Kimbilir ne kırılmalar, ne darılmalar, ne acılar, ne sevinçler, ne sevgiler… Ne anılar ne anılar…
Sahi; Ferdi abimiz, bizim dertlerimize mi söylemişti o türküleri, kendi dertlerine mi haykırmıştı.
Artık sorma şansımız yok ne yazık ki…
Herşeyden önce rahmet olsun, nur olsun.
Kaybettiğimiz, ebediyete uğurladığımız insanlar, tanıdığımız tanımadığımız.. sevdiğimiz veya sevgi duymadığımız biri de olsa günün sonunda ahiret hayatı için kötülük dileyemez oluyoruz.
Aslında özümüze döndüğümüzde verdiğimiz kayıpların çok farkında olan, kaybettiklerimize her defasında bir kere daha ağlayan bir toplumuz.
Rahmetli babam, Pazar günleri her sabah istisnasız evimizde şarkılar, türküler açıp abilerimi ve beni sırayla kahvaltı için uyandırıp; hep birlikte o sofraya oturmamızı sağlayan güzel yürekli bir babaydı. Allah’ım cennetinde ağırlasın.. Velhasıl;
Ben de abilerim gibi, belirli süre babam sayesinde dinlemeye maruz kaldığım arabesk müziğin, memleket türkülerinin hayranı olup çıktığımı farkettim günün sonunda..
Şimdi ağlasam da gülsem de Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur ile duygu durumumu güncelliyorum.
Hassaten; günün bir bölümünde bu sesleri duymazsam ciddi bir eksiklik hissediyorum.
1960'lı yıllardan itibaren pek çok albüm çıkaran Ferdi Tayfur'un ününü artırması ise 1975'teki Çeşme şarkısıyla olmuş.
O takvimlerde henüz aranızda olmayan benim gibi 90 lı yılların çocukları da kendisini ilk “İçim Yanar” ismini verdiği o iç yakan şarkısı ile tanıyoruz.
Babamı kaybettikten sonra o yıllar önce tanıştığım şarkıyı içim yana yana günlerce dinlediğimi hiç unutmuyorum…
“Sabahçı kahvesi, Ben de Özledim Ben de, Hatıran Yeter, Emmoğlu, Bana Sor, Huzurum Kalmadı…. kendimizi bulduğumuz dinlerken tatlı tebessümle hüzünlendiğimiz, aşık olmadan da acı çekebildiğimiz onlarca bestesini sayabiliriz. Burada sıraladıklarım benim için en sevdiklerim listesini oluşturuyor fakat öyle bir şarkısı var ki yakın çevremdeki dostlarımın ilk dinlettiğimde gülümsediği sonrasında ben olmadığım vakitlerde de dinlediğini ifade ettiği o eserinin ismi “Durun Ayaklarım”
“Yol mu kaldı yürümedik,
Çile mi kaldı çekmedik,
Bir zalime gönül verdik,
Sevinemedik…
Bırakın kendi gelsin,
Gelip halimi görsün,
Ne hallere koydu beni,
Eseriyle övünsün… “
Diye devam ediyor, şimdi yazımı okuyan siz değerli okuyucularıma da bu şarkıyı armağan ederek, benim için bir kez dinlemenizi istirham ediyorum.
Ferdi Tayfur ve bugüne kadar kaybettiğimiz, duygularımızın, çocukluğumuzun, gençliğimizin hatta anne babalarımızın da gençliğinin duygu tercümanı tüm sanatçılarımızı rahmet ile anıyor, mekanlarının cennet olmasını diliyorum.
Hepimiz için de değerlerimizi kaybetmeden kıymet bilenlerden olacağımız bir yaşam ümit ederim...
Bâki muhabbet ve duâ ile…