Bütün yaşamını gazeteciliğe adamış ustalarla sohbetimize devam ediyoruz. Bu hafta, 7 dönemdir yani yaklaşık 21 yıldır ÇGC Başkanlığı görevini yürüten Cafer Esendemir ile medya sektörünü mercek altına aldık. Başkan Esendemir’in mesleki deneyimleri ışığında günümüze projeksiyon tuttuk. Basılı gazeteciliğin internetle birlikte dijitale evriliş sürecini analiz ettik. Yerel ve yaygın basının sorunlarını ana hatlarıyla değerlendirdik.
RÖPORTAJ: MEHMET ŞAHİN
Cafer Bey, kısa özgeçmişinizi bizlerle paylaşır mısınız?
1958 yılında Amasya’da doğdum. İlkokulu Adana’da, ortaokulu Elazığ’da, liseyi ise Adana Erkek Lisesi’nde tamamladım. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği ile Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Medya ve İletişim Bölümüne bir süre devam ettim. Ancak çalışma koşulları nedeniyle bu eğitimlerimi yarıda bırakmak zorunda kaldım.
LİSEDEYKEN MESLEĞE ADIM ATTIM
Gazeteciliğe ne zaman ve nasıl başladınız? Mesleki kariyerinizi aktarabilir misiniz?
Basın sektörüne, liseyi okurken 1973 yılında Tercüman gazetesinde ofis boy olarak ilk adımı attım. Bu dönemde tesislerin montaj, pikaj, kamera, mürettiphane, IBM, matbaa bakım ve paketleme servislerinde çalıştım. 1975 yılında ağabeyim Şahin Esendemir ile Panorama gazetesine geçtim. Daha sonra meslek büyüğümüz Kurtar Çakın’ın daveti üzerine Günaydın gazetesinde işe başladım. 1976 yılında yeni kurulan Akdeniz Haber Ajans’ta (Ak Ajans) önce muhabir, ardından istihbarat şefi pozisyonunda görev yaptım. Bir süre Panorama dergisi, Günaydın gazetesi ve Ak Ajans’taki yoğun mesaimi eşzamanlı yürüttüm.
ÜÇ YIL SİGORTASIZ ÇALIŞTIM
Akajans’ta üç yıl kadrom gerçekleştirilmedi. Bu sırada başka gazetelerden gelen teklifleri de geri çevirdim. 1979 yılının Nisan ayında Ak Ajans Yönetim Kurulu Başkanı merhum Uğur Reyhan Adana’ya geldi. Kendisini ziyaret ederek kadroya alınma talebimi ilettim. Uğur Bey, bu isteğimi olumlu karşıladı. Rastgele seçtiği gazeteleri inceleyerek haberlerin önemli bir bölümünün İsmail Başkan ile bana ait olduğunu gördü. Bunun üzerine Genel Müdür Alpaslan Başakçı’ya telefonla talimat vererek kadroya alınmamızı sağladı. Ak Ajans’ta teleksin yanı sıra habercilikte de ciddi anlamda yol katettik. Rahmetli Özgen Özgenal’ın desteğiyle fotoğraf çekimi, film banyosu ve kart basma alanlarında kendimizi geliştirdik. Artık şehir dışında zor şartlarda haber hazırlıyor, fotoğraf çekiyor ve bunları merkeze ulaştırabiliyorduk.
FOTOĞRAF GÖNDERMEK ZORDU
Haber kaynaklarına nasıl ulaşıyordunuz? Bu süreçte karşılaştığınız zorluklar nelerdi?
Akajans’ta gece muhabirliği yaparken, akşam saat 18.00’de ve 23.30’da bölgemizdeki 19 vilayetin emniyet müdürlerini, jandarma alay komutanlarını, cumhuriyet savcılarını ve valilerini arar, herhangi bir olay olup olmadığını sorardık. Kaynağı belirsiz haberleri yayımlamazdık. Bu sayede sağladığımız güvenin faydalarını çok gördük. Sıkıyönetim mahkemesi iddianameleri ve mahkeme kararları kısa sürede elimize ulaşıyor, böylece rakiplerimizi geride bırakıyorduk. Fakat telefoto ile bir fotoğrafı gazete merkezine göndermek dakikalar sürüyordu. Telefon hatları kullanıldığında ise haber göndermek-almak ya da fotoğraf iletmek oldukça zordu. Adeta bir yarış içerisindeydik.
42 YAŞINDA EMEKLİ OLDUM
Askerlik dönüşünde, 1982 yılında yüksek maaş teklifi üzerine Güneş gazetesinde muhabir olarak işbaşı yaptım ve kısa süre sonra da istihbarat şefi oldum. Devamında Güneş gazetesi bünyesinde kurulan Gün Haber Ajansı (GÜN-HA) bölge temsilciliği sorumluluğunu üstlendim. 1992–2000 yılları arasında Anadolu Ajansı’nda foto muhabiri olarak görev yaptıktan sonra 42 yaşında emekli oldum. Sürekli basın kartı sahibiyim.
21 YILDIR ÇGC BAŞKANLIĞI YAPIYORUM
28 Ocak 2005’ten bu yana, 7 dönemdir, yani 21 yıldır Çukurova Gazeteciler Cemiyeti (ÇGC) Başkanlığı görevini yürütüyorum. Ayrıca Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Yönetim Kurulu’nda 5 dönemdir hizmet veriyorum. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti üyesiyim. Bunun yanı sıra çeşitli sivil toplum kuruluşlarındaki üyeliklerim ve aktif görevlerim devam ediyor.
BASILI GAZETECİLİK DESTEKLENMELİ
İnternet, dijital teknolojiler, yapay zekâ ve sosyal medya mecralarının yaygınlaşması, geleneksel gazeteciliği nasıl etkiledi ve medya sektörünü nasıl dönüştürdü?
Çağımızın en önemli atılımlarından biri sayılan dijital teknolojiler, medyada kaliteyi yükseltirken sektördeki rekabeti de artırıyor. Günümüzde basın-yayın kuruluşları habercilikte saniyelerle yarışıyor. Artık eskisi gibi vatandaşlar bir gün sonra olaylardan haberdar olmuyor. İnternet ve diğer akıllı sistemlerle her türlü gelişme çok kısa sürede toplum geneline yayılıyor. Bu arada, denetimsiz ve manipülasyona açık riskli bir alan ortaya çıkıyor. Eline cep telefonunu alan herkes kendini gazeteci sayıyor. Hatta bazıları çektiği görüntüleri satacak yer arıyor.
YEREL GAZETELER KRİZDEN ETKİLENDİ
Bu durum özellikle yerel medyayı önemli ölçüde sıkıntıya sokuyor. Yerel gazetelerin neredeyse yarısı krizden etkilenerek kapandı ya da birleşmek zorunda kaldı. Böyle bir süreçte Basın İlan Kurumu (BİK), yapılan yasal düzenleme ile internet sitelerine de resmî reklam ve ilan hakkı tanıdı. Tam da dezenformasyonla etkili mücadele edilmek istenirken, “çok tıklanmak” için bu sitelerde abartılı ya da sansasyonel haberlerin çoğalması yeni problemleri beraberinde getirdi. Kısacası birbirini tetikleyen sorunlar sarmalı içinde medya sektörü yeniden şekilleniyor.
YAZILI BASIN VARLIĞINI SÜRDÜRMELİ
Dijital medya hızla büyürken yazılı basın da varlığını sürdürebilmek için bu mecralara yönelmek zorunda kalıyor. Öte yandan internet medyasında sıkça karşılaşılan asparagas haberler, bu platformlara duyulan güveni zedeliyor. Ne var ki, dijital medyada işini doğru ve dürüst yapanlar ayakta kalacak; suistimal edenler ise er ya da geç kaybolup gidecektir. En büyük temennimiz; dijital medya ilerlerken basılı gazetelerin yok olmaması ve mutlaka desteklenmesidir. Çünkü söz uçar, yazı kalır. Tarihin tanığı yaygın veya yerel medya mutlaka varlığını sürdürmelidir.
NÜFUS ARTIYOR, TİRAJLAR AZALIYOR
Gazetelerin okunma oranları yeterli mi, tiraj kayıpları basında hangi sorunlara neden oluyor?
Gençlik yıllarımızda her gün Hürriyet ve Yeni Adana gazetelerini düzenli şekilde alırdık. Şimdi maalesef toplumda aynı duyarlılığı göremiyoruz. Nüfus artarken tirajların azalması düşündürücü bir tablodur. Bir zamanlar 1 milyon tirajlı birkaç gazete varken, bugün tüm günlük yayınların toplam tirajı ancak o noktaya ulaşabiliyor. Ben hâlen destek amacıyla hafta sonları tüm yerel gazeteleri bayiden alıp okuma alışkanlığımı sürdürüyorum. Şehirlerde yaşanan pek çok olay, yaygın medyada yeterince yer bulmaz. Dijital mecraları da sıklıkla kullanan yerel medya sayesinde bu gelişmeler bütün dünyaya duyurulabiliyor. Dijital yayıncılığın belki de en olumlu yönü bu konuda ortaya çıkıyor.
YEREL BASIN SÜBVANSE EDİLMELİ
Tüm mesleki tecrübelerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; yerel basın, kentlerin adeta (insanın yaşaması için kanı kalpten organlara taşıyan) atardamarları gibidir. Hâlihazırda mahalli basının en temel açmazı, ekonomik sıkıntılarının giderek büyümesidir. Yerel gazeteler, ilan-reklam kaynağı olarak genellikle sadece Basın İlan Kurumu ve kamu kuruluşlarını dikkate alıyor. Ancak bu gelirler ne yazık ki yetmiyor. Artan maliyetler, özellikle yerel basında personel eksikliğini beraberinde getiriyor. Kentin dinamikleri de sahip çıkmayınca, gazeteler çalışanlarının maaşlarını ödemekte zorlanıyor ve kadro oyunlarına başvurmak zorunda kalıyor. Pek çok kurumda çalışanlara asgari ücretin altında maaş veriliyor. Bu sebeple yerel basının girdiler açısından mutlaka sübvanse edilmesi gerekiyor. Öte yandan, haftalık, 15 günlük veya aylık periyotlarla yayımlanan, fiilen eleman çalıştıran ve kurumsal yapıya sahip gazeteler de desteklenmelidir. Yalnızca bayram ve özel günlerde yayımlanan, sonrasında kaybolan ve korsan niteliğindeki yayınlara karşı ise dikkatli olunmalıdır.
GAZETECİLİK SEVİLEREK YAPILMALIDIR
Gazetecilik eğitimi alan gençler, medya sektöründe yeterince istihdam ediliyor mu?
İletişim liseleri ve fakültelerindeki öğrenciler, medya kuruluşlarında daha fazla fiili staj yapmalıdır. Böylece sahaya çıktıklarında zorluk çekmezler. Gazeteci adayı arkadaşlarımız bu mesleği severek yapmalılar. Aksi halde başarılı olmaları mümkün değildir.
O ANI ASLA UNUTAMIYORUM
Meslek yaşamınızda unutmadığınız bir anınız ve kazandığınız ödüller hakkında bilgi verebilir misiniz?
Meslek hayatımda unutamadığım birçok önemli hatıram vardır. Örneğin; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, Derinya bölgesinde Rum motosikletli göstericilerin sınırı delme girişimlerini AA muhabiri olarak, -gözetleme kulesinden atılan taşlarla yaralanma pahasına- takip ettim. Bu sırada, Rum göstericilerden birinin direkteki Türk Bayrağı’nı indirmeye çalışmasına tanıklık ettim. Tüm uyarılara rağmen direğe çıkmak isteyen göstericinin vurulma anını fotoğrafladım. O anı asla unutamıyorum.
Katıldığım mesleki yarışmalarda çok sayıda ödül kazandım. İlk ödülümü, Adana Askeri Cezaevi’nden firar eden ve Kahramanmaraş olayları nedeniyle idamla yargılanan iki sanığın firar haberini yaparak kazandım. Ayrıca Irak’ta, dönemin Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in doğum günü anısına düzenlenen uluslararası fotoğraf yarışmasında iki ayrı dalda elde ettiğim ödüller de dikkat çekicidir.
“ÇGC TARİHİNDE HİÇ GÖRÜLMEMİŞTİR”
Başkanım ÇGC seçimlerine dört ay gibi bir süre kaldı. Tekrar aday olacak mısınız?
Evet, ÇGC seçimleri yaklaşıyor. Cemiyet başkanlığına her üye aday olabilir. Aday olmak da en doğal hakkımız. Elbette zamanı geldiğinde bunun açıklamasını yaparız. Ancak, bugüne kadar hiç yaşanmamış bir seçime gidiyoruz. Tüzük kurallarına aykırı hareket ediliyor. Medyadaki paylaşımlarda cemiyeti küçük düşürücü yayınlar yapılıyor. Böyle bir seçim çalışması daha önce ÇGC tarihinde hiç görülmemiştir. 21 yıllık başkanlık görevim sırasında hiçbir yönetimin yapmadığı şehrin en güzel yerinde bir sosyal tesisi ÇGC’ye kazandırdık. TOKİ ile yaptığımız protokol ile basın çalışanlarını konut sahibi yaptık. Çok şükür, bugüne kadar başkanlık makamını kullanarak başka kurumlardan maaş ve menfaat temin etmedik.
BASIN HALKIN SESİ, VİCDANI VE UMUDUDUR!
- Basın, demokrasilerde dördüncü güçtür.
- Basın sadece haber aktaran bir mecra değil; halkın sesi, vicdanı ve umududur.
- Ülkemizde Anayasal güvence altında bulunan basın özgürlüğü maalesef arzulanan düzeyde değildir.
- Anadolu basınına, stopaj ve KDV kolaylıklarının yanı sıra araç-gereç, kâğıt-baskı ve düşük faizli kredi desteğinin sağlanması şarttır.
- Kamuoyunun doğru bilgiye ulaşabilmesi için yerel medyanın mutlaka desteklenmesi gerekir.
- Ne yazık ki hâlâ görev başında saldırıya uğrayan, yargılanan, susturulmak istenen gazeteciler var.
- Basını susturmak, halkın sesini kesmek demektir.
- Özgür ve bağımsız basının varlığı, demokrasinin ve toplumun sağlıklı işleyişi için hayati önem taşıyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: