MUSTAFA ÖZKE
ANKARA (GÜNAYDIN) – Avrupa Birliği Türkiye’deki Mültecilere Mali Yardım Aracı Bölüm Başkanı Emma Clua Vandellos, Türkiye’nin mültecilerle entegrasyon sağlama konusunda güçlü ve sistemli bir yapısının olduğunu vurgularak, “Avrupa, Türkiye’nin 3,5 milyon mülteciye sahip çıktığının farkında.” dedi
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği ile Mülteci Destek Derneği tarafından Ankara’da düzenlenen ve 3 gün süren Medya ve Mülteciler Basın Buluşması amacına ulaştı.
Toplantıda Avrupa Birliği Türkiye’deki Mültecilere Mali Yardım Aracı Bölüm Başkanı Emma Clua Vandellos’un mülteciler konusunda Türkiye’yi takdir eden konuşmaları dikkat çekti. Vandellos, “Mülteciler için mali yardım aracı dediğimiz zaman bu öncelikle büyük resme bakmalıyız. Türkiye 3,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor bunun farkındayız. Türkiye bunun için çaba gösteriyor. Hem ülke hem de ülke vatandaşları tarafından. Türkiye’yi destekliyoruz. Desteklerimiz devam edecek. 6 milyar Euro taahhüdümüz vardı. Bunun 3 milyarını karşıladık. Diğer kısmını da karşılayacağız. 1,4 milyon Euro’sunu insani yardımlar için, diğer kısmının da mültecilerin entegrasyonu için kullanılmasını sağlayacağız. Eğitim ve diğer sosyal alanlarda projeler uygulayacağız” şeklinde konuştu
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan anlaşmalar çerçevesinde, Türkiye hükümetince uygun görülen ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ‘Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları'nın önemini vurgulayan Vandellos, mültecilerin entegrasyonunda basına da önemli sorumluluklar düştüğünü ifade etti.
‘DİL VE ANLATIMA DİKKAT EDİLMELİ’
‘Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nda Habertürk Gazetesi Yazarı Muharrem Sarıkaya da, ‘Medya ve Etik’ konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Türkiye’ye gelen Suriyelileri tanımlarken kullanılan dile ve anlatımlara dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Sarıkaya, “Suriyelileri tanımlarken ‘Biz ve onlar’ diyoruz. Biz kimiz, onlar kim? Medya dilini kullanırken kesinlikle toplumları ayrıştırmaya götüren bir dil kullanmamalıyız. ‘Bu kadar uzun misafirlik olur mu? Misafirsen misafirliğini bil’ gibi bir dilin kullanılması sakıncalıdır. Bu Türkiye’nin yapısına da Türk insanının yapısına da yakışmamaktadır. Çünkü Türkiye geçmişten bu güne kadar topraklarına gelen her insana kucağını açmış ve gerekli şefkati göstermiştir.” diye konuştu
Toplumların kendi iktidarlarını değiştirmek yerine topraklarını değiştirdiğini dile getiren Sarıkaya, bu değişimin sadece Türkiye için değil, bugün Venezuella’dan Peru’ya giden 1 milyon kişi için de geçerli olduğunu vurguladı.
‘ETİK OLMAYAN FOTOĞRAFI ÇEKMEM’
Reuters Haber Ajansı Foto Muhabiri Ümit Bektaş ise ‘Foto Muhabirlerinin Gözünden Mülteciler’i anlattı.
Dünyanın pek çok ülkesinde fotoğraf çektiğini ve gittiği her ülkede değişik tecrübeler edindiğini belirten Bektaş, etik olmayan fotoğrafı çekmeyeceğini vurguladı.
Bir gün hastanede fotoğraf çekmek için görevlendirildiğini ve o fotoğrafı çekmek için hastane kapısında üç gün beklediğini anlatan Bektaş, “Ben o fotoğrafı çekemedim. Benden sonra görevlendirilen bir arkadaş, hastane odasına girip o fotoğrafı çekti. Bana göre o etik bir davranış değildi. Bugün olsa yine o fotoğrafı çekmem. Birilerine hoş görünmek için kendi onurumdan taviz vermem.” ifadesini kullandı. Ümit Bektaş’ın fotoğraflarla desteklediği sinevizyon gösterisinde duygusal anlar yaşandı.
SURİYELİ GAZETECİLER İLGİ ODAĞI OLDU
‘Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nda en dikkat çeken sunumlardan biri de Suriyeli yazar ve gazetecilerin katıldığı toplantı oldu.
Suriyeli gazeteciler Subhi Dessuki, Elham Esmaeil ve Ale Aldin Husso’nun gerçekleştirdiği ‘Suriyeli Gazetecilerin Gözünden Mülteciler’ panelinde konuşulanlar Türkiye’den katılan gazeteciler tarafından büyük ilgi gördü.
Türkiye’de yaşadıkları zorlukları ve devletin kendilerine gösterdiği şefkati anlatan Suriyeli gazeteci Subhi Dessuki, “Rakka’da benim evim var, bürom var. Burası bombalı saldırılarda büyük zarar gördü. Ama yarın ülkeme gidecek olsam, yıkılmış dahi olsa o yıkıntıların üzerine bir çadır kurup kendi ülkemde yaşamayı arzu ederim” diye konuştu
‘ÇOCUK ÇOCUKTUR’
Toplantıda UNICEF Türkiye İletişim Sorumlusu Sema Hosta da ‘Göç, Mülteciler, Çocuklar ve Medya’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
‘Dünyanın neresinde olursanız olun, orada her çocuk çocuktur’ diyen Hosta, çocukların dini, dili, rengi ve ırkı olmadığını anlattı.
UNICEF’in Türkiye’de çocuklardan kadınlara kadar çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini anlatan Hosta, toplantıya katılanlara ‘Çocuk çocuktur’ diye tekrarlatarak, bu kavramın çok iyi anlaşılması ve anlatılması gerektiğini söyledi.
UNFPA Türkiye İletişim Uzmanı Çelik Özüduru da toplantıda ‘İnsanı Yardım Programı ve Medya’ sunumuyla ilgi gördü. Özüduru, ‘Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nı insanı açıdan önemli bulduğunu dile getirdi.
‘EN BÜYÜK İNSANİ KRİZ’
Mülteci Destek Derneği Genel Koordinatörü Safa Karataş ise dünyanın, İkinci Dünya Savaşı sonrasında en büyük insani krizlerinden birini yaşadığını vurguladı
Karataş, “Dünyada bugün 70 milyona yakın insan, istenmeyen nedenlerden ötürü yaşadığı yeri terk etmiş durumdadır. Bu sayının 25 milyonu mülteci statüsünde ve bu 25 milyonun yarısından çoğu maalesef çocuklardan oluşuyor. Ülkemizin komşuları Suriye ve Irak da ne yazık ki bu sıkıntılı tabloda ve istatistiklerde önemli yer tutan iki ülkedir. Bugün ülkemiz 3.5 milyonu aşkın Suriyeli, yarım milyona yakın, büyük çoğunluğu Irak ve Afganistan kökenli, Suriyeli olmayan kişiye yeni bir ev, yeni bir umut olmuştur. Uluslararası kamuoyunda takdirle karşılanan, ilgili kurumlarımızın, ülkemizin ve milletimizin gösterdiği cömert tutum, bölgede çok daha büyük boyutlara varabilecek bir insani krizin bir nebze de olsa önüne geçmiştir.”
diye konuştu
‘FARKLI STATÜLERİ VAR’
SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, toplantıda yaptığı konuşmada, halk arasında çok sık kullanılan ‘mülteci’ kavramının özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında meydana gelen hareketlilik sonrasında ülkelerin bir araya gelip 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi ile ortaya çıkan bir olgu olduğuna dikkati çekti. Türkiye’nin bu sözleşmeye coğrafi sınırlandırma koşulu ile imza attığı ifade eden Kavlak, “Türkiye, ‘Ben Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden gelen kişilere mülteci derim’ demiş. Yani Avrupa dışından gelenlere baktığımızda Irak, İran, Suriye ve Afganistan gibi birçok ülkeden gelen kişilere, Türkiye kendi mevzuatı açısından mülteci demiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin kendi mevzuatı açısından bu kişilere mülteci denilemiyor. Bizler Uluslararası terminolojiye göre mülteci diyoruz ama bu kişilerin farklı farklı statüleri bulunmakta. Ülkeler mülteci sorununa ilişkin 3 temel kalıcı çözüm ortaya koydu. Birincisi kişilerin tüm sorun kalktığında ülkelerine kalıcı olarak dönmeleri. İkincisi, üçüncü bir ülkeye yerleştirme. Üçüncüsü de yerel bütünleşme. Yani kişiler sığındıkları ülkelerin dilini, kültürünü yapısını öğrendikten sonra hayatlarına devam ederler.” dedi
‘Medya ve Mülteciler Basın Buluşmaları’nda Mülteci Destek Derneği Genel Koordinatörü Safa Karataş ile SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak ve ekibi örnek bir ev sahipliği yaptı. 8 hafta boyunca sürecek seminerlere toplamda 600 yerel basın mensubunun katılması bekleniyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: