Geçenlerde bir yerde rastladım bu söze. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği rivayet ediliyormuş.
Her ne kadar Atatürk’ün söylediğine pek ihtimal vermesem de şaşırmadım desem yalan olur. Paşanın sözleri genelde ders verir nitelikte, mantıklı sözlerdir. O öğüt veren ses tonunu kelimeler fısıldar size; duyarsınız, hissedersiniz.
Ama bu söze gelince; içinde nitelik olarak pek bir şey bulamadığım bir söz açıkçası. Öyle kızgınlıkla veya bir sohbet ortamında söylenmiş; hukuksal terimler içermek bir yana içinde mantık bile arayamadığım – aramak istemediğim- bir söz.
Evet, içerisinde mantık aramak istemediğim bir söz. Bir kimse laikliği adam olmaya bağlamak bir yana; birey laik olmalı veya olmamalı bile diyorsa; ben içerisinde bu sözlerin geçtiği cümle için kafamı bile yormak istemiyorum. Diğer bir şekilde anlatacak olursam; kafa yormaya o kadar değmeyecek bir sözdür ki bu; Aziz Yıldırım’ın Galatasaraylı mı yoksa Beşiktaşlı mı olduğunu tartışmaya benzer.
Müslüman insan laik değildir derler bilirsiniz. Çok yerde duymuşsunuzdur bu lafı. Tartışma programlarında, ana haberlerde, meclis kürsülerinde, mitinglerde. Belki hak vermişsinizdir belki olur mu canım demiş tepki göstermişsinizdir. Bu konuyla ilgili bir beyin jimnastiği sunuyorum şimdi sizlere; “Müslüman insan laik değilse ateist bir insan da laik değildir?” Sizler bu önermeyi çözerken ben devam edeyim konuya.
“Atatürk’ün sözünden konuya girdik nereye gideceğiz şimdi?” akıllara bu soru geliyor şimdi eminim. Biraz sabredin bu arada yukarıdaki önermeyi düşünmeye devam edin.
Laiklik çok farklı bir kavram. Öncelikle kelime kökeninden bakarsak; eski Yunanca bir kelime olan “laikos” dan türemiş bu. “Halktan yana olan” anlamında.
Sonra oradan Fransızcaya laique olmuş. Oradan da bize laik olarak gelmiş.
Anlamı da; “din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan”
Ve anayasadan bir kesit "Türkiye Cumhuriyeti ... laik ve sosyal bir hukuk devletidir."
Nereden nereye gelmiş değil mi laikliğin kelime anlamı? Eski Yunanca da halktan yana iken şimdi din ve devlet işlerini ayıran anlamında. Bu arada Eski Yunanistan’daki anlamının nereden geldiğini araştırmanızı tavsiye ederim, güzel bir konu.
Neyse konuya dönersek; anlamından da anlaşılacağı üzere laiklik bireyler için değil devletlerin hukuksal boyutu ve yönetimsel anlayışı için getirilen bir kavram.
Bu çok bilinen bir tanım olmakla birlikte belki de en çok kavram karmaşası yaşanan olgulardan biri. Zihniyet meselesi çünkü. Kavram karmaşası yaşamanın tek nedeni iki farklı zihniyetin çatışması.
Laiklik iki farklı zihniyette de farklı öğretiliyor. İki farklı zihniyette de tüm kelime anlamlarından uzak bir şekilde lanse ediliyor.
Kimimize “Laiklik dinsizliktir, laikliği savunan kafirdir, Atatürk dinimizi elimizden aldı laikliği getirdi.” Diyorlar. Kimimize ise “İnsan laik değilse dincidir, şeriat gelecek bu ülkeye ulu önderin bize hediye ettiği bu ülkeyi elimizden alacaklar.” Diyorlar. İki tarafında boş safsataları.
Şahısların laiklikle herhangi bir işi olmadığı bu ülkede daha benimsenemedi bu güne kadar. Taraflarca farklı lanse edilen laiklik anlayışının belki de tek ortak ama yanlış yanı laiklik olgusunu bireylere yüklemeleri. Oysaki laiklik kavramı bireylere getirilen bir düzenleme değil devletlerin işleyişine ve hukuksal boyutuna getirilen bir kavram. Bireylerin laik olup olmadığını tartışmak konusuz bir davanın halen devam etmesine benzer. Bilindiği üzere konusuz bir dava işlemden kalkar; fakat ülkemizde bireylerin üzerine bir anlamda yüklenmeye çalışılan laiklik tartışması konusu aksak olduğu halde halen devam ediyor. Az önce verdiğim önermeyle birlikte eminim bu konu aklınızda daha da açıklığa kavuşacaktır.
En başta değindiğimiz Paşa’nın sözüne gelirsek tekrar; “Laik olmak adam olmak demektir.” Derken Atatürk’ün bu ülkeyi dini kullanan insanların veya örgütlerin elinden kurtardığı doğrudur. Fakat Atatürk düzenlediği Diyanet İşleri Başkanlığıyla dinin kontrolünü halk içerisindeki dış unsurlardan alıp devletin tekeline almıştır. Sünni inanışı devletin bir anlamda içine yerleştirmiş; ülkeyi sadece dini Müslüman bir ülke durumuna getirmekle kalmayarak, mezhebi de belli bir ülke olmasını sağlamıştır.
Atatürk’ün yazının başında değindiğim sözüyle; Atatürk’ün bu ülkeye gelmesini sağladığı düzen arasındaki farkı görebiliyor musunuz?
Ben görebiliyorum. Sizlerin de görmesini umuyorum.
Düzgün Can Koçak
Yorumlar
Kalan Karakter: