Defalarca bu köşede yazdık: İnsanların mahrem hayatlarını kayıt altına almak, şantaj amaçlı kullanmak hem günah hem suçtur. Bir fiilde suç ve günah bir araya gelmişse “cürüm”dür, cürümler cezasız kalamaz.
Hakim kararıyla ve kamunun yararını, güvenliğini ve sağlığını ilgilendiren kayıtlar meşrudur, ciddiye alınmaları gerekir. Terör, suikast, uyuşturucu, insan ticareti, yolsuzluk, rüşvet vb. suç fiilleriyle ilgili kayıtlar bu sınıfa girer. Sayın Deniz Baykal’la ilgili olduğu öne sürülen kaset de internete düştüğünde bu görüşümü dile getirmiştim (Zaman, 21 Mayıs 2011). O kaseti yayınlayanlar da günah işlemişlerdi. Cürümlere ceza takdir edilip infaz edilmediği takdirde güvenlik ortadan kalkar, güçlüler kendi yasalarını hukuk yerine geçirir. Ancak cürümler apaçık hukuk ilkelerine göre ferdi olup cezaları da ferdi olmak durumundadır, “tüzel kişilikler”e ve bir yere “mensubiyeti dolayısıyla gruplar”a toplu ceza verilemez. Şimdi hükümete düşen mücrimleri teşhis ve tespit edip yargıya teslim etmektir. Ancak böyle yapılmayıp da bütün bir camia sürekli zan ve itham altında tutulur, her Allah’ın günü milyonlarca insan nefret objesi haline getirilir, toplum kutuplaştırılıp çatışma noktasına getirilirse büyük vebal olur. En son Dışişleri bünyesinde Suriye konusuyla ilgili yapılan toplantının ses kaydının internete düşmesi -eğer doğruysa- ürkütücüdür, içeriği itibarıyla vahamet arz ediyor. Yasak ortadan kalktığında bu konuyu İslam bakış açısından kritik etmeye çalışacağız. Konuşulanların internete düşmesi devletin sır denen bir tarafının kalmadığını göstermektedir.
Pekiyi, bu dinlemeleri kim yapıyor? Eğer hâlâ “paralel yapı” diye suçu Hizmet’e atanlar varsa, bu aklı başında kimseye inandırıcı gelmez. Nitekim Odatv’ye açıklama yapan bir askeri kaynak “olayın iktidarın sözünü ettiği ‘paralel yapı’nın çok ötesinde” olduğunu söylüyor. Mesele tam da budur. Başından beri önce Hizmet’i, ikinci sırada AK Parti’yi ve son sırada diğer dinî grupların tümünü hedef alan “içeriden destekli uluslararası bir operasyon”la karşı karşıya bulunduğumuzu anlatmaya, her üç mecradaki grupları uyarmaya çalışıyorum. Öfke patlamasının yaşandığı, ajan provokatörlerin inisiyatifi ele geçirdiği bu günlerde “Ey kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak!” diye bağıranların sesi giderek kısılıyor. Maalesef aklı başında zannettiğimiz hocalar, yazarlar, kanaat önderleri oyunu göremiyorlar; algı yönetimi ve psikolojik savaş havasına kapılıp fitne ateşini söndürmek için üzerlerine düşen görevi yerine getirmiyorlar. Eskiden İslamcılıklarıyla öne çıkan yazarların nasıl bir anda partizanlaşıp militanlaştıklarını gördükçe İslam’ın irfan ve ferasetinden uzakta olduğumuzu görüyor, üzülüyorum. İnternete düşen dinlemeler öylesine profesyonelce ve sinir bozucu ki bu, içerideki birimlerin beceri ve donanımlarını fazlasıyla aşar. Sızdırmalar ya dört kişiden birinin eseridir veya dünyayı uzaydan kontrol edebilen “küresel ağabey”in yüksek donanım ve maharetinin ürünüdür. Eski ajan Edward Snowden, “NSA’nın 2009’da devreye giren MYSTIC adlı programla belirli bir “ülkenin” tüm telefon konuşmalarını dinlediğini söylüyor. 2011’den itibaren “RETRO” adı verilen bir programla bu sistem 30 gün geriye dönük olarak tüm konuşmaları da geri çağırabiliyor. Bunun için bu sisteme “zaman makinası” deniyor.
Şu soru önemlidir: Bir NATO ülkesi olan Türkiye’de olup bitenlere NATO bigane midir? Yazık ki biz birbirimize düşerken, operasyonu planlayanlar hedeflerine adım adım ilerliyor. Hatırlayacak olursak ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger 11 Eylül saldırılarının hemen akabinde şöyle demişti: “Şimdi kültürler veya dinler arası bir çatışmadan çok, İslam dünyası içinde bir çatışma yaşanıyor… Mücadele asıl İslam dünyasında geçiyor.” İslam dünyası ve Türkiye bileşenlerine ayrılıp birbiriyle çatıştırılıyor. Gaflet içinde birbirimizi bitiriyoruz.
Seçim sonucu ne olursa olsun, bu cehennemden çıkışın tek yolu var: Bir araya gelip konuşmak, ihtilafları vaz’edilmiş yüksek ahlaki normlar ve hükümlere göre çözmek; birlik ve beraberliği, tekfir ve şeytanlaştırma tuzağından uzak durmaktır, kardeşliği her şeyin üstünde tutmaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: