Oyun ve Bilişsel Gelişim
Oyun, yalnızca duygusal boşalım değil; aynı zamanda bir öğrenme sürecidir. Çocuk oyun aracılığıyla çevresini keşfeder, neden-sonuç ilişkilerini öğrenir ve problem çözme becerilerini geliştirir. Örneğin, bloklarla kule yapan bir çocuk aslında deneme-yanılma yoluyla fizik yasalarını öğrenmektedir. Kule devrildiğinde dengesizliği, başarılı olduğunda ise dengeyi keşfeder. Bu basit görünen deneyim, ilerideki analitik düşünme becerilerinin temelini oluşturur. Piaget’nin bilişsel gelişim kuramına göre oyun, çocuğun zihinsel şemalarını genişletmesinin en etkili yoludur. Çocuk oyunda hem taklit eder hem de yeni şeyler dener. Yaratıcı oyunlar, hayal gücünü beslerken aynı zamanda soyut düşünmenin ilk basamaklarını hazırlar. Acar Baltaş bu noktada oyunun beynin öğrenme kapasitesini artırıcı yönüne dikkat çeker. Oyun sırasında salgılanan dopamin, öğrenmeyi pekiştirir ve çocukta merak duygusunu canlı tutar. Bu nedenle oyun, yalnızca çocukluk döneminin değil, yaşam boyu öğrenmenin de en doğal aracıdır.
Oyun ve Sosyal Beceriler
Çocuklar oyun oynarken yalnızca kendi dünyalarında kalmaz, aynı zamanda başkalarıyla etkileşim kurarlar. Paylaşmak, sırayla oynamak, kurallara uymak, empati kurmak gibi sosyal beceriler oyun sırasında doğal bir biçimde öğrenilir. Örneğin, saklambaç oynayan çocuk sıranın kendisine gelmesini bekler, kaybettiğinde hayal kırıklığıyla baş etmeyi öğrenir, kazandığında sevinci paylaşır. Bu deneyimler ilerleyen yaşamında iş birliği yapabilme, rekabeti sağlıklı yönetebilme ve toplumsal kuralları benimseyebilme becerilerini destekler.
Acar Baltaş, “oyunun sosyal zekâyı geliştiren bir laboratuvar” olduğunu ifade eder. Çocuğun oyun sırasında geliştirdiği empati becerisi, ileride insan ilişkilerinde sağlıklı bağlar kurmasının temelini oluşturur.
Duygusal Düzenleme ve Dayanıklılık
Çocuklar günlük yaşamda tıpkı yetişkinler gibi stres, kaygı ve hayal kırıklığı yaşayabilirler. Ancak onların bu duygularla baş etme becerileri henüz gelişmemiştir. Oyun, çocuklara bu duyguları güvenli bir ortamda deneyimleme ve düzenleme fırsatı sunar. Örneğin, doktorculuk oynayan bir çocuk hem hasta olma korkusunu hem de iyileştirme gücünü deneyimler. Kötü karakteri canlandıran çocuk ise öfke duygusunu kontrol etmeyi öğrenir. Bu süreçler, psikolojide duygusal regülasyon olarak adlandırılan becerinin gelişimine katkıda bulunur. Baltaş’a göre çocuklukta oyun yoluyla kazanılan bu beceriler, yetişkinlikte karşılaşılan stresli durumlarla baş etme kapasitesini artırır. Yani oyun, yalnızca çocukluk döneminde değil; yaşam boyu psikolojik dayanıklılığın temelini atar.
Teknoloji ve Oyun: İki Ucu Keskin Bıçak
Son yıllarda teknolojinin çocuk yaşamındaki ağırlığı giderek artıyor. Tabletler, bilgisayar oyunları ve dijital uygulamalar, çocukların oyun deneyimini dönüştürmüş durumda. Evet, dijital oyunlar bilişsel refleksleri geliştirebilir, hızlı düşünmeyi teşvik edebilir. Ancak, ekran başında geçirilen uzun süreler çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz etkileyebilir.
Acar Baltaş bu konuda ebeveynlere “denge” önerisinde bulunur. Çocuğun oyun deneyiminin yalnızca dijital dünyayla sınırlı kalmaması gerektiğini vurgular. Açık havada, akranlarıyla, doğayla iç içe geçirilen oyun zamanlarının çocuk gelişimi üzerindeki etkisi hiçbir ekran deneyimiyle karşılaştırılamaz.
Ebeveynlere Düşen Görev
Çocuğun gelişiminde oyunun sağladığı psikolojik katkılardan faydalanabilmek için ebeveynlerin aktif bir rol üstlenmesi gerekir. Uzmanların önerileri şu şekilde özetlenebilir:
1.Oyuna zaman tanıyın: Çocuğun gününü sadece ders ve etkinliklerle doldurmayın, serbest oyun için zaman bırakın.
2. Katılımcı olun: Bazen çocuğun oyununa dahil olmak, onun dünyasını daha iyi anlamanıza yardımcı olur.
3. Alan sağlayın: Oyun için güvenli, özgürleştirici alanlar yaratın.
4. Denge kurun: Teknolojik oyunlarla fiziksel oyun arasında denge gözetin.
5. Gözlemleyin: Çocuğun oyunları, onun ruhsal dünyasına dair ipuçları verir. Bu ipuçlarını dikkate almak, sağlıklı iletişim için önemlidir.
Oyun, çocuk gelişiminin lüks değil, zorunlu bir parçasıdır. Çocuk oyunda yalnızca eğlenmez; öğrenir, duygularını düzenler, sosyal beceriler kazanır ve kendine dair farkındalık geliştirir. Acar Baltaş’ın da ifade ettiği gibi oyun, çocuğun dünyayı anlama biçimidir. Bu nedenle oyunu destekleyen, ona alan açan her ebeveyn ve eğitimci, aslında çocuğun ruhsal ve zihinsel gelişimine en değerli katkıyı sunmaktadır.
Toplum olarak unutulmaması gereken şudur: oyun oynamayan çocuk, eksik büyür.
Yorumlar
Kalan Karakter: