Karnesinde en az beş zayıf olan, karne günü karnına ağrılar giren, akşam eve gidince o karneyi ailesine nasıl göstereceğini haftalar öncesinden düşünen bir öğrenci oldum hep.
Dayatılan eğitim sistemine karşı çıktım. Eğitimin ezberden öteye gitmesi gerektiğini düşündüm ve bunu da her defasında -öğretmenlerimden gördüğüm tepkilere rağmen- ifade ettim.
Kalıplaşmış bilgiler, içi boş kurallar, hayatımızın hiçbir alanında işe yaramayacak olan onlarca ezber ve haksız da olsa sesimizi çıkarmamamız tembihlenen öğretmenler.
Karne günü yaklaşıyor. Karneler, bir yıl boyunca gösterilen çabanın karşılığı olması gerekirken, maalesef pohpohlanmış notlar ve neredeyse on öğrenciden on bir tanesinin alacağı takdir belgeleri ile dolu.
Bu durum, gerçekten çalışan, çaba gösteren çocuklara haksızlık olduğu kadar çalışmadan, çaba göstermeden ödül almaya alıştırılmış çocuklara da büyük haksızlık. Kendi ellerimizle çabanın değersiz olduğunu öğretiyoruz.
Karne günü yaklaşırken başka bir mesele daha var; "Karne Hediyesi" meselesi.
Karne hediyesi, bir çocuğa iyi niyetle yapılmış kötülüklerden biridir. Çocukların, aldığı notlar değil, gösterdiği çaba -abartmadan- takdir edilmelidir. Karne hediyesi alarak çabayı değil notları takdir ediyoruz. Öğrenci olarak yapması gerekeni yapmış ya da yapmamış ve karşılığında da karnesini almıştır. Bu kadar.
Bunca suni gün yetmezmiş gibi bir de karne hediyesi icat edildi. Karne gününü özel bir gün havasına sokmak isteyen öğretmen ve velileri de anlamakta güçlük çekiyorum. Karne alındığı günün diğer günlerden farkı, uzunca bir tatilin başlıyor olması ve bir üst sınıfa geçilmesi. Bu kadar.
Ve tabii bir de ana sınıfından başlayarak üniversitesi bitinceye kadar her kademede havaya fırlatılan kepler ve mezuniyet törenleri var. Onu da bir daha ki sefere yazarım.
İyi tatiller çocuklar. Dinlenin, sokaklarda oyun oynayın, kitap okuyun, gökyüzünü seyredin ve sağlıklı beslenin.