Bir çocuk, dünyaya geldiği andan itibaren sürekli öğrenen, keşfeden ve çevresinden aldığı uyaranlarla gelişen bir bireydir. Özellikle 2-6 yaş arası dönem, çocukların bilişsel, duygusal, sosyal ve dil gelişiminde kritik bir süreçtir. Bu yaşlarda kazanılan deneyimler, çocuğun ileriki hayatına yön veren temel yapı taşlarını oluşturur. İşte bu nedenle, “çocuğun çevresi” onun gelişiminde belirleyici bir role sahiptir.
Çocuk gelişiminde çevre; aile, okul, arkadaş grubu, mahalle, hatta kitle iletişim araçlarını kapsayan geniş bir çerçevedir. Psikoloji literatüründe Bronfenbrenner’in “Ekolojik Sistemler Kuramı” bu durumu çok net özetler: Çocuğun gelişimi, onu çevreleyen halkalardan bağımsız düşünülemez. Mikrosistem: Aile, öğretmenler, yakın arkadaşlar. Mezosistem: Aile ile okul arasındaki etkileşim. Ekzosistem: Anne-babanın iş koşulları, sosyal çevre. Makrosistem: Kültürel değerler, gelenekler. Yani bir çocuğun gelişimini yalnızca genetik özellikleriyle açıklamak mümkün değildir; çevresel faktörler, en az genetik kadar güçlü bir etkiye sahiptir.
Anaokulu çağı çocukları için en güçlü çevresel faktör ailedir. Anne-baba, çocuğun ilk rol modeli, ilk öğretmeni ve en güvenli limanıdır. Çocuğun dil gelişimi kelime hazinesi büyük oranda evde kurulan iletişimle şekillenir. Anne-babasının kitap okuması, sohbet etmesi, sorularını sabırla yanıtlaması çocuğun dil becerilerini doğrudan etkiler. Çocuğun ihtiyaç duyduğunda yanında olduğunu hissettiği bir ebeveyn, onun özgüvenini artırır. Tersi durumda, sürekli eleştirilere veya ilgisizliğe maruz kalan bir çocuk içine kapanabilir. Çocuklar, söylediklerimizden çok yaptıklarımızı gözlemler. Evde kullanılan üslup, çözüm yolları, hatta televizyon karşısında geçirilen süre bile çocuğun alışkanlıklarını belirler. Örneğin, yemek masasında sürekli telefona bakan bir ebeveyn, farkında olmadan çocuğuna da aynı alışkanlığı kazandırır. Oysa yemek masasında sohbet eden, günün nasıl geçtiğini anlatan bir aile, çocuğun sosyal iletişim becerilerini destekler. Prof. Dr. Acar Baltaş: “Çocuğunuza hayatı hazır bir reçete olarak sunamazsınız. Çocuğunuzun hayat yolunu siz çizemezsiniz; ona ancak kendi yolunu çizebileceği bir harita verebilirsiniz.” Bu söz, ailelerin çocuklarına her şeyi hazır sunmak yerine onların keşfetmesine, deneyimlemesine ve hata yaparak öğrenmesine fırsat tanıması gerektiğini hatırlatır. Çocuğun yolunu açmak, çevresini destekleyici hale getirmek; ama seçim hakkını ona bırakmak, sağlıklı gelişim için en önemli yaklaşımdır
Aileden sonra çocuğun en çok vakit geçirdiği çevre anaokuludur. Anaokulu, çocuğa yalnızca akademik bilgiler sunmaz; paylaşmayı, sıra beklemeyi, iş birliği yapmayı da öğretir. Çocuklar oyun sırasında anlaşmazlık yaşar, uzlaşmayı öğrenir. Bu, ilerideki toplumsal ilişkilerin temeli olur. Evde esnek olan kurallar, okulda daha belirgindir. Örneğin, oyuncakların paylaşılması, sıraya girilmesi gibi durumlar çocukta disiplin gelişimini destekler. Anaokulunda farklı aile yapılarından gelen çocuklarla bir araya gelen çocuk, farklılıklara hoşgörülü olmayı öğrenir. Bir öğretmen arkadaşım şöyle bir örnek vermişti: Sessiz ve çekingen bir öğrencisi, anaokulunda yapılan grup oyunları sayesinde zamanla daha sosyal hale gelmişti. Evde ailesinin “utangaç” diye etiketlediği çocuk, okul ortamında doğru yönlendirmeyle özgüven kazanmıştı. Bu, çevrenin dönüştürücü etkisine güçlü bir örnektir. Çocuğun gelişiminde sadece aile ve okul değil, yaşadığı sosyal çevre de çok etkilidir. Çocuk parkta yaşıtlarıyla oynarken hem fiziksel becerilerini hem de problem çözme yeteneğini geliştirir.
Ancak, çevrede güvenli oyun alanlarının azlığı ya da çocuğun sürekli ekran karşısında vakit geçirmesi bu süreci olumsuz etkiler. Ne yazık ki günümüzde birçok çocuk, sokakta seksek oynayarak değil, tablet ekranında sanal oyunlarla büyüyor. Bu durum hem sosyal hem de fiziksel gelişimde bazı eksikliklere yol açabiliyor.
Günümüzde çocukların çevresini belirleyen en güçlü faktörlerden biri de dijital dünya. Çizgi filmler, tablet oyunları, YouTube videoları çocukların düşünme biçimlerini ve davranışlarını derinden etkiliyor. Şiddet içerikli oyunlar, çocuğun saldırgan davranışlara daha yatkın olmasına neden olabiliyor. Hızlı tüketilen videolar, dikkat süresini kısaltabiliyor. Ancak doğru kullanıldığında, eğitici içerikler çocuğun kelime hazinesini, hayal gücünü ve problem çözme becerilerini geliştirebilir. Burada görev yine aileye düşüyor. Teknolojiyi tamamen yasaklamak yerine kontrollü, sınırlı ve rehberli kullanım sağlamak en sağlıklı yoldur.
Çevrenin çocuk gelişimindeki rolü yadsınamaz. Ancak aileler, küçük adımlarla bu çevreyi daha zengin ve destekleyici hale getirebilir. İşte bazı öneriler:
- Günlük Sohbetler Edin: Çocuğunuzla her gün 15-20 dakika sadece onunla ilgili sohbet edin. “Bugün okulda en çok neye güldün?” gibi sorular açıcıdır.
- Kitap Okuyun: Her gün düzenli olarak yaşına uygun kitap okuyun. Bu hem dil gelişimini hem de hayal gücünü destekler.
- Oyun Zamanı Tanıyın: Çocuk, oyunla öğrenir. Ebeveyn olarak birlikte oyun oynamak, hem ilişkiyi güçlendirir hem de sosyal öğrenmeyi artırır.
- Olumlu Model Olun: Trafikte sabırsız davranmamak, evde nezaketle konuşmak, çocuğa aktarılacak en güçlü derslerdir.
- Doğayla Buluşturun: Park gezileri, bahçede toprağa dokunmak, çocuğun duygusal ve fiziksel gelişimini destekler.
- Teknolojiye Sınır Koyun: Tableti “sus payı” olarak vermek yerine, belli zaman dilimlerinde kontrollü kullanım sağlayın.
Anaokulu çağındaki bir çocuk, tıpkı boş bir tuval gibidir. Çevresi ise bu tuvali renklendiren fırçalar… Aile, okul, sosyal çevre ve medya; hepsi bu resme bir dokunuş yapar. Sonunda ortaya çıkan tablo, çocuğun kişiliğini, alışkanlıklarını ve yaşam bakışını şekillendirir.
Unutmayalım, çocuklarımız geleceğimizdir. Onlara güvenli, sevgi dolu, zenginleştirilmiş bir çevre sunmak, yalnızca bireysel değil toplumsal bir sorumluluktur. Çünkü bugün onların gelişimine yaptığımız katkılar, yarının daha sağlıklı, üretken ve mutlu toplumunu inşa edecektir.
Çocuğunuzun çevresini iyileştirmek için büyük değişiklikler yapmanız gerekmiyor. Bazen sadece bir masal kitabı okumak, parkta birlikte koşmak veya sabırla dinlemek, onun gelişiminde sandığınızdan çok daha büyük bir etki yaratır.
Yorumlar
Kalan Karakter: