Organ bağışı dendiğinde hepimizi bir anda bir ürperme tutuyor. Organ bağışının ne demek olduğunu, organını bağışlayanların bir insana can verdiğini, organlarımızın başka bir insanda yaşadığını hiç düşünmüyoruz. Bu nedenle de binlerce canı yitiriyoruz.
Geçtiğimiz günlerde bir tıp adamı, yaptığım söyleşi de, Türkiye’nin ve Adana’nın organ bağışında çok gerilerde olduğunu anlattı. Bu nedenle organ bağışı konusunu kaleme almaya karar verdim. Önce konuyla ilgili de bir araştırma yaptım.
Araştırma sırasında ilk tespitler beni bir hayli üzdü ve şaşırttı.
Sağlık alanında geriliğimiz bir tarafa, üniversite öğrencilerimizin dahi organ bağışı konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları gerçeği ile karşılaştım.
Bakın, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik bölümünce 254 öğrenci ile gerçekleştirilen anket korkunç gerçeği ortaya çıkardı. Bu ankete göre üniversite öğrencilerinin yüzde 48.4’ünün organ bağışında yeterli bilgiye sahip olmadıkları tespit edildi.
Bu gerçekten de çok vahim bir olay. Eğer üniversite öğrencilerinin bu konuda bilgisi yoksa sıradan okula gitmemiş insanlar nereden bilsin?
Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 13.8`inin ailesinde organ bağışında bulunan kişilerin olduğu, yüzde 86.2`sinin ailesinde hiç kimsenin organlarını bağışlamadığı, ankete katılanların yüzde 11.4`ünün aile bireylerinin birinin beyin ölümü gerçekleşmesi halinde organlarını bağışlama konusunda olumsuz görüşe sahipken, yüzde 52.3`ünün bağışa olumlu baktığı, yüzde 36.2`sinin ise kararsız kaldığı belirlendi.
Anket çalışmasında öğrenciler, “beyin ölümü gerçekleşen her bireyin organlarının ihtiyacı olan insanlara nakledilmesi gibi bir zorunluluk” getiren kanunun çıkarılmasına yüzde 29.9 oranında “Kesinlikle katılmıyorum”, yüzde 28.7 oranında “Katılmıyorum”, 23.2 “Kararsızım”, 9,1 “Katılıyorum”, 9.1 oranında ise “Kesinlikle katılıyorum” yanıtını verdi. Aynı çalışmada, gençlerin yüzde 56.3`ünün organ bağışı için nereye başvurulacağını bilmediği de belirlendi.
Beni bu konuda yazmaya iten nedenlerden biri de üniversite öğrencilerinin büyük bölümünün organ bağışı konusundaki medyanın büyük etkisi olduğunu söylemesi.
Bakın bu konudaki anket sorusuna üniversite öğrencileri ne yanıt vermiş?
Araştırmaya katılanların yüzde 7.9`u organ bağışı konusunda medyanın insanları etkileyemeyeceği görüşünde iken yüzde 85`lik bir kesim ise medyanın organ bağışı konusunda insanları olumlu yönde etkileyebileceğini düşünüyor.
Bu konu da gerçekten de çok önemli o zaman medya mensupları olarak bizler üzerimize düşeni yapma zorunluluğu hissetmeliyiz.
Hiç olmazsa sıranın bize veya bir yakınımıza da geleceğini düşünerek hareket etmeliyiz.
Veya başka bir deyimle organ bağışının bir hayatı kurtaracağı gerçeğine sarılmalıyız. Hastalıklar ve organ bağışıyla ilgili istatistikler ise dudak uçuklatan cinsten. Hasta sayısı bir hayli kabarık iken, bağışlar da o kadar düşük..
İşte çarpıcı örnekler..
Türkiye'de yılda ortalama 400-500 kişi organ bağışı yapıyor. Ancak organ nakli için sırada bekleyen 5 bin kişi bulunuyor. Bu da ülke olarak organ bağışında yetersiz kaldığımızın bir göstergesi..
Başka bir istatistiğe göre, Türkiye’de 7.5 milyon böbrek hastası var.
Ülkemizdeki 50.000’e yakın kronik böbrek yetmezliği hastası, diyaliz cihazlarına bağlı olarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Kalp ve karaciğer nakli bekleyen hastalar, böbrek hastaları kadar şanslı değiller. Uygun organ bulunamadığı takdirde yaşamlarını kısa bir süre içinde kaybettikleri bir gerçek...
Sağlık Bakanı Recep Akdağ bu konuda “Ülkemizde, organ nakli bekleyen vatandaşlarımızın 6501’i böbrek, 3635’i kornea, 351’i karaciğer, 191’i kalp, 64’ü kalp kapağı, 65’i pankreas, 277’si kemik iliği hastasıdır. Tüm vatandaşlarımızın (organ ve doku nakli) konusunda çok duyarlı olması gerekmektedir. Bu konu tüm Türkiye’yi yakından ilgilendiren çok önemli bir sağlık sorunudur. Bu konuda basın yayın kuruluşlarımıza da önemli görevler düşmektedir” diyor. Sayın bakana katılmamak mümkün değil.
Ancak Türkiye’de sağlığa ayrılan bütçeye ne demeli?
Sayın Akdağ, biz basın mensuplarına görev düştüğünü söylüyor, elbetteki bu konuda bizler görevimizi yerine getirelim. Peki ülkeyi yönetenler sağlık alanındaki eksiklikleri nasıl giderecekler? İnsanların ölmesini nasıl engelleyecekler?
Bu sorulara da yanıt verilmesi gerekmez mi?
İşin Adana boyutuna gelelim.
Organ bağışı ve nakli konusunda çalışmalar var.
2007 yılında Organ Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi kuruldu. Adana’daki merkeze Adana, Mersin, Gaziantep, Hatay, Niğde, Osmaniye, Kilis, Kahramanmaraş ve Kayseri illeri bağlı.. Bu merkez, organ bağışı ile ilgili koordinasyonu sağlıyor. Merkez bugüne kadar, beyin ölümü gerçekleştiği tespit edilen 225 vakadan 41’inin ailesinin organ bağışında bulunmasını, organ bekleyen 121 hastanın, yakınlarının organları ile yeniden hayata tutunmasını sağladı.
2008 yılının istatistiklerine göre Türkiye genelinde bin 613 kişi böbrek, 598 kişi karaciğer 12 kişi de kalp bağışında bulunmuş.
Adana’da ise, 46 böbrek, 9 karaciğer bağışı gerçekleşmiş.
Bu rakamlar ne kadar düşük değil mi?
Şimdi gelelim bağış konusunda bilgilendirmeye..
18 yaşını dolduran ve akli dengesi yerinde olan kişiler yaşamlarını yitirdikten sonra, kullanılmak üzere organ ve dokularını bağışlamak istediklerinde, il ve ilçe devlet hastanelerinde bulunan organ bağış bürolarına, organ nakil merkezlerine ve organ nakli ile ilgili derneklere başvurarak organ bağışında bulunabilirler.
Yani adres belli.
O zaman haydi organ bağışına...
Yorumlar
Kalan Karakter: