KADİR ŞEKER’İ KURTARALIM
Çok üzgünüm Kadir,
Ne öğrendiğim hukuk, ne vicdanım ne de aklım, sana verilen cezayı almıyor, alamıyor...
Herkes biliyor ki, zor durumda olan bir kadını koruma görevini sana bu toplum yükledi.
Kimi ulu orta yerde kavga ederek,
Kimi kadına şiddete duyarlı olman gerektiğini söyleyerek, kimi iyi insan ol diyerek...
Başın dik olsun evladım. İnanıyorum ki, bu olayda suçlu kesinlikle senin aklın, senin duyguların ve iraden değildi ...
***
Affet bu toplumu Kadir,
Senin o merhamet dolu yüreğine…O çocuk omuzlarına…
Bu yükü yüklediği halde bu hatalı kararı önleyemediği için…
Adaleti yine kör topal bıraktığı için...
***
Oysa, ceza yargılamasının amacı gerçeğe ulaşmaktır;
Gerçeğe ulaşmanın yolu ise, olayın sadece gözleme dayanan bilgiyle değil, tümevarım, tümdengelim, akıl yürütme, sezgi gücü, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurmak gibi tüm bilimsel yöntemlerle analizini gerektirir.
***
Biliyor musunuz?
Kadir, öldürdüğü adamla ve yanındaki kadınla yılların dostu olsaydı, “… o gün birlikte yemek yerken olay çıkardı, bana küfretti, saldırdılar o nedenle sinirlenip, maktulü bıçakladım ve öldü.” deseydi, 10 yıl 6 ay ceza alacaktı, yani cezası çok daha az olacaktı.
Hiç tanımadığı bir kadının hıçkırıklarına dayanamayıp duyarlı davrandığı için, hiç istemediği ve öngöremediği bir olayın sonucunda daha ağır bir ceza aldı.
***
Hani, suç ve ceza orantılı olmalıydı.... !
Hani failin o sonucu isteyerek, öngörerek harekete geçmesi gerekirdi...! der gibisiniz...
Benim de demek istediğim tam olarak bu işte;
Yerel Mahkemece, Kadir’in neden orada olduğu, hangi iradeyle hareket ettiği, bu sonucun neden ortaya çıktığı üzerinde yeterince durulmadı. Olay, gerçeğe ulaşma yöntemleri çerçevesinde analiz edilmeksizin gözle görülen bilgiyle yetinilerek karar verildi, haksız tahrik hükümleri bile tam olarak uygulanmadı.
Bu nedenle adalet sağlanamadı…Hepimizin vicdanı sızladı...
***
Bazıları, Kadir bıçak taşıdığı için beraat kararı verilirse başka kişilere örnek teşkil edeceğini, bu nedenle verilen kararın doğru olduğunu düşünmekte ise de, başka suçları önleyeceğiz diye, öldürme kastıyla hareket etmeyen bir insanı cezalandıramayız.
Bunun için yapılacak şey, bir masumu harcamak değildir; bu suçları önleyecek tedbirleri almaktır, silahsızlanmayı sağlamaktır.
***
Adaleti arayalım, KADİR ŞEKER’İ KURTARALIM.
Bu olayda, TCK 27/2 deki ‘Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.’ hükmünün uygulanması gerektiğini herkese anlatalım.
***
Aksi halde, bu çocuğun vebalinin tüm toplumun üzerinde kalacağını bilelim.
Zira, kadına şiddetin bu boyutlara varmış olduğu bir ülkede…
Caddeler de sokaklar da her gün ulu orta yer de kadınların katledildiği bir toplumda, gencecik bir delikanlının heyecana, korkuya ve telaşa kapılmadığını hangi vicdana ve hangi akla dayanarak söyleyebiliriz?
Bence kesinlikle söyleyemeyiz…
***
Hukuk Felsefesi;
Bir masumu haksız yere cezalandırmaktansa, dokuz suçluyu cezalandırmamayı tercih eder.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi durdukça duracak olan yazılı olmayan evrensel hukuk ilkesi de;
"Bir masum bir tek gün haksız yere yatacağına, bin suçlu aramızda dolaşsın.." der…
Bu nedenledir ki, ceza hukukunda "Şüphe" daima sanık lehine yorumlanır. Bu yüzden, aramızda dolaşan binlerce suçlu varken, KADİR ŞEKER’i suçlu kabul edebilmek hukuken de vicdanen de mümkün değildir.
Bana göre, bu karar düzeltilmediği takdirde,
Kamu vicdanı sızlamakla kalmayacak, göz göre göre yok edilmiş olacaktır…
Sevgili Av.Meryem Türktekin, vicdanlı, adil ve etik değerleri yüreğinde taşıyan bir avukat olarak hukuğun, hakimlerin hangi açıdan bakarak olayları değerlendirmesi gerektiğini ne güzel anlattın