MUSTAFA ÖZKE
ADANA (GÜNAYDIN) – Radyolarda Hasan Mutlucan’ın o tok sesiyle ‘Yine de şahlanıyor aman’ türküsü yankılanırken takvim 27 Mayıs 1960’ı gösteriyordu. ‘Darbe’ diyorlardı ama o, çocuk aklıyla neler olup bittiğini tam anlayamıyordu.
İşadamı Tahsin Yıldırım’dan söz ediyorum. Alın terinin sofradaki ekmeğe katık edildiği günlerde, takvim yaprakları 1947’yi gösterirken Çukurova’nın bereketli topraklarında doğan Tahsin Yıldırım’dan… Örnek bir aile babası, yüreği dilinde bir esnaf, kadim bir dost, kapısını çalan herkesi tebessümle karşılayan güçlü bir veli…
ESNAFLIK KABUK DEĞİŞTİRDİ
Kendisini anlatmaya başlarken, “Eskiden söz senetten üstündü’ diyen Yıldırım, esnaflığın günümüzde kabuk değiştirdiğini vurguluyor. Yıldırım, esnaflık sadakatinin artık mumla aranır hale geldiğini dile getiriyor. Yine de dostluktan, dürüstlükten, saygıdan ve sevgiden ödün vermeyen esnafların olduğunu anlatan Yıldırım, esnaflığın insana ve alın terine saygıdan geçtiğini dile getiriyor.
Annesi, ekim ayının ilk gününde yani çınar yapraklarının sararmaya başladığı bir sonbahar gününde doğduğunu anlatırmış Tahsin Yıldırım’ın… İşte ailesine, çevresine ve topluma örnek bir babanın öyküsü…
LİSE MEZUNLARI ASTEĞMEN OLUYORDU
Adana’nın Akdeniz’e açılan incisi Karataş’ta biri kız 7 kardeşten dördüncüsü olarak dünyaya gelen Tahsin Yıldırım, “İlköğrenimimi Güneşli İlkokulu’nda tamamladığımı anımsıyorum. O yıllarda lise mezunları asteğmen oluyordu. Ekonomik anlamda yaşam mücadelesi veren bir ailede büyüdüğüm için şartlar beni o yaşta çalışmaya zorluyordu. Kardeşlerimden birinin ODTÜ’yü (Ortadoğu Teknik Üniversitesi), diğerinin Hacettepe Üniversitesi’ni kazanması, ailece kenetlenip onlara destek olmamız gerektiği gerçeğini hissettiriyordu. Radyolarda Hasan Mutlucan’ın o tok sesiyle ‘Yine de şahlanıyor aman’ türküsü yankılanırken takvim 27 Mayıs 1960’ı gösteriyordu. ‘Darbe’ diyorlardı ama ne olduğunu o çocuk aklımızla tam anlayamıyordum.” diyor
DOSTLARIMA DOST KATTIM
‘İşte böyle bir günde atıldım iş hayatına’ diyen Yıldırım, sözlerine şöyle devam ediyor; “Zanaata ‘altın bilezik’ diyordu elektrik atölyesindeki ustam. İşimi, canım gibi seviyordum. Öğrenmek için gündüzüme gecemi katıyordum. Küçük yaşta güçlü dostluklar edindim.
Bir dönem Çukobirlik şantiyesinde, İncirlik Hava Üssünde mesleğime devam ettim. Buralarda da çalışırken dostlarıma dost kattım, yeni dostlar edindim. 1976 yılında değerli dostlarımın ve büyüklerimin katkısı ve teşviki ile (Vefat edenleri özlemle, saygıyla yad ediyorum. Yaşayanlara da sağlıklı uzun ömürler diliyorum) bir iş yeri açmaya karar verdim. Çeşitli zorluklarla mücadele ettim ama hiçbir zaman yılmadım. İş saatleri bitince dükkânı kapatıp geceleri de ekstra işleri yapmaya devam ediyordum. Ekonomik zorluklarla bu dönemde de mücadele ettim.”
EĞİTİM VAKFI NASIL KURULDU?
İşadamı Tahsin Yıldırım, eğitim vakfının kurulmasının öyküsünü de şöyle anlatıyor; “1980 yılında bir aile kurmaya karar vererek evlendim. Kızım Aslı ve oğlum Tolga dünyaya geldi. Çocukken zorunluluktan ara verdiğim eğitim mücadelemden dolayı onların eğitimine çok önem verdim. Kızım Aslı Çukurova Üniversitesi Kimya bölümünü oğlum Tolga ise 9 Eylül Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü kazandı. Evlatlarımı başarılı, eğitimli ve topluma faydalı birer birey olarak kazandırmış olmanın haklı gururunu yaşadım. Onların mürüvvetlerini de gördüm.”
TÜRKİYE’NİN AYDINLIK YARINLARI İÇİN
Güney Eğitim Vakfı’nın kurulmasında da öncü rol üstlendiklerini vurgulayan Yıldırım, duygularını şöyle paylaşıyor; “Aktif bir sosyal ve spor yaşantım vardı. Hemen hemen çevredeki bütün mahallelerden, semtlerden dostlarım bulunduğu için geniş bir çevreye sahiptim. Yıl 1993’tü, hiç unutmam önceden tanımadığım iki kişi işyerime gelip beni sordular. - ‘Buyurun benim’ dedim. Avukat Ali Naci Gökçeli ve işadamı Makine Mühendisi Hasan Atıcı ile tanıştık. Üniversiteli gençlerin eğitiminden söz açıldı. Türkiye’nin aydınlık yarınları için bu gençlere sahip çıkılması gerektiğini konuştuk. Yaptığımız samimi sohbetten sonra bir vakıf kurmaya karar verdik. Kurulacak vakıfta yer almaktan şeref duyacağımı belirttim”.
İŞİMİZDEN AŞIMIZDAN FERAGAT ETTİK
Bu konuşmanın ardından tam bir yıl bu vakfı kurmak için alın teri döktüklerini anlatan Tahsin Yıldırım, “Çalmadığımız kapı kalmadı. Toplumda saygınlığı olan, kültürlü, özverili, sağduyulu işadamlarıyla ve kendini eğitime adayan tüm kesimlerle vakfın geleceğine dair fikir alışverişinde bulunduk, onların düşüncelerini de aldık. Çünkü yoksul ama zeki öğrencilerin eğitimlerine imkân sağlamak çok anlamlı bir düşünceydi. Zaten geçmişten beri, benim gibi eğitimi yarıda kalmış birinin içinde düğüm kalmıştı. Bu vakfı kurarken işimizden aşımızdan zamanımızdan birçok şeyden feragat ettik.” şeklinde konuyor
EĞİTİM MEŞALESİ HÂLÂ YANIYOR
Vakfı Adana, Mersin ve Hatay üçgeninde kurduklarını ifade eden Yıldırım, “Yönetimi, seçkin, özverili ve eğitim gönüllüsü neferlerle oluşturduk. Üç kişi ile başladığımız bu zorlu, meşakkatli yolculukta giderek büyüyen geniş bir aile olduk. Bu onurlu yapının kuruluşunda her ne kadar üç kişi görünsek de Güney Eğitim Vakfı’na en az bizim kadar değer katan, omuz veren, sahip çıkan dostlarımız oldu. Vakfımızın arkasında ailesiyle birlikte dağ gibi duran yardımsever işadamlarımız oldu. Her etkinliğimizde elini taşın altına koyup, varlığımıza güç katan bu yardımsever insanları unutmamız mümkün değil. İşte bu eğitim sevdalılarıyla birlikte ve hiçbir ayrım yapmadan burs verdiğimiz öğrencilerle aynı çatı altında güçlü bir yapı kurduk. Yaktığımız bu eğitim meşalesi, kısa sürede çok değerli yardımsever insanların katkılarıyla karanlıkları aydınlattı. Bugün üye sayımız 400’e yakın. Onlarca, yüzlerce öğrenciye burs vererek eğitimlerine katkı koyduk. O günden bu güne emek veren herkesi saygıyla anıyoruz” diye konuşuyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: