cep
telefonundan mesaj
yazmaya çalışırken, az daha başını galvaniz sacdan üretilmiş ve üzerinde ‘kontrollü demiryolu geçidi’ yazan levhaya çarpacaktı!
***
zaten
o levhayı görmese
adana–mersin treninin altında kalacaktı!
***
şaka
değil bu gerçek!
günlük yaşantınızda çevrenize bir bakın!
***
yolun
karşısına geçerken
mesaj yazan mı ararsınız!, kaldırımda yürürken gözünü telefondan ayırmayan mı!, kırmızı ışıkta durdurduğu arabasında mesajına bakan mı!, okul yolundaki trafiğe aldırmadan mesaj atan mı!
ne ararsanız var!
***
şimdi güya
akıllı telefonlar var!
ama aklımızı
başımızdan alıyor!
***
oysa
bizim akıllı
mektuplarımız yoktu!
ucunu yakardık hasret kaldığımız anlasın diye ve yürek sesimizi satırlara yüklerdik hiç görmediğimiz sevdiğimize!
***
mektup deyince
aklıma geldi!...
cahit sıtkı
beşiktaş’taki lisede
yatılı okurken hafta sonları dışarı çıkarmış!
***
akşam
dışarı çıkanlar
bir birlerine anlatırlarmış, kimle buluştuklarını, ne yaptıklarını
ama
cahit sıtkı tarancı’nın hiç anlatacağı kız arkadaşı veya sevgilisi yokmuş!
***
bir gün
akşam vakti
okula dönerken yolda düşmüş güzel bir bayanın fotoğrafını bulmuş, almış ve doğru beyoğlu’na gitmiş, oturmuş kendi kendine bu güzel bayanın dilinden mektup yazmış, fotoğrafı da mektubun içine koyup, okula postalamış!
***
bir iki gün
sonra postacı geldiğinde
mektupları bırakırken çağırmışlar, cahit almış mektubu, yatakhanede açmış, mağrur bir şekilde arkadaşlarına havasını atmış!
***
cahit sıtkı
bu arada boş durmamış
fotoğraftaki kızı bulmuş, kız bir albayın kızı ve evlenmiş çoluk çocuğa karışmış!
***
gün gelmiş
o büyük şair
başka bir kızla evlenmiş… ama kendi kendine yarattığı bu büyük aşkı hiç unutmamış!
***
dilerim!
sizin de bir
ömür verdiğiniz
cep telefonu mesajlarınızdaki büyük aşkınız, başladığı gibi yine bir cep telefonu mesajıyla bitmez!
***
yani
yüz yüze gelir
iki cümle edersiniz!
trafikte ‘dur’ levhasına çarpmadan!
Yorumlar
Kalan Karakter: