Hakim değil, hakem
Yayınlanma :
10.11.2014 15:47
Güncelleme
: 10.11.2014 15:47
Eğer İslamiyet, gayrimüslimlere a) din ve inanç özgürlüğünü, b) dinlerine göre ibadet etme ve eğitim verme, c) dinlerine göre yaşama ve pratik geliştirme, d) örgütlenme, sivil-medeni alanda var olma haklarını tanıyıp bunları hukuki teminat altına alıyorsa –ki bu konuda bir dizi nass göstermek mümkün; Hz. Peygamber’den son Osmanlılara kadar da üç aşağı beş yukarı tarihi pratik bu yönde olmuştur- gayet tabii ve gayet haklı olarak da Müslümanlar da en azından sayıca az yaşadıkları yerlerde benzer hakları içinde yaşadıkları siyasi rejimlerden talep etme hakkına sahiptirler. Henüz hiçbir siyasi rejim veya yönetim bu hakları ne Müslümanlara ne başka azınlıklara tanımıştır; diğeri bir din olarak İslamiyet, temel akaidini reddeden gayrimüslim topluluklara bu hak ve özgürlükleri hukuki olarak tanımakta ve korumaktadır. Belirtmek gerekir ki bunlar Müslümanların gayrimüslimlere yaptıkları alicenaplık değildir, lütuf ve ihsanları olarak da görülemez. Kur’an ve Sünnet’in amir hükümleridir, dolayısıyla söz konusu hükümler Müslümanlar tarafından değil, Allah ve Elçisi tarafından vaz’edilmiştir, gayrimüslimlere karşı birer minnet aracı olarak kullanılamazlar. Tarihte bu haklar eksik verilmişse veya bugünkü yöneticiler kaale alınmıyorsa bu iktidarların ve yöneticilerin hak ve hukuk ihlalleridir. Bu haklar Müslümanlara karşı savaşıp yenilmiş gayrimüslimlerin haklarıdır ki bunlara muharip (Müslümanlarla savaşanlar) denir. Bir de Hicret’in 9. yılına kadar kademeli olarak muahid (Müslümanlarla anlaşmalı) olanlar var ki, bu gruptakiler kamusal genel politikalarda nüfuslarına ve kattıkları değere göre siyasi birliğin ortaklarıdırlar. Bu modelin henüz benzeri olmamıştır, Efendimiz bunu pratikte uygulamıştır, Batı siyaset düşüncesinin hayali-kurgusal olarak ürettiği “toplum sözleşmesi”nden farklıdır; yani somuttur, reeldir ve uygulanmıştır. Dahası Müslümanlık esasta gayrimüslimlerin ihtilaflarını çözmeyi üstlenmeye meraklı olmamıştır. Hz. Peygamber’e kendileri aralarında “hakemlik” yapma teklifini getirmişlerdir ki Kur’an-ı Kerim, Peygamber’i bu konuda “muhayyer” bırakmaktadır (5/43). Bugün Müslümanları totaliter ve teokratik rejim kurmakla suçlayanlar “suimisal emsal olmaz” külli kaidesini bir kenara bırakıp asıl kaynağa ve tarihsel pratiğe bakmıyorlar. İslam’ın siyasi ve hukuki düzeydeki hakemliği, gayrimüslimlerin adalet zemininde siyasal topluma katılımını, kendilerini ifade etmelerini ve toplumsal genel faydadan kattıkları değer oranında pay almalarını sağlamaktadır. Gayrimüslimler ancak İslam’ın üst referans alındığı bir siyasal toplumda temel hak ve özgürlüklerine sahip olabilirler. “Sosyalist veya halk demokrasileri” bir yana, liberal demokrasileri temel aldığımızda bile, Müslümanların siyasi taleplerine şu üç kırmızı çizgiyi aşmamaları şartı koşulur: 1) Dini referans almayın. Bu, dinin siyasallaştırmasına girer. Din ayrı dünya-devlet işleri ayrı. Hayat alanlarının düzenlenmesinde akıl ve bilim yol göstericidir. 2) Dini özel, izafi ve marjinal alanlara çekin; piyasa ekonomisinin işlevsel ihtiyaçlarına uygun dindarlığı öne çıkarın. 3) Haklarınızı ve taleplerinizi “dini vecibe” olarak değil “insan hakları ve bireysel özgürlükler” bağlamında dile getirin, aksi halde kaale alınmaz. Azıcık din ve siyaset konularında bilgi sahibi olan herkesin teslim edebileceği üzere bu şartlar İslamiyet’in Protestanlık gibi reforma zorlanması, seküler-laik olanın dine müdahalesidir. Sürecin ulaşabileceği menzil dinin din olmaktan çıkmasıdır. Burada cevabını beklediğimiz bir soru var: Kendini “hak din” takdim eden İslamiyet inanç esaslarından dini ve tarihi pratiklerine kadar ciddi eleştiriye tabi tuttuğu diğer dinlerin hiçbirine müdahale etmeye, “akidenizi, pratiklerinizi bize göre uydurun da öyle gelin” demezken liberal demokrasiler bu hakkı nasıl kendilerinde bulabiliyorlar? Bu nasıl bir hak ve özgürlük anlayışıdır?(16 Şubat 2013 tarihinde zaman.com.tr'den alınmıştır)
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: