Her yıl karşımıza çıkan, artık sıradanlaşan bir haber yine gündemde üç gündür.
KPSS’de kopya skandalı. Yine sınavdan önce belli bir kesime sızdırılan sorular…
Bize her ne kadar artık sıradan bir olay gibi gelse de gerçekten açıklaması olmayan, devletin durumunu açıkça ortaya koyan bir skandal bu. Devletin gücünün belli bir kesimin çıkarları doğrultusunda kullanıldığının, halk arasında ayrım yapıldığının ve “o bizden, şu sizden” anlayışının iyiden iyiye devlet politikası haline geldiğinin kanıtı.
Vatandaşlar yıllardan beri süregelen bu olaylardan sonra sınavlara “Bakalım bu yıl sorular nasıl servis edilecek” diye düşünerek giriyorlar. İşte bu vatandaşın kendi hakkını gasp eden devletine güvenmediğinin göstergesi. Açıkçası durum çok vahim…
Skandalın ardından yapılan açıklama ise başlı başına skandal niteliğinde. ÖSYM, sınava giren adayların soruları hafızalarında tutarak sınavdan sonra yayın organlarına kasıtlı olarak servis ettiğini açıklayarak güya soruların sızdırılmadığını ve ortaya çıkan bir durumun kötü niyetli kişilerin iftirası olduğunu söylüyor. Güler misin ağlar mısın? Acaba Türkiye Halkı onların bulunduğu yerden bakıldığında bu fantastik hikâyeye inanacak kadar aptal mı görünüyor?
Aslında halkı aptal yerine koymalarına şaşırmıyorum çünkü her konuda olduğu gibi bu konuda da duyarsızlaştık…
Her yıl fütursuzca, devlet sanki arka bahçeleriymiş de her konumuna kendi adamımı getireceğim der gibi; vatandaşın gözüne soka soka yapıyorlar bunu. Başlarda ne kadar karşı çıkılsa da tepki gösterilse de; artık her sınavda bunun olmasını bekliyoruz. İşin acı yanı ortaya çıkmasa bile her sınavda bunun olduğunu biliyoruz. İşte bu düşünce duyarsızlaştırıyor bizi.
Ben ise artık bu skandalın başrolünde oynayanlara mı sinirlensem;
Bu skandalı yöneten devlet görevlilerine mi kızsam;
Bu haksızlığa, bu emek hırsızlığına karşı isyan mı etsem;
Yıllarca çalışmanın karşılığını alamayanlar için mi üzülsem;
Yoksa olanlara bakıp sadece gülsem mi bilemiyorum...
Her yıl ülke olarak aynı filmi izlememiz gerçekten trajikomik…
Sadece KPSS de değil; neredeyse yapılan her sınavda şaibe söylentileri dolaşıyor ortada. Mesela hâkim ve savcı adaylığı sınavına hakkım olduğu halde girmek istemiyorum, girmeyeceğim de.
“Yazılı sınavı geç mülakatı hallederiz sevdiğimiz çok kardeşimizi kazandırdık biz böyle.” veya “Seni alırlar mı hiç boşuna girme isminden kaybediyorsun en başta.” laflarını duymaktan bıktığım; ne sınavı düzenleyenlere ne mülakatı yapanlara ne yargıya ne de güya benim haklarımı korumakla, gözetmekle yükümlü olan devlete zerre kadar güvenmediğim için aklımdan bile geçmiyor sınava girmek. Sınavı kazanmaları sınavdan önce belli olanların sonuçlar açıklandığında kazandığını gördükçe devlete, sisteme olan inancım daha da azalıyor.
KPSS mağdurları sözünü kullanmayı hiç sevmiyorum ama durum için daha uygun bir söz bulamıyorum. Zaten ülkede gerçekleştirilen tüm sınav sistemlerinin yetersizliği üzerine bir de bunun gibi olaylarla karşılaşmak daha da umudunu kırıyor insanın. Yazı içerisinde değindiğim gibi; hakkımızı koruması gereken yapı olan devletin görevlileri kendi elleriyle hakkımızı gasp ediyorlar.
KPSS mağdurlarına usulen de olsa bir geçmiş olsun demem gerektiğinin farkındayım ama inanın hiç içimden gelmiyor. Çünkü seneye yine buna benzer bir olayla; hatta aynı tabloyla karşılaşacağımızdan adım gibi eminim.
Yine de tüm bu olumsuzluklara rağmen geçmiş olsun KPSS mağdurları; umudunuzu bir an olsun kaybetmeden hakkınızı aramaktan vazgeçmemeniz dileğiyle…
Düzgün Can Koçak
 
            
         
                     
         
                                 
                                 
                                 
                                 
                                 
        
Yorumlar
Kalan Karakter: