Pazar akşamı kelimenin tam anlamıyla bir bomba; CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün PKK’lılar tarafından kaçırıldığı iddiası düştü gündeme.
Bu iddia saatler geçtikçe Hükümet yetkilileri ve CHP’liler tarafından doğrulandı.
Kim olduğu, hangi siyasi partini üyesi olduğu veya iktidardan mı muhalefetten mi olduğu önemli değil; önemli olan ülkenin yasama organının bir üyesi, halkın iradesinin temsilcisi olan bir milletvekilinin kaçırılması, özgürlüğünün gasp edilmesi.
Kaçırılan isim de bir o kadar manidar. Sadece CHP içerisinde değil; meclisin tamamında bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olan ender insanlardan Hüseyin Aygün.
Gerek düşünceleri, gerek söylemleri, gerek tepkileriyle konuşulmaması gereken şeyleri mecliste dahi gündeme getiren bir insan. Sol görüşlü olduğunu (!) iddia eden CHP’lilerin bile tahammül edemediği sosyalist duruşuyla ön planda biri. CHP’nin de CHP siyasetinin de çok ilerisinde, CHP’ye hatta meclise de fazla bir insan aslında. “Milletvekili maaşı için işçi maaşı seviyesine indirilsin.” diyebilen CHP’ye de AKP’ye de PKK’ya da yüklenen, sözünü sakınmayan, tarihe ayrıca not düşülmesi gereken; “İşte benim vekilim” diyebileceğim bir insan.
PKK’nın ise; diğer milletvekilleri ile arasında uçurum olan, sosyalist duruşu ve söylemleriyle meclisteki en barışçıl milletvekili olarak öne çıkan Hüseyin Aygün’ü kendi deyimleriyle misafir etmesi (!) gerçekten soru işaretleri yaratıyor akıllarda.
Ama söylediğim gibi eylemi kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin; ister derin devlet ister PKK veya başka bir örgüt; önemli olan seçilmiş birinin, bir milletvekilinin kaçırılmasının devletin o bölgedeki etkinliğinin ne denli azaldığının en büyük göstergesidir.
Hala durumun şokunu atlatmaya çalışırken olayla ilgili bir ifade de Başbakan’dan geldi.
Olaydan birkaç saat sonra saat 23.11 de DHA’ ya düşen Başbakan’ın konu ile ilgili açıklaması aynen şu şekilde; “Konu İçişleri Bakanlığımız takibinde. 2 kişi bırakılmış. Güvenlik güçleri takipte. Umarım hızlı sonuç alırız. Bölücü terör örgütünün neler yapmak istediğini ortaya koyması açısından önemli. Bunlar beklediğimiz şeyler.”
Bu açıklamadan da belli olduğu ve herkesin farkında olduğu üzere; bu gibi olaylar beklenen ama engellemek için elden pek de bir şey gelmeyen olaylar.
Bu gibi olaylar devletin vatandaşlarını hatta milletvekillerini korumakta zaman zaman yetersiz kaldığının, izlenen politikalarda değişikliğe gidilmesi gerektiğinin göstergesi.
Bu gibi olaylar sadece AKP Hükümetinin değil; meclis çatısı altındaki tüm siyasi parti mensuplarının bir anlamda birlikte sorumlu oldukları olaylar.
Gerek Hükümet gerek muhalefet temsilcilerinin olay hakkındaki açıklamaları, bazı milletvekillerinin bu olayın danışıklı dövüş olduğunu ifade etmeleri ise tamamıyla talihsiz açıklamalar benim gözümde.
Yazacak çok şey var ama öncelikle bu ülkede yaşayan bir birey olarak, kim tarafından kaçırılırsa kaçırılsın; ülke vatandaşlarının zarar görmesine bu kadar sessiz kalınmasını ben kaldıramıyorum.
Eminim ki sadece benim değil tüm ülke vatandaşlarının şu günde en büyük temennisi; Hüseyin Aygün’ün ve dolaylı olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu zor durumdan kurtulması ve Hüseyin Aygün’ün özgürlüğüne kavuşması. En kısa zamanda gereğinin yapılması umuduyla…
Yorumlar
Kalan Karakter: