ÖNCE ADAM GİBİ ADAM OL, SONRA MÜSLÜMAN OL

Rabbimizden bütün insanlığa en kıymetli bir armağan olarak inen Kur’an her dem taze sadr-e şifa bir yaşam kaynağı ve hayat rehberimizdir. Bütün soruların cevabı, bütün kilitlerin anahtarı, bütün yolların kılavuzu, bütün gönüllerin doktoru O’dur.

Kur’an, bütün insanlara; iyiyi, güzeli, sevgiyi, merhameti, acımayı, barışı, fedakarlığı, paylaşmayı, ihsanı, isarı, verayı, erdemli ve insan olmayı, kısaca adam gibi adam olmayı emreder. Bununla da kalmaz hayrın erdemine ulaşabilmenin bütün verilerini de en ince detaylarına kadar tek tek, adım adım verir.

Bu gün yaşamış olduğumuz sıkıntı ve problemlerin temel kaynağı hurafe, bid’at, menkıbe, sembol ve objelerle, gelenek ve örflerle kuşatılmış bir dizi din dışı ritüeller manzumesini  din olarak algılayıp öylece yaşamaya ve yaşatmaya çalışmamızdan kaynaklanmaktadır.

Böylelikle, Kur’an hayatımızdan çıkmış onun yerine kendi ellerimizle din dışı bir çok pagan ritüelleri, cahiliye adetlerini ve seremonileri ikame etmişiz. Hayatımızı Kur’an merkezli yerine ben merkezli, yüksek egolu, narsist bir zemin üzerine inşa etmemiz neticesinde…

Yani; “İKİ YÜZLÜ MÜSLÜMANLIĞIN SONUNDA GELDİĞİMİZ NOKTA DA…”

Heva ve heveslerimizi ilah edindik! oturduğumuz lüks evlerden, bindiğimiz can canlı arabalardan, bize lütfedilen makam ve mevkilerden, biriktirip de yığdığımız altın ve gümüşlerden kendimize sahte ilahlar, sahte tanrılar ve putlar edindik.

Birbirimizi kıskanmaya, bir kaşık suda boğacak kadar nefret etmeye,  hevamızı ilah edinmeye, şeytanın adımlarını takip etmeye, Kur’an’ı sadece camilerde ve kabirlerin başında ne anlama geldiğini hiç bilmeden, onun ruh iklimini anlamadan tekrar tekrar okumaya başladık.

Birbirimizi sevmeme noktasında sınırlarımızı sonuna kadar zorladık. Tam 72 fırkaya bölündük. Benim nefsim, benim meşrebim, benim cemaatim, benim hocam, benim kutbum, benim şeyhim, benim meşayıhım, benim efendi hazretlerim demeye başladık.

Sonunda da bütün insanlığa hayat rehberi olarak gönderilen islam dinini kendi tekelimiz altına aldık. Bu tekelleşmede sınır, ya da kırmızı çizgi tanımadık öyle ki benden, benim meşrebim ve cemaatimden ve benim hocamdan, benim şeyhimden başkası cennete giremez noktalarına geldik!
 
Biricik Rabbimiz; bize Kur'an'ı göndermiş ki, onu anlayarak okuyalım, hayatımızı ondaki bilgilere göre tam bir istikamet üzere şekillendirelim, içeriğinde bulunan emir ve nehiyleri içselleştirerek yaşayalım ve yaşatalım diye bize akıl, fikir, düşünce ve izan vermiş.





İslam dini günün belli saatlerinde belli mekanlarda belli ritüellerle icra edilmesi gereken donuk, matah, mekanik bir şey değildir. Kur’an merkezli din, öncelikli olarak sevgi, paylaşma, yardımlaşma, erdem, güzel ahlak, infak, tasadduk, vera, isar, ihsan ve diğerkamlığı emreder.

O’ sosyal yaşantımızdan, iş ilişkilerimize, beşeri münasebetlerimizden, aile hayatımıza, dünya yaşantımızdan uhrevi hayatımıza kadar yaş ve kuru ne varsa hepsine nigâhban’dır. Onun için önce adam olacağız, kişilikli kimlikli, erdemli yüksek karakterli dosdoğru insanlar olacağız.

Sahte, iki yüzlü, binbir suratlı, binbir kişilikli fasık münafıklar gibi dini ticaretimize ve siyaset ikbalimize  alet etmeyeceğiz. Talancı, vurguncu, riyakar, kıskanç, hased, zübük “Müslümanlar” gibi eğilip bükülmeyeceğiz, kıvırıp raksetmeyeceğiz.

YANİ … “ÖNCE ADAM GİBİ ADAM OLACAĞIZ, SONRA DA ADAM GİBİ ÖRNEK MÜSLÜMAN OLACAĞIZ.”

Not : Değerli okurlara: Yazılarımı devamlı okuyan kardeşlerim bilir, yazılarımın ana temasını ülkemizdeki kaybettiğimiz değerlerin yeniden ikame edilebilmesi, sevgi, barış ve kardeşlik hukukunun toplumun bütün unsurlarının yeniden ve yürekten sahiplenmesi, paylaşmacı, diğerkam ve erdemli olmak ve tabi ki insan hak ve özgürlükleriyle yüksek demokrasi standartlarının Türkiye’mizin her tarafına eşit bir şekilde uygulanmasını içeren konular oluşturmaktadır. Günlük yazdığım yazıların ortalama okuyucusu 350 – 400 arasıdır. Ne var ki 350 – 400 okuyucunun hiç birinden yazılara olumlu ya da olumsuz bir “YORUM” gelmemektedir. Değerli okuyucu kardeşlerimden yazılara “YORUM” yaparak ülkemizin daha güzel bir ülke olması noktasındaki demokratik katılımlarını bekliyoruz.