Biraz mutluluk.
Çokça umut.
Hep tasa…
Bir anda siyah beyaz, bir anda rengarenk...
Yaşamak; tam anlamıyla bu değil mi zaten...
İnsan yaşamı boyunca sevdikleri ve doğru bildikleri uğrunda verdiği savaşlardan, mücadeleden ibarettir.
Kazandıkları, kaybettikleri, umut ettikleri, hakettikleri, haketmedikleri, hakettiğini düşündükleri… ile bir bütündür insan.
Zira; insanı insan yapan derin acıları, kimsesiz kederleri, vazgeçmediği değerleri, onu büyüten incinmeleridir.
Bir yerde okumuştum yakın zaman önce.. “İnsanın bir yarası varsa yel esse incinir.” yazıyordu.
Aman Allah’ım ne güzel söz değil mi ?
Bir şair veya bir yazar olmaya gerek yok böyle manası derin teşbihler için.
Belki de kederi tanımak kafiydi.
Kederin, hüznün, imtihanın, acının duraklarından aksayarak geçen her insan bu sözün ağırlığını kalbinde hissedecektir.
Sahi öyle değil mi ?
Dimdik duruşumuzun gölgesinde kalsa da çok yansıtmasak da bizim de yaşarken elbet rüzgâr esse incindiğimiz zamanlar oluyor.
Böyle zamanlarda; acı ve keder bir bulut gibi kalbimizi sarıyor.. Yaşamakmış, direnmekmiş hepsi bir boşluk gibi gözlerimizden akıyor..
Tam olarak burada savaş başlıyor..
Ve sonra; cüret etmek..
Herşeyin başı cesaret …
Yani cesaret ile direnmek, kendine ve değerlerine yanlış gelen hiçbir olguya meyil vermemek, nice rüzgarlar seni incitse de bir savaşçı edası ile sorumluluğu üzerine alıp yaran sızlarken sarmak, ögrenmek, büyümek…ve mütemadiyen sevmek gerekiyor..
Çünkü; sevmek her şeyi unutturuyor.
Çünkü; yaşamak için bazen unutmak gerekiyor.
Velhasıl;
Avuntularına sırt çevirmeden umuttan söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkâr ...
Her şeye rağmen; güzeldir yaşamak ...
Bâki muhabbet ve duâ ile.
Yorumlar
Kalan Karakter: