı. Yaptığı araştırmalar neticesinde geçmişte şimdikinden çok daha derin bilimsel kavrayışa sahip uygarlıkların yaşamış olabileceğine dair pek çok kanıta ulaştı. Araştırmalarına hala büyük bir heyecanla devam eden yazarın savunduğu en önemli tezi, mevcut ateistik bilim anlayışının eninde sonunda bir dar boğaza girerek yeni buluşların gelmesini engelleyeceği ve bilim camiasının tüm direnmelerine rağmen günün birinde, bir yaratıcı fikrinin bilimin tam merkezine yerleştirilmek zorunda kalınacağıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: