Bir satır aralığında yahut bir sokağın dönemecinde durup dinlenir dimağım... Bazı güzel anları durdurup fotoğrafını çekerim zihnimde.Özünü düşünmelerde bulanlara düşünmenin kendisi bile güzel gelir.
Anları yakalamayı çok severim, durup kafamı kaldırıp pamuk gibi bulutların kımıl kımıl edişleri mutlu eder beni. Sonbaharda dalından düşen yaprağın dönüşü çok sevindirir, gökyüzüne uzanan ağaçların gök mavisiyle harmanlanışını, 80 km hızla giden arabanın camından elini uzatıp rüzgarın parmak uçlarımda seksek oynaması, yazın başak tarlalarının hasat zamanı sarı sıcak renkleri kıpırdatır içimi...
Sadelik ve basitliğin aşığıyım, kalabalıklar ve karmaşık şeyler kargaşa verir ruhuma. Kahve acı diye içemem ama sütle karıştırınca ortaya çıkan renge aşık olurum. Liste daha uzayıp gidiyor kendi içimde…
Bir de şunlar var ki; ılık meltemli bir yaz akşamında fondaki seslere karışmak ama kimseyi karıştırmamak içine… Sert halının üzerine uzanıp dalmak düşüncelere, sonra halıdan kalkarken boynunun ve belinin tutulduğunu hissetmek…
Yokuş yukarı çıkarken kendi ağırlığından yorulmak ama yokuş aşağı inerken durduramamak kendini… Ruh halini yansıtan şiirlere denk gelmek ve şiirin sayfasının kenarını katlamak bir daha aradığında kolay bulabilmek için… Kitap okurken birden uyku halinin gelmesi ve uyumadan önce aklında kalan satırlarla uyanmak… Bu liste hiçbir zaman bitmeyecek zannımca ama sıkmamak da gerek kimseyi.