“Allah’ım bu senin ateşin! Cehennem ateşi işte; kâfirlerin yanacağı ateş!”
2 Temmuz 1993’de Madımak’ın önünde bulunan araçlar ateşe verildiği sırada duyulan bir söz. Alevlerin önünde yaklaşık on beş bin insanın bir ağızdan tekbir sesleri.
Binlerce insan, ellerine ne kadar yıkansa da temizlenmeyecek 35 tane insanın kanı bulaşan binlerce insan. 33 can, otelin iki güvenlik görevlisi ve iki tane katilin arada kaynayıp hayatını kaybettikleri bir katliam.
Bu katliamın ne denli vahim olduğunun farkına varabilmek için sol görüşlü, alevi, sanatçı olmaya gerek yok. İnsanların insanlığını kaybettiği bu günde; sadece insan olmaya çalışmak bile yeterli bu acıyı en derinde hissedebilmek için.
Orada yanan insanlar ise katil kesimin söylediği gibi Aziz Nesin yüzünden değil, Alevi oldukları, kavramsal olarak “öteki” oldukları için can verdiler. Aziz Nesin bahaneydi onlar için, sadece bahane…
33 Can’ın katilleri…
Tanrı insan olmaları için kitaplar, peygamberler gönderdi onlara. Okumadılar, dinlemediler. Masumlara dokunmayın dedi; onlar aksine canlı canlı yaktılar. Yalan söylemeyin dedikçe iftira attılar. O, vicdanlı olmaya çağırdıkça insafsızlaştılar. İnsan olmaları için gönderilen her işareti görmezden gelip aksini yaptılar.
Bugüne kadar insan olmayı başaramadılar.
Onat Kutlar’ın dediği gibi “Sen ne Müslümansın ne de Sivaslı. Sen insan bile değilsin. Gözü dönmüş bir katil, bir yaratıksın.” Haklıydı üstat. Onlar insan bile olamadılar.
Bu katliam sadece Sivas’ın değil, tüm Türkiye’nin, insanlığın ayıbıdır. İnsanlığın öldüğü gündür 2 Temmuz 1993.
Fakat esas katliam, bu vahşet davasının zamanaşımına uğratılmasıyla oldu. Belki 10 yıl sonra bu haksız karar yüzünden, yine bir 2 Temmuz sabahında gazetelerde ve televizyon manşetlerinde şu şekilde göreceğiz bu insanlık dışı vahşeti: “Sözde Sivas Katliamı”.
Katliam gerçekleştiğinde “Abartmaya gerek yok bu kadar insan bir futbol maçında da ölebilirdi” diyen Mesut Yılmaz ve “Neyse ki dışarıdaki vatandaşlarımıza bir şey olmadı.” diyerek katliamı meşrulaştırmaya çalışan Tansu Çillere destek olan bir karar bu zamanaşımı kararı.
İnsanlığa karşı suç işleyenlerin, bu suçların hesabını insanlığa vermeleri gerekirken; güya demokrasinin, cumhuriyetin, hakkın, hukukun, vatandaşın koruyucusu olan devletin temsilcisi olan Meclisin 93’ten bu zamanaşımı kararına kadar üç maymun misali sessiz kalması yüzünden neredeyse katillere iade-i itibar yapılacak duruma geldi olay. İnsanlığa karşı işlenen suçlar zamanaşımına uğrayamaz. Buna sessiz kalmak suça ortak olmaktır bir anlamda.
Ben ise Aleviyim ve göğsümü gere gere söylüyorum bunu. Çünkü benim halkımın geçmişinde hiçbir zaman kara bir leke olmadı. Öldürüldük, yakıldık, fişlendik, ötekileştirildik ama kendimiz dışında kimseye zararımız dokunmadı. “Alevi olduğunu söylüyorsun da es kaza bir şey yapmasınlar sana?” diye düşünüyorum bazen. Yapsınlar sorun değil. Madımak yanmaya başlamadan birkaç saat önce otelin içinde merdivenlerde otururken kendisine “Burada olaylar büyür de birimize bir şey olursa ne yaparız?” diye soran şair arkadaşına cevap veren Metin Altıok’un dediği gibi “Kalanlar da, ölenler için şiirler yazar.”. Sorun değil.
33 Can… Sizin arkanızdan da çok şiir yazdı kalanlar. Fakat ölüm size hiç yaklaşmadı…
Yaklaşamazdı da… Çünkü Biz Ölümü Sizlere Hiç Yakıştırmadık…
Düzgün Can Koçak
Yorumlar
Kalan Karakter: