HAYDAR ŞENGÜL
ADANA (GÜNAYDIN) – Kafkasların Yaşar Kemal’i olarak bilinen Kenan Karabağ, Adana’da büyük ilgi gördü. Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde bir araya geldiğimiz Kafkasların Yaşar Kemal’i Kenan Karabağ duygusal anlar yaşadı. Karabağ ile Adana’daki etkinlikleri ile ilgili görüşmeler yaptık. Adana’nın meşhur kebapçısı Kebapçı Mesut’ta sevenleri ve dostları ile okuryazar buluşması gerçekleşti.
Kebapçı Mesut’un yerinde sevenleri ve okurları ile bir araya gelen Kenan Karabağ kitaplarını sevenleri için imzaladı. Onlarla konuşup sohbet eden Karabağ arkasından ustaya saygı için Yaşar Kemal’in Osmaniye’nin Hemite Köyündeki evini ziyaret etti. Ziyaret bittiğinde yüreğimizde oluşan hoş duygularla Adana’ya dönüldü.
Kenan Karabağ ile kitabı ‘Kura Çözüldü’yü konuştuk.
İNSAN ÖLDÜRMEK GÜNAHLARIN EN BÜYÜĞÜ
Dokuz yaşında ayrıldığım topraklara oranın yüz yıl evvelinin hikâyelerini yazmak için geri döndüğümde içimde garip duygular vardı. Anlatılanlar kopuk resimler olarak önümden geçiyordu. Malakanlar içime yer etmişti. Nedendir bilmiyorum birden ısınıvermiştim onlara. Belki de benim doğduğum köye yerleşmiş olmalarındandı. Birde ellerine silah almamaları ve insan öldürmeyi günahların en büyüğü saymalarındandı sıcaklığım.
Yol boyunca onları düşündüm. Nasıl geldiler, nasıl yerleştiler ve neden gittiler.? Sorular içimde ardı ardına sıralanıyordu. Doğduğum topraklara adım attığımda heyecanım daha da artmıştı...
ZAMANDA BİR YOLCULUK
Bir an evvel olanları duymak ve içimde oluşacak ırmağa bırakmak istiyordum kendimi. Öylede oldu... Anlatılanlar içimde bir ırmak olup aktı. Hikâyelere yenileri eklendi. Bazen gözlerimden akan yaşları silerek dinledim yaşanılanları... Aylarca sürdü. Duyduğum ve öğrendiğim her hikâyeyi yüreğime yazdım. İçimdeki duygular kabardıkça kabardı. Irmak coşkunca bir akışa bıraktı kendini. Ve kalemi elime aldığımda 1965 yılında terk ettiğim son gecemiz geldi gözümün önüne... Daha ötelere gittim. Zamanda bir yolculuk başlamıştı. Yıl 1877-78 Doksan üç harbi yani.. Kura köprüsünden top sesleri geliyordu ve bağırtı yeri göğü inletiyordu. Bir köşeden sessizce seyrediyordum olan biteni. Çığlıklar kulaklarımı yarıp geçiyordu. Çocuklarını sırtlarına bağlayan kadınlar ve dörtnala giden atlılar. Kendine kavuşan kar sularıyla coşkunca akan bir ırmak ve arkada baştanbaşa yanan bir şehir...
BU GÜN HİKAYE EDİLEN GERÇEKLER
Hikâye başlamıştı. Köprüye düşen bir top mermisi ve kaçmaya çalışanların gökyüzüne savrulan görüntüleri. Kura nehrinin kendisine düşenleri alıp götürüşü... Hepsi tek tek geçti önümden ağlayanlar, boğulanlar, imdat diye bağıranlar, alev alev yanan samanlıklar ardı ardına patlayan cephanelikler, top sesleri tüfek sesleri... Ses seda kesildiğinde bir şehir yere yeksan olmuştu. Ovada korkunç bir kaçışın izleri kalmıştı yalnızca. Başıboş çarıklar, kadın leçekleri, tavşarlar, başın üstünden öylece düşmüş sarıklar, yarısı yırtık kazaklar, pantolonlar, sağa sola kaçmış kuzular, koyunlar, kaz sürüleri ve havada uçuşan turnalar, angutlar... Kuranın son resmi silikleştiğinde yerimden doğruldum. Her şey geride kalmıştı. Aradan geçen zaman unutturmuştu olan biteni...
İLKÖNCE MALAKANLAR GELDİ
Bir şehir yeniden ayağa kalkıyordu. Her yanda çarın askerleri vardı ve Ardahan kalesinde bambaşka bir bayrak dalgalanıyordu. Süslü arabalarıyla önce Malakanlar geldi. Sıhhat numunesi gibiydi her biri. Bembeyaz yüzleri ve sarı saçlarıyla kadınlar geçti kafileler halinde. 1880 yazı onların yılıydı. Karıncalar gibi çalıştılar evlerini obalarını kurdular. Okullarını ibadethanelerini... Geldikleri köyleri baştanbaşa değiştirdiler. Benim doğduğum Sarzep(Sulakyurt) köyü de iki katlı ahşap evlerle dolmuştu. Akşamları verandalarında çay keyfi yapan Malakanlar artık oraların yeni sahipleri olmuşlardı.
Onları Pontus'dan gelen Rumlar izlemişti. Arka arkaya köyler kurmuşlardı. Şehre yerleşen Ermeniler ve İsviçre'den gravyer yapmaya gelen David Moser... Gürcüler; Terekemeler, Kürtler...
Sırtlarında yükleriyle Poşalar, Muturuflar... Zalimliğiyle ün salan bey sülaleleri... Başladığım hikâyeye katılan çoğalmıştı. Bir tarafta davulun hoş sesine diğer taraftan Lirin kutsal sesi karışıyordu. Tulum, akordeon, keman, piyano... Ova bambaşka bir şekle bürünmüştü. Kura boylarına yerleşenler ayrı dilleri, ayrı dinleri ve ayrı kültürleriyle bir arada kavgasız yaşamaya başlamışlardı. Taaki çeteler şehri basıncaya kadar...
SONRA KURA ÇÖZÜLDÜ. BÜYÜ BOZULDU.!
Kovana çomak sokulmuştu ve halkın birbirine düşman olmaları istenmişti. Herkes geldiği gibi dağıldı. Kardeşlik düşmanlığa dönüştü. Barış içinde bir arada yaşayan kültürler bir bir söndü. Lir’in kutsal sesi sustu. Keman bir köşeye saklandı. Zalimler yalın kılıç ortada gezindiler. Camilerde, evlerde ateşe verilen insanların feryatları kapladı ortalığı ve bir şehrin çığlıkları gökyüzüne yükseldi..
Ben o çığlıklarla dolaştım gökyüzüne yükselen sesleri duydum. Feryatları yüreğime yerleştirdim. Ve gün geldi içime yerleştirdiğim her hikâye sancıyla sarstı beni. İçimde onulmaz fırtınalar koptu. "bizi duydun, gördün" dediler. İrkildim. Sonra sesler çoğaldı "sen buralısın. Bizde buralıyız. Bizi yazmayacak mısın.?" Yazdım tam dört cilt. Her satırında onların yaşadıkları mutlulukları ve acıları içimde dolaştırdım. Artık yaşadıkları sır olmaktan çıktı. Unutulup gitmediler. Geride bıraktıkları hatıralar yüzlerce sayfalık kitaplara ancak sığdı...
Şimdi okuyanlar duyacaklar onların geçmişten gelen çığlıklarını hazır mısınız? Kura boylarında yaşanmış hayatların gerçek hikâyeleri sizleri bekliyor. Onları tanıdıkça ve yaşadıklarına şahit oldukça sizde gözyaşlarınızı tutamayacaksınız...
KURA ÇÖZÜLDÜ UNUTULAN HALKLARIN DESTANI
Kura Çözüldü Kafkasya da yaşanmış ve unutulmaya yüz tutmuş halkların destanı olup toplam 19 yıllık bir çalışmanın ürünüdür. Hali hazırda; Kura çözüldü 1 - Bir şehrin Çığlığı..
Kura çözüldü 2 - Sahara'da Çiçekler Açtı.. ve en son çıkan, Kura çözüldü 3 - Kızaktaki Ölü.. İçindeki sırlarla okurlarını bekliyor.
Ve ben Kenan Karabağ o toprakların yazarı olarak hala oralarda gün yüzüne çıkmamış hikâyeleri toplamaya devam ediyorum. 1956 yılında doğduğum ve dokuz yaşında ayrıldığım toprakların halklarını, yaşamlarını onların sır dolu hikâyelerini yazmış olmak içimdeki en büyük mutluluk ve daha yazacaklarım var...
KENAN KARABAĞ’IN ÇIKACAK KİTAPLARI;
1- Kura çözüldü 4, Tarihsel Roman,
2- Bekâr Evi, Mizah,
3- Rüzgâr Kanatlı Yıllar-1 Roman,
4- Çilli Horoz Çetesi, Mizah
Yorumlar
Kalan Karakter: